Fatih Bayhan
Fatih Bayhan
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Atatürk silah arkadaşlarını topladı ve …

GİRİŞ 03.07.2009 GÜNCELLEME 03.07.2009 YAZARLAR

Türk siyaseti son yıllarda hiç olmadığı kadar darbe tartışmaları içinde yaşıyor. Hangi noktaya baksanız asker-siyaset ilişkisi üzerine bir tartışma görüyorsunuz. Olası bir darbe tehdidi konusunda siyasetin gerilim yaşaması makul mudur? Ya da Asker’in attığı her adımı siyasi müdahale olarak mı görmek doğrudur? Bu iki sorunun doğru cevabı da herhalde geçmişin reflekslerinden beslenecektir.
 
Genç Osman’ı bir sabah darağacında sallandıran Yeniçeriler, halkın belleğinde uzun yıllar derin izler bırakacak asker-siyaset ilişkisinin de fitilini ateşlemiş oldu. Osmanlı darbeleri Şehzadeler’in değişimiyle sonuçlanıyordu. Ancak buna rağmen her Padişah değişimi sonrasında başta ekonomi olmak üzere; devlet idaresinde kısa sürelide olsa “bir gerilim dönemine neden oluyordu.
 
Osmanlı’nın kudretli Padişahı arasında sayılan Sultan Hamid, “Ya askerlik hizmetinde görev yapın, ya da devlet idaresinde. İki elbiseden birini tercih edin” diyemedi. Bunun elbette bazı sebepleri de vardı. Bir defa Osmanlı darbecileri Padişah’ı indiriyor ama yerine geçen padişah yine Osmanlı ailesinden birisi oluyordu. Bazı darbecilerin “Padişahlık hayalleri kurduğu” vakidir, lakin hiçbirisi bu hayaline kavuşamamıştır.
 
***.
 
Yeni Türkiye Cumhuriyeti 1920’de kurulduğunda kurucularının büyük çoğunluğu ve tabi ki lideri Asker kökenliydi. Savaş ve İşgal döneminin tabi sonucu olarak 9. Kolordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da başlayan hareketin başına geçmişti. Yanı başındaki İsmet paşa’da, Kazım Karabekir’de, Rauf Orbay’da, tabi ki yaverlerinin tümü de askerdi.
Dönem şartları Asker-siyasetçi ayrımının değil, yurdu saran işgallerin tartışıldığı bir dönemdi. Ancak o yıllarda bile Yeni Meclis’in gündeme alıp tartıştığı bir askeri durum vardı. O da Mustafa Kemal Paşa’nın koruma Müdürü olarak bilinen Topal Osman’ın meclis’e geliş-gidişiyle ilgiliydi.
 
Şimdi bu tarihi olayı yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum.
 
Yeni meclis’te Anadolu’dan gelen kimi çete lideri, kimi halk önderi isimlerle asker kökenli ve halen askerlik hizmetinde bulunan isimler görev yapıyordu. Ancak yurdu saran işgallere rağmen Meclis’in “sivil idaresine” büyük saygı vardı ve hiç kimse belinde silahıyla meclis kapısından içeri girmez, silahlar, kapıda bulunan görevlilere teslim edilirdi. Düşünün Ordu Komutanı Kazım Karabekir paşa Meclise geliyor, kapıdaki görevliye silahını veriyor, İsmet paşa veriyor…
 
İşte o günlerde bu kurala uymayan bir tek kişi vardı o da Mustafa Kemal Paşa’nın koruması, Giresunlu Topal Osman’dı. Osman belinde silahıyla Meclise gelir, localar arasından geçip, kuliste oturur, bazen de meclis idari odalarında otururdu. Bu durum her biri Anadolu’da silah tutan ama meclis’te görev yürüten Milletvekilleri arasında büyük bir tartışmaya neden oldu. “Topal Osman nasıl olurda meclise girerken belindeki silahı kapıdaki görevliye bırakmazdı…” Vekillerin en büyük söylemiyse, “Burası İrade-i Milliye’nin kuvvet bulduğu manevi merkezdir. Sivildir, nasıl olurda bir koruma müdürü bu makama saygı duymaz…” Vekiller bu duruma o kadar büyük tepki gösterdi ki Mustafa Kemal Paşa tartışma büyümeden Topal Osman’ı uyarmak ve Meclise silahsız gelmesini, hatta meclise girmesini bile engelledi.
 
***.
 
Yeni Meclis’te yaşanan “asker-sivil” tartışmasının ilk gündemlerinden birisi böylece Topal Osman’ın durumu olmuştu. Ancak kendiside bir asker olan Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922’den sonra silah arkadaşlarını toplayarak yaptığı o meşhur konuşma bugün bile “asker-sivil” tartışmalarına cevap olacak niteliktedir
 
Çok ilginçtir ama bugün siyasetin içinde görev alıp, askerin müdahalesini meşru gören ya da gayrımeşru görmeyen isimler varken savaş şartlarında kurulan yeni meclis’te Milletvekilleri asker’in kararlarıyla meclis’in kararları arasında kesin ve net bir çizgi çeker, Meclis’in kararını her zaman tüm kararın üzerinde görürdü.
 
Ancak Meclis’in bu üstünlüğünün çizgilerinde kesinlikle Mustafa Kemal Paşa’nın kararlı tutumunun etkisi vardı. Nitekim hem Türk ordusunda görev yapıp, hemde meclis’te Milletvekili olan silah arkadaşlarını bir akşam toplantıya davet edecektir ve o meşhur konuşmasını yapacaktır.
 
 “Arkadaşlar, her biriniz Türk ordusundaki şanlı görevlerinizde büyük başarılara imza attınız. Yeni bir devletin kurulmasına öncülük ettiniz, şimdi asıl görev bu devleti kurum ve kuruluşlarıyla ilelebet yaşatmaktır. Bu nedenle bir tercih yapacaksınız; ya ordudaki görevinizde kalıp siyasi elbiselerinizi çıkartacaksınız yahut siyaset elbisesini çıkartıp ordu’daki görevinizde kalacaksınız.”…
 
Bu tarihi konuşma Asker’in siyaset üzerindeki vesayet görüntüsünü de ortadan kaldırmayı amaçlayan bir kararı deklare ediyordu. Nitekim Kazım Karabekir Paşa dışında diğer silah arkadaşlarının tümü Ordudaki görevlerinden istifa ederek Milletvekilliği görevinde karar kıldılar. Sadece birisi, yani Kazım Karabekir paşa siyaset elbisesini çıkartarak Türk ordusundaki görevine devam etti.
 
***.
 
Atatürk’ün bu tarihi adımı siyasetinde askerinde kendi sınırları içinde ama devletin bekası için çalışma yapmaları gibi bir zemini sağlamak içindi. O halde “ordu göreve” diye pankart asıp birde yakasına Atatürk rozeti takanlar acaba kime hizmet ettiğini sanıyor?
 
Hatırlatmak istedim, herkes bulunduğu alanda hizmet etsin, irade-i milliye her zaman en yüksek makam olsun…
 
 
FATİH BAYHAN – HABER 7
bayhanfatih@mynet.com

YORUMLAR 5
  • Zemberek 16 yıl önce Şikayet Et
    r.w.fassbinder'e ait "biased" yorum. Yapılan yorumdaki iddiaları ispata davet ediyorum. Kaynak gösterilsin yahut söylemler ispat edilsin. O bunu yaptı, bu bunu söyledi ile olmuyor bu işler... Çamur at izi kalsın, milletin aklı karışssın ile de olmuyor... Ayrıca, Sn. Palabulut'un yorumuna istinaden: Siyaset belli bir takım insanlara ipotek edilmiş bir husus mudur ki, bazı insanlar girecek bazıları girmeyecek??
    Cevapla
  • rahmi palamut 16 yıl önce Şikayet Et
    asker siyayesete. müdahele etmemeli ama şeriatçı ve dinci kesimde kesinlikle siyasete girmemeli
    Cevapla
  • komandara 16 yıl önce Şikayet Et
    Topal Osman'a yapilanlari da. bir anlatsalar...kimler vebal altinda kalacak..bu arada bu yazilanlarin ikiside ayni sey degil mi :) ? "ya ordudaki görevinizde kalıp siyasi elbiselerinizi çıkartacaksınız yahut siyaset elbisesini çıkartıp ordu’daki görevinizde kalacaksınız."
    Cevapla
  • reiner werner fassbinder 16 yıl önce Şikayet Et
    ali şükrü bey. Topal Osman ali Şükrü Bey'i öldürdü. Ali Şükrü mecliste 2. grup olarak anılan ekipteydi ve Lozan antlaşmasını sert şekilde eleştirdi. Hatta ingilizce bilmesinden ötürü İngiliz gazetelerinin Lozan hakkında yazdıklarını gündeme getirdi. Mustafa Kemal bu durumdan çok rahatsız oldu. Ali şükrü bey ortadan kaldırıldı. Topal Osman'ın işlediği ilk cinayet değildi bu. ama son cinayet oldu. Tetikçinin sonu geldi. Ali Şükrü Bey'in ruhu hala aramızda...
    Cevapla
  • Ismail Yildiz 16 yıl önce Şikayet Et
    hangi acidan bakarsaniz bakin. türkiye gecmisi ve simdiki gidisati hak etmedi. osmanli veya padisah devri ilahi kanunlarina göre veya din islama göre gidisat vardi. bu acidan simdiki cumhuriyet o zamanla hic karsilastirilamaz. bu sebebden cumhuriyet modern kanunlar ile cok iyi konumda olmali iken, nedense tam tersi oluyor. atatürk devri simdi düsünülemez. ve siyaset ve asker de anayasa ya göre hareket etmek mecburdur. ancak anayasayi esit degilde farkli uygularsan bu gidisat yasanir. belkide kendini böylece önemli yapabiliyorlar..
    Cevapla