Borsalar dinlenirken Altın koştu!
G20 ler den likiditeye devam kararlılığı var.
Panik olmaya gerek duymadan haftayı fazla bir kayıp vermeden kapadık diyebiliriz. Haftanın son günü gelen ABD işsizlik verileri ABD de ve dünyada moral bozmasaydı daha iyi bile olabilirdi.
ABD endeksleri özellikle Dow Jones Sanayi endeksi 9500 ler den tekrar 10.000 seviyelerine geldiler. Bu düşüş de şimdilik kayıtlara bir kar realizasyonu olarak geçti.
Bundan sonraki aşamada endeksin 9500 altına düşmemesi gerekiyor. Bunun yanında 10.000 seviyesi geçerse de Dow Jones Sanayi endeksi 11.000 seviyelerin taşınabilir.
Tabi niye bu kadar Dow Jones üzerinde duruyoruz diye soranlarınız olabilir. Türkiye de piyasalar farklı algılanmakta, Borsalar her ne kadar yükselmelerinde moral veriyor olsa da ekonomik faaliyetleri çok etkilememektedir.
Ama ABD de durum farklı. Bankacılık faaliyetlerinden tutunda, tüketici davranışlarına kadar, mortgage satışlarından tutunda yeni yatırımlara kadar herkes DOW Jones Sanayi endeksinin seyri ile hareket etmektedir.
Hatta İngiliz ekonomisinin bu dönem hassas seyri bile buna bağlanmış gibidir. Bundan dolayı Dow Jones Sanayi endeksi ve aynı zamanda FED kararları ön plana çıkmaktadır.
Uluslararası finans trendlerini ister istemez ABD endekslerini referans alarak yorumlamamız gerekmektedir. Bu referans noktalarına Petrol ve Altın fiyatlarını da eklemek durumundayız.
Başa dönersek, haftayı bir önceki haftadan daha düşük kapatan IMKB dışında Dow ve diğer borsalarda hafta boyunca olumlu hava, haftanın son günü beklenen ve sürpriz bir şekilde % 10 u geçen işsizlik rakamları etkin oldu.
Bu rakamların beklentilerin ötesinde kötü gelmesi borsalara kapanışlara doğru satışlar getirdi. Buna rağmen piyasalar haftayı çok da olumsuz kapamadı. Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi dünya’nın ve Türkiye’nin en önemli sorunu işsizlik olacağı ortadadır.
Tabi bu köşeyi okuyan okurlarıma her zaman önerdiğim gibi yine, Euro/ Dolar paritesini izlemelerini öneririm. Euro/ Dolar paritesi geçen hafta yaşana düşüşlerde öncü rol oynamış ve 1.47 seviyelerine kadar çekilmiş sonra 1.49 a kadar toparlamıştır.
1.50 önemli direnç olmuştur. 1.4680 seviyesi de gösterge açısından önemli bir destek olmuştur. Borsaları ve emtia fiyatlarını izlerken bu verileri izlemekte fayda var. Haftaya iyi başlatan parite 1,50 üstünde tutunmaya başarırsa yukarı hareketine devam edebilir.
Bu arada petrol fiyatları da toparlama yoluna girmiştir. 80 dolara ulaşan varil fiyatları finans piyasalarına etkisi olumlu yönde olmuş ve çıkış devam ettiği sürece de olumlu olmaya devam edecektir.
Gözde yatırım aracı altın haftaya yeni rekorlar kırarak devam etti. 1100 doların üstünü test eden Ons altın fiyatı çeşitli otoriteler tarafından şubata kadar 1200 dolarlara taşınabileceği konuşuluyor.
Bunun yanında hedeflere erken varan bir enstrüman olan Altında kar realizasyonu ihtimalini de unutmamak gerekir. Önümüzdeki dönemde gözde yatırım aracı altın olmaya devam edecektir.
Dünyada bol para ve gevşek para politikası sürdükçe yatırım araçlarında yükselme eğilimi hep devam edecektir. Para sığınacak liman ve/veya getiri getirecek yatırım aracı bulmak için çabalayacaktır.
G20 Ülkelerinin hafta sonu toplantısında da bu yönde karalılık beyan edilmesi piyasaların geleceğini daha belirgin ve rahat hale getirdi. Özellikle faiz artırımı olsa bile koordinasyon içinde destekler devam etmeli. Klasik para politikaları dışındaki para politikası uygulamaları ve destekleri devam etmeli, yapısal destekler sürmeli gibi tavsiye kararları olumlu etkide bulunacak gibi duruyor
Türkiye de durum dünyadaki durumla benzerlik taşısa da farklı cereyan ediyor. Borsa da; 45.800 ve 46.200 destek seviyeleri çalıştıran IMKB 100 endeksi buraların altına sarkmadı. 47.000 seviyesini de geçemedi. Bu aralığa sıkışan endeks özellikle mali hisselerde yaşanan satış baskıları yüzünden gergin bir hafta geçirdi.
IMKB ciddi baskı altında kalmaya devam edecektir. Bunda özellikle ekonomi yönetiminin kararlılığı ve orta vadeli programın uygulanabilirliği uzun vade de etkili olacaktır. IMKB 100 endeksinin ciddi bir yukarı marjının olmadığını düşünerek kısa vadeli olarak piyasaları değerlendirmek lazımdır.
Özellikle Bankacılık hisselerinin büyük bir çoğunluğu çok primli düzeydedir. Bunların içinde Elbette satın almalara ve birleşmelere konu olabilecekler vardır ama onları ayrıt etmek gerekir. Bunun yanında mali sektör hisseleri dışında ucuz kalmış birçok hisse senedi mevcuttur. Endeks hareketinin gerisinde kalan bu hisseler ciddi prim potansiyeli taşımaktadırlar.
Ama yinede IMKB’ nin ciddi sıkıntılarından biride alternatifsiz yatırım araçları barındırıyor olması. Ya özvarlıkları eksiye dönmüş batık şirketler ya da bankalar holdinglerin yer aldığı bir borsa gerçekleri elbette tam manası ile yansıtamıyor. Borsalar bütün ekonominin dinamiklerini yansıtması lazımdır.
Bu konuda borsa yönetimi son günlerdeki kampanyasına bu tarz firmaların halka arzını teşvik edici çabaları da eklemesi lazım. Endeksi üzerinde elbette yurtdışı piyasaların büyük etkisi olacaktır. Önümüzdeki dönem Türkiye piyasalarında etkileyecektir. Ama temel sorunlarımız bu etkiden en ölçüde zarar veya kar göreceğimizi de belirleyecektir.
Faizler 8 seviyesinden Bono satışlarının devam etmesi ile 9 ‘un üzerine taşındı. Piyasa dengesi % 10 birleşik faizin hemen altında gerçekleşmesi normal gibi duruyor
IMF olmalı mı? Olacak mı?
Sayın Bakan açıkladı “ belli bir aşamaya gelmeden IMF’ yi davet etmeyeceğiz” Bu demek oluyor ki anlaşma için bir çaba ve hazırlık var. Ben Türkiye Cumhuriyetinin ilgili organlarının sağlıklı kararı en kısa sürede vermek zorunda olduklarını ve bu konuda da hemen bir karar alacaklarının tahmin ediyorum.
Daha fazla belirsizlik ve kaos ortamını beslememek, gelecekte muhtemelen yaşanacak finansal dalgalanmaların önüne geçmek ve bir iç borç çevirememe, bütçe açığının çevirme maliyetlerini daha fazla yükseltmeme önemleri olarak uluslararası camiadan destek alınması şart dır.
Bundan dolayı IMF anlaşması yakındır diye düşünüyorum.
Türkiye‘nin gerçekleri ile dünyadaki benzer olduğu iddia edilen ülkelerin gerçekleri birbirine karıştırılıyor. Türkiye Ekonomisi hep bir kıyas içinde maalesef Türkiye gerçekleri başkadır. Türkiye de oluşturulan ekonomik dinamikler ile b,r brezilya, Çin, Hindistan aynı kefede değildir.
Brezilyalı Siyasetçileri kahraman gibi gösteren Ulusal basımınız maalesef Ülke siyasetçilerini yanıltmaktadırlar. Brezilya örneğinden hareket edersek brezilya dış fazla veren bir ekonomiye sahip, son yıllarda keşfedilen yeni petrol ve doğal kaynak yatakları ile net petrol ihracatçısı bir ülke konumuna gelmiştir.
Bunun yanında ciddi kara ekonomik faaliyetlerin yürüdüğü bir ülke. Ve Türkiye ye nazaran daha istikrarlı jeopolitik bir konumu vardır. Petrol ve Maden fiyatlarının geçtiğimiz yıllarda çok yükseldiği için ve hala yüksek seyrettiği için Brezilya’nın dış ticaret fazlası vermeye devam etmekte ve de edecektir.
Elbette fazla veren bir ülke ekonomisi dolayısı ile refah ve mutluğu yakalamak en doğal sonucudur. Bu bağlamda Brezilya’nın IMF ile anlaşma yapmaması hatta finanse etmesi kadar doğal bir sonuç olamaz. Aynı şekilde Rusya bütün borçlarını ödemiş ve kendine ciddi bir finansal birikim yaratmış olması da bu sebeptendir.
Çin muazzam üretim ve ihracat imkanları ile dış ticaret fazlası ile bugün 2 Triyon USD Döviz rezervine ulaşmış hatta aşmıştır. Hindistan da bu yolda ilerlemekte bunlardan dolayı bu ülkeler BRIC ülkeleri diye anılmış bulunmaktadır.
BRIC ( Brezilya, Rusya, Hindistan,Çin) ülkeleri gelecek de dünya ya şekil verecek ve sermaye birikiminin büyük bir hızla gerçekleştiği önemli gelişmekte olan ülkelerdir. Dünya ekonomisinin yeni odağı olan bu ülkeler arasına Türkiye de girmek için çabalasa da bütçe ve ticaret verileri henüz buna uygun değildir.
Belki başka bir yazımızın konusu da, “Nasıl BRIC’ ler den biri olunur? Türkiye’nin fark edilmeyen potansiyelleri” olacaktır.
Bereketli kazançlar ve refah dolu bir gelecek sizinle olsun..
Faruk BAKAÇ
farukb@orionfinance.eu