Dilipak ve Ateş'e neden kızıyorum?
Neden kızıyorum? Çünkü onların şahsında birleşen, mutabakata dönüşen “Laik-İslamcı” buluşması ayrılıklarıyla adeta yeniden savaş alanına dönüştü.
Toktamış Hoca kimilerine göre “Fethullahçı” kimliğe büründü, Dilipak ise zaten olduğu yerde duruyor.
Onlar bir araya geliyor; iki kesimde birbirine yanaşıyor, en azından birbirini dinlemeyi, tanımayı, tahammül etmeyi öğreniyordu.
Ama bu birliktelik çok sürmedi
Onlar durdukları yerde olsaydı ve ekranlarda “birbirimizi anlayabiliriz” mesajını sürdürselerdi bugün bu kesimlerin birbirini anlaması bakımından hangi noktaya gelinirdi, hiç düşündünüz mü?
***
İşte Türkan Saylan örneğinde kutuplaşan iki ayrı nokta;
Saylan ve beraberindekiler muhafazakar kesimi “karşı devrimci” olarak görüyor, Türkiye’yi sattığını düşünüyor, ülkedeki demokrasiyi kaldıracağını düşünerek, ordu içindeki unsurlarla bir araya gelip ülkedeki muhafazakar Ak Parti iktidarını demokratik olmayan yollarla da olsa sona erdirecek bir askeri darbeyi tek yol olarak görüyor. Bu kesime göre Türkan saylan bir “iyilik meleği”
Muhafazakar kesimse; Saylan’ı lezbiyen, annesi hrıstiyanlıktan dönme bir Müslüman olduğu için potansiyel misyoner adayı ve tabiî ki darbecilerle işbirliği içinde görüyor. Eğitim meleği olma rolüneyse, “PKK’lılara, ateistlere burs veriyorlar, başörtülülere, inançlılara burs vermiyorlar, ayrım yapıyorlar, diye suçluyor.
Net olarak iki kutup bir konuda bu kadar ayrı noktalarda geziniyor
Peki işin doğrusuna nasıl gideceğiz?
Eğer öyle bir arayışı olan varsa tek yapılacak olan birbirimizi dinlemek diyebilirim.
Farklılıklarımıza tahammül göstermek
***
Tabiî ki hiçbir gerekçe sayın Saylan’ın ülkedeki siyasi ortamı demokratik olmayan yollarla değiştirmek için bir takım oluşumlar içinde bulunmasını haklı kılmaz Düşünün bir defa, “Bunlar demokrasiyi ortadan kaldıracak” diye suçladığınız iktidarı ortadan kaldırmak için siz demokrasiyi kaldırıp darbe planlarının içinde oluyorsunuz, bu nasıl bir mantıktır?
Bu hasta haliyle mi? Yaşlı haliyle mi? Diyeceksiniz
Sayın Saylan’ın son dört yılda ülkedeki en provokatif eylemlerin merkezinde bu haliyle görev aldığını unutmamak gerekiyor
Yürüttüğü eğitim faaliyetini, ÇYDD’yi bu eylemlerine alet ettiyse o da onun başka bir ayıbıdır artık
Şimdi bu işin bir yanı, birde işin başka tarafı var
Sayın Saylan’ın görüşlerine, fikirlerine katılmayabiliriz, ancak bu soruşturma sonrası gördükki onun hakkında bir yığın başka suçlamalarda ortaya çıkartıldı
Ne lezbiyenliği kaldı, ne hristıyanlığı ne de Ermeniliği
Yetmedi, “ÇYDD’de ateiste burs verdiler, inançlıya vermediler” diye yazıldı, çizildi
Sayın Saylan’ın kanunsuz işi varsa zaten cezasını çekecektir, ama onun cinsel, dinsel ve etnik kimliğiyle alakalı suçlamalara yönelmek doğru değil. Çünkü, bir kişiye olan kininiz sizi adaletten alıkoymamalıdır.
***
Oysa her iki kesim birbirini dinleme ve anlama yolunda adım atsaydı Türkan Saylan ve onun gibi düşünenler; muhafazakarların demokrasiyi kaldırmak, kadınları sosyal ve siyasal hayattan men etmek gibi bir düşüncesi olmadığına inanacaktı. Zira Türk siyasi hayatında Kadınların adaylığı konusunda en çok istekli davranan siyasi hareketin bugünkü iktidar olduğunu ve bunun bir takiyyeden ibaret olmadığını görecekti.
Eğer Muhafazakar kesim Saylan’ı dinlemiş olsaydı ona yönelttiği suçlamalarda belkide bulunmayacaktı. Çünkü en son Ayşe Arman’a verdiği röportajında hepsine cevap verdi. Müslüman olduğunu, annesinin eskiden hıristiyan olduğunu ama babasıyla evlendikten sonra Müslümanlığı tercih ettiğini söyledi. Cinsel kimliği konusunda da “öyle bir şey yok” dedi.
Demekki karşılıklı iki taraf birbirini dinlese, anlamaya çalışsa bazı sorunları da çözeceğiz
Ama bu yolu tercih etmiyoruz ve sürekli suçlamalarda bulunuyoruz
Bazı İslami gazetelerin burs konusunda ÇYDD’nin tavrına dönük eleştirisi yine anlayışsızlıktan kaynaklanmıyor mu? Yapılan eleştiri neydi? “ÇYDD ateistlere burs veriyor, İnançlılara vermiyor” İyide o da artık onların tercihi diyemiyormusunuz. Oysa islami vakıf veya derneklerde hiçbir ateiste asla burs vermez
Cemaat ve tarikat vakıflarını hiç yazmıyorum, onlardan burs almak için İslami kimliğinizde yetmez, birde cemaat kimliği ve cemaatten güvenilir referans lazım.
Herkes inandığı davasına hizmet ediyor
Bu yüzden inandığına hizmet edeni asla ayıplamam
Yeterki eline silah almasın, katil olmasın, zalim olmasın “yapma ve söyleme özgürlüğü” gibi eleştiri özgürlüğü ve hakkı da var, yeter ki bu, şiddet kullanma ve hakarete dönüşmesin. Zaten dönüşürse adalet ona gereken cezasını verecektir. O, adaletin konusudur. “onlar bizi ayıplamıştı ama ” türünden tartışmalar “benim onları da ayıplamama gerekçe olamaz ” Zira, hoşgörü isteyen biri, asla hoşgörüsüz olmamalı.
Volter’in o meşhur sözü burada gelip oturuyor, “senin hiç bir fikrine katılmıyorum, ama bu fikirlerini söyleme hak ve özgürlüğün için senin yanında seninle birlikte bunu söylemeni engelleyenlere karşı mücadele edebilirim.”
***
Son sözüm şudur;
1- Kimse Ergenekon soruşturmasını Türkan Saylan’ın hasta ve yaşlı kadın masumiyetinin arkasına gizlemeye kalkışmasın. Zira önlendiği görülen bir darbe eğer gerçekleşmiş olsaydı inanın çok canlar yanar, çok masumların hayatı sönerdi.
2- Kimse Türkan Saylan soruşturmaya alınınca, “o zaten lezbiyendi, hristiyandı, misyonerdi” gibi suçlamalarda bulunmaya kalkışmasın. Herkesin dini, cinsel kimliği kendinedir.
3- Ve hiç kimse soruşturmanın hukuki yanını uygulayayım derken insani tarafını ihlal ederek bunu yapmaya kalkışmasın. Zira gün gelir en azından o insani tarafa hepimizin ihtiyacı olur.
“Adalet yalnız yanımızdakilere işlesin” mantığı doğru bir mantık değildir.
İşte bu yüzden ülkede birbirini anlama, yakınlaşma süreci yerine “kutuplaşma, uzaklaşma süreci” başladı diyorum ve Dilipak ve Ateş Hocaya çok kızıyorum
Bilmem ki yeniden ekranlara dönüp “ayrı düşünsekte bir araya gelebiliriz” derler mi?
Zira, “Onlar ayrı düştü, kutuplaştı bütün ülke
”
İkinci Yazı:
Bir yazar, yazdığı gazeteden ayrı düşünülebilir mi?
Bu tartışma başlı başına bir konudur. Siz tartışa durun ama ben cevabımı da vereyim.
Normalde şudur, bir yazar; düşüncesi, fikri ve topluma söyleyecek bir sözü olduğu için yazar. Düşünceleri gazetesinin genel politikasıyla yakında olabilir, uzakta olabilir, hiç önemli değildir. Dolayısıyla bir yazarı çoğu zaman gazetesinden ayrı değerlendirmek gerekir. Bazı yazarlarda vardır ki o gazeteyle beraber algılanır.
İşte Abdurrahman Dilipak’ta aslında Vakit’le beraber algılanan bir yazardır.
Vakit gazetesi Türkan Saylan olayında yine “aykırı haber” ve tutumuyla dikkatleri, şimşekleri üzerine çekince aklıma işte şu soru takıldı. Eğer Dilipak kamuoyunda algılandığı gibi Vakit’in manşetlerini atan kişi olsaydı ne değişirdi? Her ne kadar o, ev ofisinden gazeteye yazısını gönderir ve işi orada bitse de, acaba onun böyle bir yetkisi, görevi olsa ne değişirdi? Diye düşündüm
Yani Sayın Dilipak Vakit’in Yayın Yönetmeni Olsaydı gerçekten ne değişirdi Vakit’te?
Ben iddia ediyorum ki eğer “herkesin fikrine saygı duyan” , “başka fikirlerin de yaşama hakkı için uğraş veren”, “kimseyi inancından, fikrinden dolayı yargılamayan” Abdurrahman Dilipak, Vakit’in genel yayın yönetmeni olsaydı karşımıza daha hoşgörülü ve bambaşka bir Vakit çıkardı
Mesela Dilipak’ın yönetimindeki bir Vakit’te “Ömrü Başörtüyle mücadeleyle geçti, şimdi başörtü takıyor. Rabbim sen ne büyüksün” gibi bir haber çıkmazdı
Mesela Hüseyin Üzmez’e asla “köşe yazarlığı” gibi bir paye vermezdi
Din ve ilahiyat alanında eğitimi olmayan hiçbir köşe yazarına asla dini konularda fetva veren yazılar yazdırmazdı.
“Başörtülülerin hak mücadelesi” haber olduğu gibi, Cumhuriyet mitingleri de haber olurdu”,
“Sadece aynı düşünenlerin yazdığı bir gazete değil, Toktamış Ateş, Şanar Yurdatapan gibi farklı kesimlerin düşüncelerine de yer veren bir gazete olurdu Vakit
Bazen sağ, bazen sol, bazen muhafazakar haberler okur, ama hep “sağduyu”lu sesler duyardık.
Sadece MÜSİAD’ı değil, TÜSİAD’ı da, ASKON’u da konuşturur, ekonomi haberlerinde ortak bir bakış açısı sunardı.
Sadece İslamcı eylemlerde değil, nerede bir haksızlık olsa orada bir Vakit muhabirini bulurduk.
Attığı manşetlere dava açıldığında künye değişmez, mahkeme mutlaka bir adres ve muhatap bulurdu.
Yazdıklarının faturasını ödemek için; okuruna, cemaatine ağlamaz, kendi evini satlığa çıkartıp ödeyecek kadar mert ve cesur bir tavır ortaya koyardı,
Ordu’yu “dinsiz” göstermek için örnekler aramak yerine, Kışlalardaki camilerinde fotoğrafları olurdu Vakit’te
Ve tabiîki genelkurmayca akredite olmuş, hatta Kuvvet Komutanlarınca Genelkurmayın kapısında karşılanan Vakit genel yayın yönetmeni olurdu karşımızda
Velhasıl, Dilipaklı Vakit sadece bir kısım İslamcıların değil, hiç alışık olmadığımız şekilde solcu gençlerin cebinde, işçi Kemal’in elinde, işsiz yığınların kahvesinde, öğrencilerin sırasında, memurun masasında, vekillerin ensesinde görebildiğimiz bir gazete olurdu.
Hızımı Alamadığım Konular!
- Dağ başına İHA Muhabiri’nin cesedini almak için giden askeri helikopterin orada haber için bulunan CİHAN Haber Ajansı muhabirine karşı gösterdiği ayrımcı tutuma isyan ediyorum,
- Antakya’da seçim yorgunluğu atan Başbakan’ın “Bizde İnsanız yoruluyoruz, dinlenmeye geldik” diye gayet insani bir cevap verdiği soruya, “ne yaptınki yoruldun? İstifa et, temelli dinlen” diye yazılar yazanların merhametini kör eden nefretlerine şaşırıyorum.
- Somali Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyaretindeki basın kabulünde bile ülkenin iç meselesini Cumhurbaşkanına sorarak “kahramanlık” yapmaya çalışan meslektaşımın “ortam sapması” yapan aklına şaşırıyorum,
- Ergenekon’dan tutuklanan Mehmet Haberal’ı Sayın Demirel’in ziyaretinin ardından “benim iyi bir dostumdu” diyerek ziyaretle destek veren Abdullatif Şener’e “Ergenekon virüsü”nün; Nerde? Ne zaman? Nasıl bulaştığını düşünmekten kendimi alamıyorum.
Fatih BAYHAN / Haber 7
bayhanfatih@mynet.com
www.fatihbayhan.com
-
Cafer UÇA 16 yıl önce Şikayet EtDogru söze ne denilirki. sn.BAYHAN. Yazınıza katılmamak mümkün değil.Hiçbir kimsenin inancını,yaşam tarzını(ahlaki sınırlar içinde)eleştirmenin ve müdahale etmenin yanlış oldugudur.Bizim kabullenmediğimiz,kişi veya kuruluşların inanç ve hayata bakışlarının gösterdikleri ve deklere edildiği şeklin dışında arz etmesidir ki bu riyakarlık oluyor.Bu durum hangi taraftan olursa olsun kabullenilemez.Dürüstlük. amaçlarının açıklanması ve bu dogrultuda (kanununa aykırı olmamak kaydıyla) faaliyet göstermelridir.Beğen
-
Acizane kanaatimce 16 yıl önce Şikayet EtBu yazarin yazdiklarina katilmak mumkun degil bir musluman olarak.. Mesela yazar: "Turkan saylanin dinsel ve etnik kimliğiyle alakalı suçlamalara yönelmek doğru değil. Çünkü, bir kişiye olan kininiz sizi adaletten alıkoymamalıdır" demis. Hangi adaletten bahsediyor sayin yazar. MIT'in raporlarina ne demeli. Ortada ciddi bulgular var. ne yani onlar arastirilmasinmi. Lut kavmini kuran lanetliyor ve Allah o kavmi helak etmedimi. Simdi sayin yazarin mantigina gore kuran escinsellik yapan o kavme ayrimcilikmi yapmis oluyor hasa Allah o lanet kavme zulummu etti? Diyalektik kokuyoBeğen
-
tuncay tezel 16 yıl önce Şikayet EtMüslümanın davranış biçimi nasıl olmalı. Atatürk'ün dindar kişiliğini vurgulayan, Atatürk'ün Çanakkale savaşında sarfettiği, bizi birleştiren, savaşı kazandıran ruh İslam ruhudur diyen sözü etrafında birleştirici bir unsur belirleyen, Türk İslam Birliğini destekleyen.. işte ateş ve dilipakın zayıf olduğu ve unuttuğu konular da bunlar..Beğen
-
tuncay tezel 16 yıl önce Şikayet EtMüslüman bahsi geçen bayanı nasıl görür?. 1. ergenekona kız sağlayan 2. namaz kılmasınlar bale yapsınlar diyecek kadar ve bunu da fiiliyata dökecek kadar anti laik olan, despot olan, mahalle baskısı kuran 3. pkk'ya burs veren 4. müslüman öğrencileri fişleyen, eğitimlerini engelleyen 5. ergenekonla devleti yıkmaya yönelik faaliyetlere destek veren 6. hükümeti devirmeye çalışan 7. toplumsal barış ve huzuru bozan 8. evi leş gibi olan 9. utanmadan hala türk kadını bana benzemeli diyen 10. anadolu ahlakını beğenmeyen 11. türklüğünden utanan...Beğen
-
canadian 16 yıl önce Şikayet Etsayin yazar. aciyorum islami kucumseyen,islami yobaz goren insanlara destek verenleri.bir yazar olarak konular hakkinda analiz yapmaniz bizim analiz yapmamizdan daha iyi oldugudur,lakin bu analizi yaparak taraflar ne istiyor onu birazdaha arastirin..biz birsey istemiyoruz sadece herkes dinini istedigi gibi yasasin peki ya onlar teroru destekleyerek ulkeyi bolmek yada darbe yapmak..buna kimse izin vermeyecektir ama uzuluyrum turkiyede islami yasayanlari azinlik gostermeleri turkiyenin yuzde 90 muslumandir bunu unutmasinlBeğen