Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Batman…  Üç günde bu illerimizi doya doya olmasa da gezme fırsatım oldu.

Gani Rüzgar Şavata’nın 1 Mayıs’ta vizyona giren “Saddam’ın Askerleri” filmi için organize ettiği gala turuna çıkan ekipteki iki gazeteciden biriydim. Dİğeri de Güngören, Bağıclar ve Esenler'in güçlü sesi "Bölge Gazetesi"nden Ferhat Canbey'di.

Doğu ve Güneydoğu turuyla ilgili gözlem ve kısa söyleşileri birkaç yazıda aktaracağım ama önce “Saddam’ın Askerleri” filminde bahsetmek istiyorum.

Gani Rüzgar Şavata, ilginç ve aykırı bir isim. Malatya’nın en büyük aşireti olan Drejanlardan olan Şavata, yaptığı film ve dizilerde Kürt halkının çektiği sorunları perdeye yansıtmaya çalışıyor. Ama ayrımcılık yapmadan. Bu konuda gerçekten çok hassas… Son günlere damgasını vuran “Türkiyeli” sözünü yıllardan beri filmlerinde dile getirdiğini belirten Şavata, son filmi, Saddam’ın Askerleri’nde her ne kadar bir soykırım acısını yansıtsa da ana temada kardeşlik vurgusu var. Saddam’ın Peşmerge köylerinde vahşet izi bırakan askerlerinin zulmüne karşı, “tek umut kardeş Türkiye halkı” mesajını veren Abdo (Gani Rüzgar Şavata) gittiğimiz her ilde gösterimden önce, toplumu kucaklayıcı mesajlar verdi; “Ben Alevi’yim, ben Kürdüm, Sünni’yim, Çerkez’im, Türk’üm… Edirne’den Kars’a her karış ben toprağım. Bu film benim değil sizin”

Şavata bu söz ve yaklaşımla salondakilerden de sık sık alkış aldı. Alkışlanırken, film ekibini de en küçük rolünden, yardımcı oyuncuya kadar sahneye aldı, takdim etti. Tek isteğini ise, kadınlara; “Benim bacım bu filme sahip çıkın”, erkeklere; “Benim babam bu film hepimizin size emanet” sözleriyle dile getirdi.

Irak Kültür Bakanlığı’nın resmen destek verdiği film için Erbil’de de gösterim hazırlığı var. Filmin kamera önü ve arkasında büyük emeği olan Mehmet Yaşa’nın özverisi ile Diyarbakır havaalanındaki ekranlarda yayınlanan fragmanı gören Irak’lıların şaşkınlığına bizzat şahit oldum. Ekranda ABD’nin devirip, idam ettirdiği devrik liderleri Saddam Hüseyin’in askerlerini görünce garip bir ruh haline büründükleri hallerinden belli olan Iraklılara bakılırsa, film Türkiye’den daha çok Irak’ta çok ses getirecek. Şavata da böyle düşünüyor ama daha geniş; ”Sadece ırak değil. Hiroşima’nın acısını tadanlar da bu filmde kendini bulacak” diyor ve uluslararası ödül bekliyor.

Filmle ilgili olarak manken Tuğba Özay’a da dikkat çekmek gerekiyor.  Oyunculuğu için yorum yapmak gerekirse, “Zine” karakteriyle gayet başarılı ve doğal bir performans sergilemiş. Bunun dışında yorum yapmak bana değil, sinema eleştirmenlerine düşer. Ama “manken Tuğba Özay” hakkında birkaç sözüm var.

Şaşalı, gösterişli, lüks bir yaşantının üst düzey temsilcilerinden Tuğba Özay’ın başrollerinde oynadığı filmin ekibiyle Doğu ve Güneydoğu yollarına düşmesi önemli bir olay… Üstelik bu film için aldığı çok cüzi rakamı duyunca da bir hayli şaşırdım. “15-20 katı ücretli başka projelere rağmen neden Saddam’ın Askerleri?” sorusuna cevabı şöyle: “Gani Bey bana tüm insanlığı, din, dil, ırk, zengin, fakir, şerhli, köylü ayrımı yapmayan bir film için teklifte bulundu. Ben de düşündüm, araştırdım, danıştım ve kabul ettim.”

Yakın zamanda dünya evine girme hazırlığı ve albüm çıkarma arifesinde olmasına rağmen Gani Rüzgar Şavata’ya tabi olan Tuğba Özay, gittiğimiz her yerde halkın arasına karıştı. Kendisiyle resim çektirmek isteyen hiç kimseyi geri çevirmemek için, yeri geldi aracından indi, yeri geldi "dakikalarca hiç oturmadan" gülümseyip poz verdi. Öyle ki Şanlıurfa’da rahatsızlanıp, doktor kontrolüne alınmasına rağmen, “Gani Ağabey insanlara söz vermiş. Gitmem lazım diyerek” 260 kilometre mesafe kat edip Batman galasına yetişti.  Hem bizim hem de yerel basının takdirini kazandı. Kendisi ile Hasankeyf’de röportaj yapmak isteyen “Batman Yenigün Gazetesi” sahibi ve Haber 7 Batman muhabiri Yılmaz Ekinci ile İHA Batman Muhabiri Şükrü Şahin dostlarımı da kırmadı. Onlarla hem söyleşti, hem de Hasankeyf’in sular altında kalmasını engellemek için taşın altına elini sokanlar kervanına katıldı. Özay, Tarkan gibi kendisinin de burada klip çekeceğinin sözünü verdi.

Fakat Hasankeyf’in muhteşem görüntüsü benim için fena burktu. Nedeni ise Hasankeyfliler. Binlerce yıllık mekanları olan 6 bin mağaralık bu tarihi kent yok olacak ama Hasankeyfliler keyfi sefa içinde… İşin sadece ticari boyutuna kilitlenmişler. Bir bardak ayran (dav) satma telaşındalar ama dışarıdan daha dün gibi yapılmış gibi duran “mağara evler” çer çöp içinde. Bu konuya batmanla ilgili izlenimlerinde genişçe yer vereceğim…

Saddam’ın Askerleri filmi için çıktığımız yolculuk Adıyaman’da başladı, Batman’da son buldu ve 4 gün sürdü. Hava yolculuğunu saymazsak 750 kilometre kara yolu yaptık. İki ayrı ilde, Şanlıurfa ve Batman’da konakladık Beni en fazla Gaziantep ve Batman etkiledi.

Yolculuk sonunda aklımda;

- Adıyaman’a yakışmayan sinema salonu, mütevazi Valisi Ramazan Sodan, bizi 450 kilotmetre bir sırtında taşımadığı kalan Nebi Bulut ve tabiki filmde Saddam'ın iyi kalpli askerini canlandıran ve her gala sonunda ayakta alkışlanan Yusuf Özpolat'ı...

- Gaziantep’in “Harbiden de Doğu’nun Parisiymiş” dedirten görüntüsünü, Dünya 5. Mücevherat Kongresi ile Anatolia Oteldeki defileyi ve Gaziantep'de güneş enerjisiyle ısınmanın çirkin yüzünü... 

- Şanlıurfa’da "2 Mayıs"ta halaylarla kutlanan 1 Mayıs bayramı, Balıklıgöl’ün efsaneye koşan ziyaretçileri, "gazeteci kazıklayan taksici"yi...

- Diyarbakır’ın tedirgin eden sessizliği, gece 12’de tıka basa dolu olan meşhur ciğercisi ve internetsizliği...

- Batman’ın “Güneydoğu’da bir şehir büyüyor” havası ile Hasankeyf’in keyifleri kaçıran güzelliği ve yerel basının gücü, kaldı.

Ayrıca Batman’da lüks kafeteryalarda garsonluk yapan başörtülü kızlarla da konuştum. Batman’da kadınlar her alanda etkin; Gazeteci, sinema müdürü, garson... Bunları da ikinci ve üçüncü yazıda fotoğrafları ile aktaracağım…  

Ersin ÇELİK - Haber 7
ersin.celik@haber7.com