Devlet yeni sistemi beğenmedi mi?..
AK Parti ve MHP, hangi konular üzerinde anlaşmışlardı, niçin ittifak yapmışlardı?
Bu iki soruya cevap verdiğimizde, ittifakın “çöktüğü” yönündeki tanımlamanın siyaset ilmi açısından yerine oturmadığını anlayabiliriz.
Cumhur İttifakı, devletin yönetim sistemi, yönetim şekli üzerinden yürütülen tartışmaları bitirmek için kuruldu, bunu hatırlatmak isterim.
16 Nisan referandumunda ve 24 Haziran seçimlerinde MHP, AK Parti’ye, sistemi değiştirmesi ve kalıcı hale getirmesi için destek verdi.
“Dağıldı, çöktü” denilen süreç bitirilmiş bir işin ilanı gibi de tanımlanabilir.
Oyunun kuralları, yarışmanın şartları yeni baştan belirlendi, 24 Haziran’da başarılı bir deneme yapıldı ve salı günü itibarıyla herkes evine döndü.
24 Haziran’da olduğu gibi, yerel seçime de birlikte girebilirler miydi?
Mümkündü, fakat malum sebeplerden dolayı olmadı.
MHP, af konusunda ısrar etti, sonuç alamadı.
Bu sefer Danıştay’ın kararını müttefikine danışma ihtiyacı duymadan üst perdeden sahiplendi.
AK Parti’yi rencide eden şey, Bahçeli’nin, eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı direk olarak hedef almasıydı.
Erdoğan, 15 Temmuz gecesini hatırladı.
Meclis bombalanırken Bekir Bozdağ’ın, “Biz bu Meclis’i boşaltırsak millet bize korktu, der. Bizim yapacağımız şey burada ölmektir, onlar ne yaparlarsa yapsınlar, buradayız, hepsini milletin önüne, yargının huzuruna çıkaracağız, hesap verecekler” dediği sahneleri yeniden anımsadı, tavrını koydu.
Fazla söze gerek yok, olanı biteni millete bırakmak lazım, hem Erdoğan, hem Bahçeli böyle bir karar aldıklarına göre demek ki bir bildikleri vardır.
Tarih öylece duruyor, bu memlekette daha önce neler neler oldu.
Bırakın koalisyonların dağılmasını, ittifakların bozulmasını, yıllarca aynı partide, aynı amaç uğruna mücadele eden insanlar bile bambaşka mecralara savruldu.
Bu ittifakın ömrünü doldurduğuna dalalet eden birçok alamet görüldü.
Bundan sonra üslubun bozulmaması, siyaset dilinin yere düşürülmemesi lazım, önemli olan budur.
Fakat, benim anlamadığım başka bir şey var…
Sayın Bahçeli bir süre önce, İstanbul’u ve Ankara’yı işaret ederek, “Büyük şehirlerde Cumhur İttifakı kaybederse, sistem tartışmalı hale gelir” demişti.
Sayın Bahçeli, neden böyle söyledi, hala çözemedim.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi, İstanbul’da ve Ankara’da, yerel seçimi kaybedilince hangi yönüyle tartışmalı hale gelecek?
Bu sistemde bütün seçimleri AK Parti veya MHP kazanacak diye bir kural mı var?
Farz edelim ki CHP, İstanbul’u, Ankara’yı aldı, alabilir de çok normaldir.
O zaman parlamenter sisteme dönülmesi için referandum mu yapılacak?
Devletin derinlerinde “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile ilgili olumsuz bir kanaate mi varıldı, bu enteresan uyarı durup dururken neden yapıldı?
Sayın Bahçeli, hem bu iki şehirde seçim kaybedilirse sistem tartışmaya açılır diyor, hem de seçimin kaybedilmesine sebep olabilecek kadar keskin adımlar atıyor.
İlginç…
Okullarda okutulması istenen bir metnin çekiştirilmesi, ya da af konusunda mutabakat sağlanamaması, seçim ittifakının bitmesine sebep teşkil edecek kadar önemli gelmiyor bana.
Başka şeyler olmalı, diye düşünüyorum.
Şayet o başka şeyler varsa, işte o zaman ittifak çöktü, hatta sistem dağıldı, darmadağın oldu, diyebiliriz.
Gerçi biz alışığız bunlara, nihayetinde Türkiye, geri dönüşler ülkesidir.
Bizim sporumuz da, siyasetimiz de, hatta piyangodan para kazanıp, sefasını süren vatandaşımızın en sonunda mahalleye geri dönüşü de hep aynı kaderin cilvesidir.
Nasıl yapıyoruz, nasıl ediyoruz bilemiyorum ama bir şekilde önümüzdeki maçı, önümüzdeki seçimi dünyanın en önemli olayı haline getirebiliyoruz.
Bu da bir meziyettir, herkes yapamaz bunu.
“Tarihin en önemli yerel seçimine” diye başlayan cümleleri duymaya hazır mıyız?...
Yenişafak