Türk basınından 'manşet' Operasyonu!
Bu kez Türk basınına teşekkür etmemiz gerekiyor. Demek ki bu kadar sağduyulu da davranabiliyormuşuz. Efendim mesele şudur, 20 Eylül 2011 Salı günü Ankara’nın göbeğinde bir terör saldırısı yaşadık. Saldırıda 3 vatandaşımız hayatını kaybederken, 34 vatandaşımız da yaralandı. Sokak, resmen savaş alanına döndü, arabalar yandı, camlar patladı. Ancak en mühimi patlamanın yer seçimiydi; burası, devlet mahallesi diye anılan, Başbakanlık ve bakanlıkların birçoğunun bulunduğu ve şehrin insan akışının en yoğun olduğu noktaydı.
Saldırıda 3 kişinin hayatını kaybetmesi elbette önemli; ama bu olayda asıl amaçlanan Türkiye’nin başkentinde bile terörün saldırı yapabilme kabiliyetini göstermiş olmasıdır…
Eğer saldırıda yüzlerce insanın ölmesi hedeflenmiş olsaydı o araç, daha canlı bir noktaya konulurdu. Ancak açıkça bu saldırıdaki amacın örgüt için “psikolojik üstünlük” halk için “psikolojik yıkıntı” yaratmak olduğu görülüyor. Bomba patlayacak, kaç kişi öldü/yaralandı önemli değil, medya; bu patlamayı yaptığı haberlerle daha da büyütecek ve “korku” yaratılacaktı.
Tabii ki dış etkisi de vardı olayın.
Başbakan ABD’deydi, ABD Başkanı Obama’yla görüşmek üzere hazırlık yapıyor, BM genel kurulunda yapacağı konuşma öncesi görüşme trafiği var, Rum ve İsrail’e karşı dış politikada etkin adımlar atılıyor. Dikkatler Türkiye’ye ve izlediği politikaya çevrilmişken Kumrular Sokak’ta bomba patlayacak ve Türkiye’ye “sen önce içerideki saldırılarla” uğraş mesajı verilerek “içeriye çekilecekti”…
Ama terörün “psikolojik amacı” bu kez hedefini vuramadı.
Başbakan, olayın etkisini kırdı.
Bakanların açıklaması dikkatliydi ama en önemlisi Türk basınının kullandığı dil ve haberleştirme biçimiydi.
Evet, televizyonlar ve ajanslar olayın sıcaklığıyla haberleri gün boyu verdi, ancak 21 Eylül sabahı Türk basını çok önemli bir hamle yaptı. O müessif olay neredeyse hiçbir gazetede manşete giremedi. Böylece beklenen “korku” yaratılamadı. Nitekim ertesi gün Kumrular Sokak da trafiğe açılarak hayat normale döndü…
En ilginç manşet ise yine Hürriyet Gazetesindeydi. Obama’ yla görüşme öncesi Başbakan’ın moralini bozarak karizmasını çizecek bu saldırıyı manşetten vermek yerine ABD Başkanının güvenlik danışmanının açıklaması sürmanşetteydi ve aynen şöyleydi; “Obama ona hayran”…
Türk basınının manşet operasyonu bununla da kalmadı. Haber ve tartışma programları da bir anda Ankara’daki bomba yerine Akdeniz’de ısınan havaya, İsrail’e verilen gözdağına ve BM genel kurulunda Başbakan’ın yapacağı konuşmaya çevrildi.
Medyanın diplomatik bu tavrı bana Hollanda’nın AB’ye üyeliğinin ardından patlatılan yolsuzluk haberlerini hatırlattı. Haber gündeme bomba gibi düşmüştü ama neredeyse 12 yıllık haberdi. Haberi veren gazete bir dipnotla neden 12 yıl sonra bu haberi patlattıklarını anlatıyordu: “Hollanda’nın AB’yle müzakere süreci devam ederken ülkemizin dışarıdaki itibarına zarar vereceği endişesiyle bu dosya sumen altına atılmış ve devletin içlerine kadar sızan bu yolsuzluk haberi AB üyeliğinden sonra yayınlanmıştır…” diyordu.
Hollanda medyasındaki bu “diplomatik haberciliğe” oldukça şaşırmıştım.
Yolsuzlukları örtelim gibi bir anlam çıkarmayalım tabii ki…
Ancak medyanın sorumluluğu kapsamında olaya bakmak herhalde bizi doğru sonuca götürür.
Ankara’daki olayda Türk basını açıkça “manşet operasyonu” yapmış ve terörün “basını kullanma” amacını boşa çıkarmıştır. Türk basını, devletin dışarıdaki gündemiyle paralel hareket etmiş ve kendisi üzerinden yürütülecek “psikolojik operasyon” gücünü devleti lehine kullanmıştır.
Sayfa 2: Neden Muhsin Başkan sorusu cevapsız?
Sayfa 3: Alt gündemler
Fatih Bayhan – haber7
Bayhan.f@gmail.com
info@fatihbayhan.com.tr
www.fatihbayhan.com.tr
Neden Muhsin Başkan sorusu cevapsız?
Cumhurbaşkanımız işin peşini bırakmıyor. İyi de ediyor. Evet, Muhsin Başkan’ın vefatı Abdullah Gül’ün yaptığı bir açıklamayla yeniden gündemimize girdi. Artık açıkça görünen şudur; Muhsin Başkan’ın bir suikasta kurban gittiğini kabul etmek gerekiyor. Şu anda yapılan tartışmalar suikastın nasıl ve ne şekilde yapıldığına dair bilgilerden başka bir şey değil. “Tarih değiştiren Suikastlar” adlı kitabımı hazırlarken listeye Muhsin Başkan’ı da ilave etmek zorunda kalmıştım. Kitap için konuyu işlerken açıkta kalan birçok nokta olduğunu gördüm. Kitaba alamadığım noktalardan bir tanesi de aynı kazada ölen İHA Muhabiri İsmail Güneş’in otopsi raporuna yansıyan ölüm/öldürülüş nedeni/şeklidir. Güneş, ağzına baskıyla sokuşturulan karla boğularak ölüyor/öldürülüyor. Bu konuda daha fazla detayı herhalde Cumhurbaşkanlığı denetleme kurulundaki rapordan sonra öğrenmiş olacağız.
Evet, bu bir suikasttı, ama “neden Muhsin başkan?” Sorusu hala cevap bulmadı. Birçok iddia ortaya atıldı; Ergenekon’un deşifresini onun yaptığı, gizli tanık olduğu, askerle olan gizemli ilişkisi vs. Ancak daha başka başlıklar olduğu kanaatindeyim.
İşin beni hiç şaşırtmayacak tarafı ise, artık yedi kollu değil, yirmidört kollu bir ahtapota dönüşen, elinin nerelere uzandığı hususunda bile hala net bilgiler edinemediğimiz Ergenekon soruşturmasının gelip bu konuyla bağlantılı hale gelmesi olacaktır.
Sayfa 1: Türk Basınından manşet operasyonu
Sayfa 3: Alt gündemler
Fatih Bayhan – haber7
Bayhan.f@gmail.com
info@fatihbayhan.com.tr
www.fatihbayhan.com.tr
Alt gündemler
- Sarkozy ve David Kameron’a teşekkür etmemiz gerekiyor. Eğer Libya ve Mısır seyahatini Başbakan Erdoğan’dan önce yapmamış olsalardı Türkiye’nin bölgedeki farkını bu kadar net gösteremeyecektik.
- Muhteşem Yüzyıl’a karşı insafsız olmayalım. Hürrem sultan üzerinden gündeme geliyor; ama bunu diziyi izletme stratejisi diye değerlendirip yapılanları izlemeye devam edelim. Bence Mohaç Meydan Muharebesi sahnesi hiç de fena değildi. Ve nefsine yaptığı “mağrurlanma” telkini…
- Yunan televizyonları Muhteşem Yüzyıl’ı da listeye eklemiş ve bu diziyi göstermek için teklif vermişler. Ne dersiniz, bu işe!
- Gülben Ergen’in TRT’deki “Gülben” programına konuk olan Astrolog, kasım ayında beklenen tutulma öncesi burçlarda yaşanacak kırılmalara karşı ön hazırlık yapılması gerektiğini öyle bir anlattı ki, “aklımı kaybettim, hükümsüzdür” diye bağırdım.
- “Dizilerde tecavüze uğramış türbanlı kadın görmeye hazır mıyız?” diye sormuş Ertuğrul Özkök. Böyle bir ayrım vardı da bizim mi haberimiz yoktu? Tecavüze uğrayanın türbanlısı türbansızı olur mu?
Sayfa 1: Türk Basınından manşet operasyonu
Sayfa 2: Neden Muhsin Başkan sorusu cevapsız?
Fatih Bayhan – haber7
Bayhan.f@gmail.com
info@fatihbayhan.com.tr
www.fatihbayhan.com.tr