Faruk Aktaş
Faruk Aktaş
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

PKK'nın davası

GİRİŞ 26.06.2020 GÜNCELLEME 26.06.2020 YAZARLAR

Türkiye'de 80 yıl boyunca varlığı, kimliği inkâr edilmiş, dili yasaklanmış, hor görülmüş, horlanmış, itilip kakılmış, çeşitli baskılara, zulümlere, işkencelere maruz kalmış Kürtler arasında PKK'nın "Kürtlere yapılan baskıları karşı başkaldırı" söylemlerine inanlar, baskı ve zulümlere karşı örgütün yanında duranlar da oldu.

 

 

Her örgütün, her siyasi hareketin bir hedefi bir amacı vardır.

Doğru veya yanlış, haklı veya haksız ama vardır.

 

 

Tüm terör örgütleri de aynı zamanda siyasi bir harekettir.

Onları terörist yapan siyasi amaçlarını terör yöntemleriyle gerçekleştirmeye çalışmalarıdır.

PKK da bunlardan biridir.

PKK’nın 1978’deki kuruluş manifestosunda Stalinist-Sosyalist bir dünya düzeni için emperyalizm ile mücadele vaadi vardı.

Altı yıl sonra ilk eyleme başladıklarında bu vaatlerini “Kürtlere yapılan baskı ve zulümlere karşı direniş, Kürtlerin demokratik hakları” vs söylemleri eklediler.

Üniversitelerde, çeşitli arayışlar içinde olan, hayaller peşinde koşan gençler arasında Stalinist-Sosyalist bir dünya düzeni için emperyalizmle mücadele vaadini cazip bulanlar vardı, oldu da.

Türkiye’de 80 yıl boyunca varlığı, kimliği inkâr edilmiş, dili yasaklanmış, hor görülmüş, horlanmış, itilip kakılmış, çeşitli baskılara, zulümlere, işkencelere maruz kalmış Kürtler arasında PKK’nın “Kürtlere yapılan baskıları karşı başkaldırı” söylemlerine inanlar, baskı ve zulümlere karşı örgütün yanında duranlar da oldu.

Lakin bugün hâlâ HDP-CHP ilişkisi çerçevesinde olumlu-olumsuz yönleriyle tartışmalara konu olan çözüm sürecinin en hayırlı yönlerinden birisi, PKK’nın 40 yıldan bu yana siyaseten kullandığı tüm argümanların birer safsatadan, yalan dolandan ibaret olduğunu ortaya çıkarması oldu.

Zira emperyalizmle mücadele diye ortaya çıkan PKK, çırılçıplak emperyalizmin kucağında yakalandı.

Daha ötesi “Kürt sorunu vardır ve bu en fazla benim sorunumdur, bu sorunu çözmek için baldıran zehri olsa içerim” diyen ve 80 yıldır Kürtleri dışlayan, ötekileştiren bütün devlet sistemini teker teker değiştirmeye başlayan hükümetin önüne taş koymak için her türlü oyunu çevirdi. 

Hükümetin, Kürt sorunu çözmesini engellemek için elinden gelen her türlü çirkinliğe başvurdu.

Ve her türlü engellemelere rağmen Kürt sorununu önemli ölçüde sorun olmaktan çıkaran AK Parti’ye aleni savaş açtı.

Çünkü terörün varlık sebebini önemli ölçüde ortadan kalkınca siyaseten tutunacak bir dalları kalmadı.

O günden bugüne Türkiye’den PKK’ya katılım her geçen gün azaldı, bugün artık parmakla sayılır hale geldi.

Bunun üzerine önce Suriye’deki sonra da Irak’taki Kürtlere abandılar.

“DEAŞ ile savaşıyorum” adı altında oradaki yerleşik Kürtleri kıyımlardan geçirdiler.

Kendilerine biat etmeyen yüz binlerce Kürdü yerlerinden sürüp evlerine, arazilerine el koydular.

Türkiye’de sürekli askere gitmeyin çağrısı yaparken, hatta “demokratik hak” diye vicdani ret söylemlerini dillerine dolarken Suriye’de 16, 15, 14 hatta 13 ve 12 yaşındaki yüzlerce çocuğu zorla silah altına aldılar.

Birleşmiş Milletlerin 2019 raporuna göre YPG’de zorla silah altında tutulan 283 çocuk var böyle.

Ki bunlar sadece tespit edilenler.

Bizzat tanıdığım, tanıştığım, görüştüğüm ENKS’nin üst düzey yetkililerinden sayısız kez şu sözü duydum; “Ne DEAŞ’tan, ne Esad’dan, ne de başkasından… Suriye Kürtleri, PKK/YPG’den çektiklerini hiç kimseden çekmedi.”

Bizzat tanıdığım, tanıştığım, görüştüğüm Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin üst düzey yöneticilerinden de sayısız kez, “Kürtlere en büyük zararı PKK verdi. Kürtlerin en büyük düşmanı PKK’dır” sözlerini duydum.

Sadece ben duymadım bunu aleni olarak defalarca yaptıkları açıklamalarda da dile getirdiler.

Kürtlerin en büyük düşmanı bu örgüt, epey süredir “Kürtlerin ulusal birliği” diye yeni bir söylem tutturmuş.

Neymiş..?

Dört parçadaki (Suriye, Irak, Türkiye ve İran’daki) Kürtler birleşecekmiş.

Ne için..?

Adı dillendirilmeyen bir “statü” için.

Cemil Bayık, Murat Karayılan ve diğer tüm PKK yöneticileri “En önemli amacımız, en büyük davamız bu” diyor.

Aynı lafı onlardan önce ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’den duymuştuk.

Yeni dönemin Kürt Lawrence’ı, 2018’deki Zeytin Dalı operasyonundan bu yana bu proje üzerinde çalışıyor.

Amacın, Afrin’den çıkarılmasından bu yana her geçen gün kan kaybeden PKK’ya, Kürt örgütlerden, partilerden, gruplardan kan desteği sağlamak olduğunu herkes biliyor artık.

Murat Karayılan, “Türkiye’nin Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan operasyonları aynı zamanda ENKS ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine ‘PKK ile ortak hareket etmeyin’ mesajıdır” şeklindeki yazımızı, “Kürtlerin birliğini engellemek konusunda devlete akıl hocalığı yapmak” olarak nitelendirmiş.

Devlete akıl hocalığı yaptığımız falan yok.

Naçizane buradaki köşemizden “Kürtlerin birliği” diye yutturulmaya çalışılan projenin sahiplerinin kim olduğunu, neyi amaçladığını, sözüm ona sizin bir zamanlar emperyalist diye nitelendirdiğiniz ve uzun süreden bu yana kucağından inmediğiniz emperyalist güçlerin Türkiye ile ilgili hesapları uğruna Kürtleri nasıl kullanmaya çalıştığını, sizin de bu ihalenin taşeronluğunu nasıl yaptığınızı anlatmaya ve Suriye’de, Irak’ta kan kusturduğunuz Kürt partileri, grupları bu hesaplara alet olmama konusunda uyarmaya çalışıyoruz.

Biz bu yöndeki kanaatlerimizi sayısız kez dile getirip naçizane uyarılarımızı yaptık.

Gerisi kendilerine kalmış… 

Yeni Birlik Gazetesi

YORUMLAR 13 TÜMÜ
  • Halil 5 yıl önce Şikayet Et
    Kürtlere en büyük zulmü yapan CHP dir. İkinci sıra PKK nındır. CHP olmasaydı PKK da olmayacaktı. CHP zihniyeti kürt dilini yasakladı Kürtleri baskı ve zulüm ile dinlerinden ve kültürlerinden koparmaya asimile etmeye çalıştı. Fitneyi ortaya çıkaran CHP dir PKK ise fitnedir. "Fitne katilden beterdir" diyor cenabı Allah.
    Cevapla
  • Mehmet 5 yıl önce Şikayet Et
    Bunların tek işi Zavallı Kürtleri en yüksek fiyatı verene satmak. Bu örgüt Kürtlere hiç acımadı. Onları sonuna kadar kullandı. Ama bu örgütün( PKKnın) Akıl vereni çok ve yalan da olsa propaganda güçleri yüksek malesef bu güçlerini en çok bölgede görevlendirilen ancak halkın külturel kodlarını bilmeyen öğrenmeye çalışmayan liyakatsiz bürokrat ve siyasilerden almaktadırlar. Cünkü bunlar bölgede her türlü yalanı söylemekten çekinmemişlerdir. Mesela hendeklerin Sn. Cumhurbaşkanımızın kışkırtması sebebiyle kazıldığını dolayısıyla asıl sorumlunun Sn. Cumhurbaşkanımız olduğu yalanını o kadar çok işlediler ki malesef bir çok ideoloji körlüğüne yakalanmış gençler bu iftiraya inandırıldı.
    Cevapla
  • Mizah 5 yıl önce Şikayet Et
    İyide Türkiye de 80 sene Müslümanlar da yok sayıldı , hakaret edildi , alay edildi , devlete alınmadı , ordudan atıldı. Ama biz dağa çıkmadık. Hainliğin bahanesi yok.
    Cevapla
  • Ömer Çıtak 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah cc HDP ve CHP ye oy veren Kürt kardeşlerimizi uyandirsin.
    Cevapla
  • Şefaat 5 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel bir tesbit tebrik ediyorum ben bir Trabzon’lu olarak yineleyerek diyorumki “ biz kardeşiz kürdü Türkü lazı yok biz aynı vatan toprağının birer parçasıyız “
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle