Olaylar öyle ardı ardına geliyor ki aslında bir biriyle bağlantılı görünmese de aslında birbirine geçmiş konular.

Onu herkes Diam's lakabıyla biliyordu. Fransız bir anne ve Kıbrıslı bir babanın çoğu olan Diam's ın asıl ismi Mélanie Georgiades. 1980 yılında Lefkoşa'da doğdu. Daha sonra Paris banliyölerinde büyüdü. 17 yaşında ilk Rap müziği albümünü çıkardı.

2000'li yıllardan sonra ise Fransa'nın en çok albüm satan kadın şarkıcısı oldu. Şöhretin zirvesine çıktığında dayanamadı ve intihar girişimlerinde bulundu ve medyatik sahneden 2008 yılında kayboldu.

2009 yılında tekrar sahne alan Diam's Fransa'nın birçok ünlü müzik ödülünün de sahibi oldu. Ancak kısa bir süre sonra hakkında dedikodular çıkmaya başladı. Ünlü paparazzi dergisi 30 ekim 2009'da Diam'sı camiden çıkarken ve başörtülü görüntüledi. Diam's ise çıktığı son konserlerinde bir şekil başörtü takıyordu.

Son albümünde ki şarkılar hümanist temalı idi. Eski şarkıları aşırı sağcılara, hatta Sarkozy gibilere başkaldıran bir tarzdı. Yeni tarz ise İslami temalara yakın sözlerdi. Sonuçta Diam'sın Müslüman olduğu kesinleşirken ortadan kayboldu. Ne yapıyordu, ne ediyordu kimse bilmiyordu. Hiçbir medya hakkında bilgi alamadı.

Ve geçtiğimiz hafta Diam's tekrar ortaya çıktı. Hayatını anlatan bir kitap yazmıştı. Onun promosyonu için tekrar medyaya çıkmayı kabul etmişti. Birkaç kilo yanı sıra hayatında ki değişiklikler şaşırtıcıydı. Herkes tarafından kabul edilen ortak nokta Diam's mutlu görünüyordu. Yüzünde ki gülümseme herkese huzur veriyordu. Gazeteciler karşısında ne dediğini bilen, beyni yıkanmış biri değil şuurlu biri vardı.

Artık o feminist takılan, erkeklere meydan okuyan Diam's çarşaflıydı ve anne olmuştu! Eski hayatında ki iğrençlikleri, alkol, eroin, intihar ve İslam ile gelen huzuru Fransa'nın en çok izlenen kanalı TF1'de anlatıyordu.

Tabii ırkçı, faşist, islamofoblar TF1'i yerden yere vurdular. Nasıl böyle birisini ekrana çıkartabilirlerdi. Diam's İslam reklamı yapıyor ve gençlere “kötü” örnek oluyordu.

Fransa bunu konuşurken, Müslümanlar hakkında güzel şeyler söylenirken birileri bunu kabul edemedi. Acilen gündem değişmesi gerekiyordu. İşte burada Sarkozy'nin partisi UMP devreye girdi. Sarkozy gittikten sonra partide başkanlık kavgası başladı. Şu an partinin başında olan Jean-François Cope ile eski başbakan François Fillon arasında yarış var. Elbet hedefte 2017 cumhurbaşkanlığı seçimleri var.

Eski başbakan şimdilik avantajlı görünüyor. Ama Cope ise UMP'nin iyice sağa kaymasını istiyor. Fransa'da sağa kaymak demek Müslümanları düşman görmek demek. Aşırı sağ parti Ulusal Cephe bunu yapıyor zaten. O yüzden Cope milyonlarca oy rezervini kendine çekmek istiyor. Tabii burada ki tehlike diğer sözde ılımlı olan eski başbakan da bazen bu oyuna geliyor ve Müslümanları rencide edici açıklamalar yapıyor.

Cope ilk önce yazdığı kitabını piyasaya sürdü. Orada banliyölerde beyazlara karşı nasıl ırkçılık(!) yapıldığını anlattı. Ardından bir mitingde beyaz Fransız çocukların okullarda eşkiyalar(!) tarafından Ramazanda yemek yenilmediği gerekçesi ile pastalarının elinden alındığını anlattı. Yani Cope diyordu ki 6 yaşında ki çocuklar oruç tutuyor ve Fransız çocukların önünde yemesini istemediği için ellerinden pastalarını alıyor. Herkes biliyor ki adam demagoji yapmak istiyor. Adam dalga konusu olmaktan kurtulamadı. 2 yıldır Ramazan okul tatillerine denk geliyor. Yani anlattığı olay en erken 3 sene önce olmuş olabilir. Peki o halde neden o zaman konuşmadı? Neden şimdi anlatma ihtiyacı duydu?

Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Sonuçta gündem değiştirme oyunu tutmadı. Tüm partiler eleştiri oklarını fırlattı. Başbakan bile tiksindiğini söylerken aklıma içişleri bakanının yaptıkları geldi. Sanki kendileri çok insancıl!

Buna tepki olarak Müslüman dernekler kalabalık yerlerde bir günlüğüne Pasta dağıtımı yapacak. Kim bilir belki Cope de uğrar ve bir pasta yer.

Tabii iş bununla da bitmedi. Ardından bir sabah durup dururken Fransa'nın birçok şehrinde polis baskınlar düzenledi. Sözde salafist gruplar hedef alınmıştı. Bundan bir ay önce Paris'te bir Yahudi bakkalına saldırı düzenlenmiş ve sadece tahribat olmuştu.

Bu baskınlar o saldırıyı yapanları yakalamak içinmiş. Yani bir grup Müslüman Fransa'nın bir ucundan öbür ucuna yayılan şehirlerde ikamet ediyor ama Paris'te bir bakkala saldırı düzenliyor.

Strasbourg'ta ki baskında söz de grubun lideri polise ateş açtığı gerekçesi ile eşi ve kızı önünde öldürüldü. Başta o olmak üzere yakalananların birçoğu sonradan Müslüman olmuş Fransızlar. Medya onlara terörist dedi ve biz inanmak zorundayız. Bu Müslüman grup bir bakkala bomba atarak neyi kazanacaklardı? Ellerinde Yahudi derneklerinin listesi varmış ve saldırı planları varmış. Öyle deniyor tabii.

Ardından Cumhurbaşkanı hemen Yahudi dernekleri ile buluştu. İslami teröre karşı yeni güvenlik önlemleri alındı. Açıklamalarda “sakin ve entegre olmuş” Müslümanlar hedef alınmamalı denildi. Yahudi dernekleri de Müslümanların İslamizme karşı savaş açması gerektiğini, Siyonizme ve İsrail'e karşı mücadele ad altında Yahudi düşmanlığı yapıldığını iddia ettiler. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Siyonistlerin hedefi şu anda Siyonizmi ve İsrail devletinin politikasını eleştirmeyi antisemitizm ile eşdeğere getirmek istiyor.

Maalesef şu anda da Devlet ile muhatap olan Müslüman yöneticiler bu oyuna geliyor. Ve bir hafta böylece iyi başlarken yine Müslümanlar aleyhine dönüştü. Asıl tehlikede olan, hayat ve can güvenliği olmayanlar Müslümanlar.

Bunu kabul ettirmenin zamanı geldi.

Diams'ın röportajı : http://www.wat.tv/video/diam-autre-vie-5a2v1_2flv7_.html 

Karakaya Fatih - Haber 7

karakaya.fatih@gmail.com

http://www.twitter.com/fkarakaya