Yeni dönemin ilk dikenli konusu: Alevilik
Kendisini farklı biçimlerde -bazen 'lâik-anti lâik' bazen 'sol-sağ'- dışa vuran tartışmalar bu iki ana kutup arasında cereyan ediyor...
Aslına bakarsanız, yeni döneme girildiğinin farkına varanlar sağa-sola bakmayıp yollarına devam ederken statükonun değişmediğini sananlar gürültülü bir tartışmayı sürdürüyorlar ve boş konuşmalarla vakit kaybediyorlar... Değişimin aktörleri oldukları halde olup-bitenin farkında olmayanlar da var etrafta ve onların bilir-bilmezliği bulundukları cepheye zarar veriyor.
Takvimi 2007 yılı nisan ayının sonuna çevirip o günlerden beri meydana gelen gelişmeleri birer birer hatırlamaya çalışalım: Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olarak ilânı... 27 Nisan e-muhtırası... 12. cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesini sağlayacak referandum... Ergenekon operasyonunun başlaması ve dur durak bilmeden genişleyerek bugüne kadar sürmesi... 22 Temmuz'un erken seçim tarihi olarak ilânı ve sandıktan yüzde 47 oyla yeniden Ak Parti hükümeti çıkması... Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi... Ak Parti'yi kapatma davasının kapatmamayla sonuçlanacak biçimde bitmesi...
Tarihler nisan 2007'de başlayan sürecin Türkiye'nin kaderi üzerinde olağanüstü önemli olduğunu mutlaka yazacak. Zor bir dönemdi o dönem, ancak ülkenin çıkarlarını ön planda tutan fedakâr bir kadro elinde hedefe ulaşabilirdi; bereket versin kilit noktalarda kendini geriye çekebilecek denli güçlü insanlar bulunduğu için tehlikeler az sıkıntıyla atlatılabildi.
Tehlike ve sıkıntılar henüz sona ermiş değil; özellikle de 'sorun' olma istidadını içinde barındıran dikenli konular hâlâ varlıklarını sürdürdüğü için... Bir bölümü kronikleşmiş dikenli konuların üzerine cesaretle gidilmez ve bugüne kadar göze alınmıştan öte yeni tedbirlere başvurulmazsa sürecin tıkanması bile mümkün.
Dün bir başka vesileyle burada değindiğim 'Alevilik' konusu âcilen ele alınmayı bekleyen sorunların ilk sıralarında yer alıyor.
Kökleri tarihin derinliklerine kadar gitse de, bugün anladığımız anlamda 'Alevilik' konusu son 50-60 yılın eseridir. Sağ siyasî iktidarların çoğunluğa verdikleri İmam Hatip Okulları açma, zorunlu din dersi koyma gibi tavizler, kırsaldan hızla göçerek kentlerde kendi cemaatlerini oluşturan Aleviler'i sol siyasetin tabanı haline dönüştürdü. Egemenliklerini ülkeyi kamplara ayrıştırarak sürdürmeyle sağlayan güçler, nasıl 'lâik-anti lâik' sürtüşmesinden medet umduysa, Aleviler'i de kendi yanlarında tutmayı becerdi. Siyasî suikastsa siyasî suikast yaparak, Sünniler'in Aleviler'i yok etme potansiyeli olduğunu ispat gerekiyorsa kitle eylemlerini kışkırtarak...
Bugün geldiğimiz noktada yeni dönemin parametrelerini çalıştırarak Aleviler ile ilgili sorunları ortadan kaldırabiliriz.
Türkiye gibi bir ülkede herkesin ve her kesimin sayısız sorunu olduğu gibi Aleviler de çok sayıda şikâyet ve eleştiri konusuyla karşımıza çıkabilirler. Ancak temelde sorunlar tek bir soru etrafında ele alınabilecek cinstendir: “Türkiye lâikliğini eski dönemin paradigmasıyla mı tanımlayacaktır, yoksa yeni bir lâiklik anlayışıyla mı?” Eski paradigma 'çatışma' yaratma ve ayrıştırma üzerine oturuyordu; bugünün Türkiyesi'nde artık ona yer yoktur. Bugünün paradigması ise 'farklılığını koruyarak bütün içinde yer alma' olmak zorunda; bu da lâikliğin bize benzeyen Batı ülkelerinde (sözgelimi Almanya'da) olduğu gibi kavranmasını gerektiriyor.
Devlet dinî inanışlar ve uygulamalar konusunda gerçekten yansız ve tarafsız bir konuma çekilerek özerk dinî yapılanmaların koordinasyonuyla yetinebilir. Alevilik sorununun çözümü için gerek şart olan bu yeni bakış açısı lâiklikle ilgili kronikleşmiş başka sorunlarımızın da ilâcıdır: Başörtüsü, din dersi ve İmam Hatip Okulları gibi...
Bir daha kaydedelim: Türkiye'nin ihtiyacı olan, daha az değil daha çok lâikliktir.
FEHMİ KORU - YENİŞAFAK
-
ilyas fermani 17 yıl önce Şikayet EtALEVİLİK TEKMİ.. yurdumda diyanet ehli suni vel cemaat meseplerinden yanlızca hanefiliği tutup ŞAFİLİĞİ görmezden gelmesi anlaşılırşey değildir daha vahimi sözüm ona kendilerini has müslüman ilan eden kimi cemaatlar ŞAFİLİĞİN ASİMİLE olması için hertürlü gayret sarfetmeleri PEYGANBER SÜNETİNE AYKIRI OLMASINA RAĞMEN dahada VAHİMDİR. HERTÜRLÜ KİMLİKLERİN BİR ARADA ÖZGÜRCE YAŞANABİLR BİR TÜRKİYE dileğiyle.Beğen
-
Zeki Aslan 17 yıl önce Şikayet EtÇözüm, kökünde.... Aleviliği çözüme ulaştırmakla, laiklik sorunu da çözülmez.. Laikliğin problem oluşturması, "din"in tarifinin yanlış olmasına dayanıyor. Eğer din kelimesi doğru tarifini bulur, İslam da Kur'an'da anlatıldığı gibi anlaşılmaya ve uygulanmaya başlarsa, tüm sorunlar otomatik olarak biribiri ardına çözüme ulaşır...(laiklik, bir çeşit dindir)Beğen