Fatih Bayhan
Fatih Bayhan
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Pembe köşk yeminini bozmak

GİRİŞ 30.09.2011 GÜNCELLEME 30.09.2011 YAZARLAR

Bu ülkede hangi hizmet tartışılmamıştır

Menderes, ülkeye çağ atlatan hizmet yıllarını idam sehpasında sonlandırmadı mı?

Siyasi figürlerden örnek vermek istemiyorum, zira bu ülkede iktidar olan her siyasethizmet edeceğim” diye iktidar oluyor, ama az ama çok hizmet ediyor…

Bu yüzden sözü sanat dünyasına getireceğim.

Bu ülkede üzerinde sanatı ve entelektüel anlayışıyla takdir ederek üzerinde anlaşabildiğimiz, uzlaşabildiğimiz kaç entellektüelimiz var? Kaç şair, yazar, gazeteci, aydınımız var?

Elbette sayımız çok ama mesele şudur; herkesimin üzerinde ittifak etmesi… Maalesef “şair benim dünyama aitse şairdir” diyen, aydın insanı “kendi zihin dünyasındaysa”, “aydın sınıfından” sayan bir anlayışımız var.

Bu ayrıma rağmen her kesim ne siyasetinden ne de sanatından vazgeçmiyor… 

***

O halde mesele bu noktadayken ve bu noktayı yanlış, eksik olarak değerlendiriyorken; Hayrunnisa Hanım’ın Köşk’te yapmaya çalıştığı düzenlemelere eleştiri getirilenler dolayısıyla “gücendim, incindim”  deme hakkı bir insan olarak olsa da, Cumhurbaşkanı eşi sıfatı dolayısıyla yoktur.

Efendim, dün Cumhurbaşkanlığı köşk’ündeydim ve burada Atatürk’ün Latife Hanım’la birlikte yaşadığı eski bağ evi olan ancak bugün müze haline getirilen köşk’ü Latife Hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke ile birlikte ziyaret ettim.

Ziyaret birkaç açıdan tarihiydi…

Latife Hanım Atatürk’ten ayrıldıktan sonra önce İzmir’e, oradan da İstanbul’a geçmiş ve bir daha Ankara’ya hiç gelmemişti… Aile fertleri de İstanbul’da yaşamış kimi yurt dışında ticarete devam etmişti. Yeğeni olan Öke, aile fertlerini temsilen 86 yıl sonra ilk defa teyzesinin yaşadığı, gezindiği bu köşk’e gelmişti.

Oldukça duygulandığını gördüm…

Eğitim müdürü Celil bey, müze müdürü Seda hanım ve ekibi sağ olsunlar çok ilgi gösterdiler…

Bugün ziyarette yaşadığımız tarihi anları sizlerle paylaşacaktım. Ancak bir gazetede Hayrunnisa Hanım’ın röportajını okuyunca konu Pembe Köşk’e ve Köşk’teki düzenlemelere kaydı…

***

Köşkün bir önceki Cumhurbaşkanımız dönemindeki halini bilen ve gören bir gazeteci olarak Hayrunnisa hanım’ın son dört yılda gerek bahçe düzenlemesi gerekse kurumsal çalışmalar ve arşiv hizmetiyle farklı neler yaptığını biliyorum…

Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse bahçe düzenlemesi dahil, köşk son dört yılda gördüğü peyzaj ve bahçe düzenlemesini herhalde son elli yıl boyunca görmemiştir. Sözlerimin ne denli iddialı olduğunun farkındayım.

Ancak cumhurbaşkanlığı makamının temsil edildiği bu kampüs, içindeki tarihi anıt, müze, arşivle ne denli bakımsız bir halde olduğunu Ankaralı gazeteciler çok daha iyi bilir…

Dünkü ziyaretimde bir kez daha mutlu oldum, çünkü köşk’teki bilgilendirme hizmetinden tutun, temizlik, itina, bakım ve onarım anlayışı kendisini gösteriyor. Atatürk’ün 12 yıl içinde yaşadığı köşkün özenli hali dikkatlerden kaçmıyor. 

Ama öğreniyorum ki arşivi de düzenleme çalışmaları başlamış…

Hepsi dijital ortama aktarılıyor ve zarar gören parçaların tümü onarılıyor…

Ve en dikkat çekeni olanı bahçe ve peyzaj düzenlemesi…

Ağaç ve çiçek seçimleri, yeşil alan düzenlemesi, kaldırımlar, kuş evleri asılı çam ağaçları, ışıklandırma ve gül ekili bahçeler…

Her şey değişmiş ve gerçekten güzel.

Müze köşke doğru giderken böyle bir manzara sarıyor insanı…

Ama Pembe Köşk’e gelince her şey değişiyor…

Pembe köşk gerçekten bakıma muhtaç… dış boyaları sıyrılmış, özensiz duruyor… İçi acaba ne haldedir?

***

Latife Hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke ile teyzesinin yaşadığı bu eski köşkü ziyaret ederken ne kadar üzgün ve duygu yüklendiğini gördüm. Zira Latife Hanım’da köşk’te düzenlemelere gittiğinde ciddi eleştirilere maruz kalmış, köşk’ün ‘karargah’tan ev haline dönüşmesine karşı ciddi mücadele edilmiştir.

Ancak Latife Hanım bu eleştirilere aldırmadan, köşk protokolünü değiştirmiş, köşk’e bir nizam ve intizam getirmiş. Hatta aşçı ve hizmetlilerin giyimlerini değiştirmiş, eldiven takmasını sağlamıştı. Dekoratif olması ve güçlü görünmesi için Dolmabahçe sarayından bazı eşyaların getirilmesi de bu dönemdedir.

Şimdi tarih bu makama Hayrunnisa Hanım’ı getirmiştir. Onun “kırgınlık hissini” Latife hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke’nin yüzünde de okumuştum. Ancak bunu bir kenara atmak gerekiyor. Yapılan doğru hizmet her zaman takdir edilecektir. Bu yüzden Hayrunnisa Hanım’dan dört yıldır köşk’e gösterdiği itinaya devam etmesini ve kırgınlığı olsa da Pembe köşk’e ilgi göstermesini bekliyoruz

Sayfa: 2 - Yorgun heykel ve ucube -

Sayfa: 3 - Gökyüzünde THY, yeryüzünde YHT...

.

.

Yorgun heykel ve ucube

Başbakan Erdoğan, yıllar önce kaçırılan 'Yorgun Herkül' heykelinin üst kısmını New York dönüşü ABD'den Türkiye'ye getirdi. Yoğun siyasi ve diplomatik haberler arasında eriyip giden Herkül heykeli, yakın zamanda gövdesiyle buluşacak ve olması gereken yerde sergilenecek.

Herkül’ün yeniden Türkiye’ye getirilmesi için başından beri yoğun siyasi ve diplomatik görüşmeler yürüten Sayın Başbakanımıza ve Kültür Bakanımıza teşekkür etmek lazım. Zira bu eserler bu toprakların kültürel zenginliğine ait…

Heykelin normalde tarifeli uçakla getirtilmesinin planlandığı ancak Başbakan Erdoğan'ın "Bu çok değerli bir eser. Bizi taşıyan uçakla gelsin" dediğini öğreniyoruz. Böylece "Yorgun Herkül" heykelinin Antalya'daki alt kısmı ile Boston'da olduğu belirtilen üst kısmı yıllar sonra birleşmiş olacak…

 

Ancak detay şurada…

Başbakan Erdoğan’ın Herkül için gösterdiği itina...

Herkül’ü tarifeli uçakla değil, özel uçağıyla getiren Başbakanla Kars’ta bir heykel’e “ucube” diyen aynı Başbakan…

Birkaç gündür aynı sanat çevrelerini dikkatle izliyorum, tek bir ses yok…

Ucube olarak anılan ve yerinden sökülen heykel için “sanat düşmanı” noktasına getirilen Başbakan’a aynı çevrelerin Herkü’e gösterilen bu itina için ses çıkartmamaları garip değil mi?

Başbakan aslında gösterdiği bu itinayla şu mesajı vermiyor mu?

Sanat eserine saygılıyım, ama ucubeliğe karşıyım…”

Ve son bir not daha… öğreniyoruz ki Türkiye yoğun diplomatik atılımlarla siyasi kazanımlar elde ettiği bu dönemde kültür varlıkları alanında da kazanımlar elde ediyor. Anadolu’dan kaçırılarak dünyanın farklı bölgelerinde sergilenen tüm eserler için ciddi bir “geri alma” dönemine girilmiş. Bu sözler Murat Süslü’ye ait… Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü olan Süslü, hükümetin kültür varlıklarına verdiği öneme dikkat çekerek, "Anadolu'ya ait bütün kültür varlıklarını tek tek teslim alıyoruz" diyor.

.

Gökyüzünde THY, yeryüzünde YHT 

Aslında havacılıktaki başarılara dikkatlerin çevrilmesi“Türkler Uçuyor” reklamından sonra oldu. Türkler nasıl uçuyor? Nerede uçuyor? Niye uçuyor?  Reklamın sahibi Türk Hava yollarıydı ama mesaj oldukça “tahrik edici” ve “gurur okşayıcı” nitelikteydi…

Türk Hava Yolları’nın en başarılı kampanyaları arasındadır…

Sevdiğim kurumsal sloganlar arasında hemen yerini aldı.

Ancak dün TCDD’nin 155. yıldönümü dolayısıyla yapılan etkinlikleri anlatan sevgili dostum Mehmet Aycı çok daha yeni bir sloganla tanıştırdı beni. “Gökyüzünde THY, yeryüzünde YHT”

Türk Hava Yollarını rakip görmek yerine, onun başarılarıyla kendi kurumsal hedefini uyumlaştırarak “kardeş kuruluş” gösteren bu slogan her şeyi özetlemeye yetiyor.

Ancak TCDD için durum biraz daha farklı…

Onlar kuruluşlarının 155. yılını kutluyor…

Genel Müdür Karaman’ın bir sözü çok önemli; “Türkiye vizyon projelerle YHT ülkesidir…” Türkiye nasıl olurda YHT Ülkesidir? Dün ziyaret ettiğim demir yolları müzesinde gördüğümüz manzara bu sözü söyletiyor.

Sağlık malzemelerinin olduğu odadayız. “Bu malzemeler nedir? Diyorum. “Sağlık hizmetinin yaygın olmadığı dönemde tren’de bir sağlık kabini ve doktor hizmet veriyor. Bu doktor hem tren yolcularına hemde gittiği istasyonlarda ilçeye, köye sağlık hizmeti götürüyor” diye cevaplandırıyor Mehmet Aycı…

Ama dahası var…

Cumhuriyetin ilk yılları…

Tren istasyonu olan her nokta medeniyetin gittiği nokta sayılıyor…

Bu köyde, ilçede, il’de oturmak avantajlı…

İlk tiyatroyu, ilk sinemayı da tren götürüyor…

Tiyatro vagonunda sahne alıyor oyuncular, ilk filmi sinema salonuna dönüştürülmüş vagonda izliyorlar…

Genel Müdür Karaman’ın sözleri anlamını buluyor…

Ama yeni dönemde beni en çok heyecanlandıran sözü Bakan Binali Yıldırım söylüyor; “Modern TCDD'nin temellerini atan Behiç Erkin'i, rahmetle anıyorum. Ülkemiz ray diye, malzeme diye el kapılarında beklerken, raylarını, bağlantı elemanlarını, makaslarını imal eden, yerli bir demiryolu sanayinin temellerini attığınız için bu millet sizi hatırlayacaktır. Demiryolları 50 yılın ihmalini ortadan kaldırmıştır, 2023 hedefine daha güçlü bir şekilde ulaşacağız…”

Şimdi ver sloganı: “Gökyüzünde THY, yeryüzünde YHT”

Fatih Bayhan – haber7
bayhan.f@gmail.com
info@fatihbayhan.com.tr
www.fatihbayhan.com.tr

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL