Suriye için şimdi kardeşlik zamanı!
Hama’da katliam olduğunda bir çocuktum belki, ama Hama’da ne olduğunu öğrendiğimde çoktan büyümüş, kirlenen dünyayı tanımıştım. Mazlumları andığım her duama konuk oldu Hamalılar… Ve zalimler için yaşasın cehennem diye yakarışta bulunduğumda Karunlarla beraber hep Esad’ı da andım.
Oğul Esed’ın babasının izinde olduğunu görmek için baskı ve istibdadı doğru okumak yeterli. Ancak ümmetin mazlumları orada “karşı devrim” için cehd ediyor, dualı dillere onları da pelesenk etmek elzem…
Yemen’den başlayarak; Tunus’u, Libya’yı, Mısır’ı saran “bahar”, ümit ediyoruz ki bölgedeki tüm zalimlerin saltanatlarını yerle bir eder, yüreklerdeki baskı ve istibdatla ayakta kalmaya çalışan tüm zalimler, baharın gölgesinde bir mum gibi erirler.
Ancak bölgede başlayan değişim, sancılı olacak.
Ve bu sancı en çok kadınları, çocukları etkileyecek…
Yine onlar göç eden olacak, yine onlar savaşın, kaçışın göçmen yurttaşları olacak.
Geçtiğimiz gün bir grup gazeteci dostlarımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz Kilis ziyareti bize bu acı gerçeği o denli yüzümüze vurdu ki, gözyaşlarımızı içimize akıttık…
Ümmetin gözbebeği olarak tarih sahnesindeki rolünü oynayan Türkiye, iyi günde olduğu gibi kötü günde de halkların en yakın dostu olduğunu gösterdi. Ülkemize sığınan 25 bin Suriyeli kardeşimiz, can ve mal güvenlikleri tehlikede olduğu için sınırı aşıp topraklarımıza konaklamaya geldi.
Kilis’in “Türkiye ideolojisti” Valisi Yusuf Odabaş’ın davetlisi olarak bölgedeydik…
Ziyaretimizin tek amacı vardı aslında…
Aramıza örülen barikatları aşıp yüzyıl sonrada olsa yeniden topraklarımıza gelen Suriyeli kardeşlerimize sarılmak, hasret gidermek, hasbihal etmek…
Aradan geçen bunca zamanda kardeşliğimizin hiçbir sınır tanımadan dipdiri durduğunu göstermek istedik…
Yüzyıldır aramıza örülen barikatın ne kadar anlamsız olduğunu göstermek için oradaydık…
Ve hasret giderdik…
Allahın selamıyla girdik meclislerine…
Allahın selamıyla mukabele gördük…
Beş vakit okunan ezanlara şahit olduk, ezanın kuşatıcı çağrısına uyup, secdede aynı rabbe yöneldik, dua ettik, gözyaşı döktük…
Devletin 2,5 ay gibi kısa bir zamanda kurarak misafirlerin hizmetine sunduğu “konukevlerinde 10 bin kardeşimiz kalıyor… Kaygıları yüzlerinden okunuyor, ancak tek tesellileri Türkiye’deki sıcak karşılama… Sıcak çorba… sıcak ekmek… ve gülen yüzler…
Yüzyıllık hasretin son bulması için dua ederken, “içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak edermisin Allahım!” ayeti gelip duruyordu karşıma…
“la havle” çekip durdum gezi boyunca…
La havle, olana bitene anlam veremeyen cahillere…
La havle, Türkiye’nin büyüklüğünü, gücünü idrak edemeyen küçük beyinlilere…
Hala “aramızdaki bu sınırları kim çizdi” diye sorulduğunda cevabı olmayanlar var.
Cetveli koyup tel örgüleri ören müstekbirler, bununla da kalmayıp, aramıza mezhep ve meşrep nifakını da ektiler. Oysa bu ümmeti kuşatan din, her şeyin üzerinde duruyor. Allah, gönülleri elinde tutandır. Zalimlerin üzerimizdeki elini kaldırsın, bizi bize emanet kılsın.
***
Dostlar!
Türkiye’nin büyüklüğünü konteynır kentin sokaklarında bir kez daha hissetmek güzel. Bu güzelliğe gölge düşüren oradaki kardeşlerimizin bir zulümden kaçış için bu topraklara gelmiş olmalarından başka bir şey değil. Ama yüzlerine baktım, çocuklarına sarıldım, anaların ellerinden öptüm, büyüklerle kucaklaştım…
Hepsinde yarım kalmış bir mutluluk gördüm…
Çekilen hasretin ağır yükü yüzlerinde…
Bu yüzden Tayyip Erdoğan ismi onlar için bir “barış ve selamet” adresi…
Bu yüzden bizi görünce elini semaya kaldıran Suriyeli kardeşimiz, “Tayyip Erdoğan’a selam söyleyin” diyor da, “konteynır kentte bize bir battaniye daha verin” demiyordu. Acı, katmer katmer yüreklerin terini atarken, ümmet, parçalanmışlığın ağır bedelini ödediğinin farkında. Kilis’teki konukevinde misafir edilen küçük Ömer, küçük Osman ile çocuk bahçesinde oyun oynarken Ortadoğu’daki büyük resmin can alıcı kareleri gibiydi.
Selamlaşarak ayrıldığımız Konukevinde yüreğimizi bıraktık. Ama umutlarımız bir kez daha yeşerdi. Ümmet adına acının bize öğretici yanına sığınıp, “bir musibetin” binlerce kez yapılan nasihattan nasıl daha etkili olduğunu gördük…
Kalplerimiz yine hilal’in gölgesinde tek yürek oldu…
Kilis ziyaretiyle tarih, bölgedeki halklarda yaşanan “kardeşlik kırılmasının” tanığı olarak kayda geçti.
Acılarına ortak olduğumuz kardeşlerimiz, dualarımıza da umutlarımıza da ortak oldular…