Saltanat ve hilâfet
“Saltanat özlemi duyan tek bir kişiyle bile hayatımda karşılaşmadım” desem herhalde abartmış olurum, 'saltanatçı' denilebilecek birkaç kişinin ülkemizdeki varlığından elbette ben de haberdarım çünkü; fakat “Keşke bir kral/padişah tarafından yönetilsek” diyene bugüne kadar hiç mi hiç rastlamadım.
Kendi hesabıma tercihimi hemencecik buraya kaydedeyim: Yönetimin aynı ailenin bir ferdinden diğerine geçtiği ve meşruiyetini kanbağından alan bir krallıkta veya bir padişahın yönetiminde yaşamak istemezdim.
'Osmanlı özlemi' diye özetlenebilecek 'duygu' her toplumda bulunabilecek 'geçmişe saygı' veya 'atalar övgüsü' denilebilecek düzeydedir bizde. Ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden geniş kitlelerin 'Cumhuriyet' kavramı ve yönetim tarzıyla hiçbir sorunu yoktur; kamuoyu yoklamaları bu tespitimi teyit eder. 'İslâmî kesim' denilen toplum tabakalarını etkileyen fikir kaynakları -sözgelimi Said-i Nursi- saltanat döneminde bile Cumhuriyet yönetimi övgüsü yapıyorlardı.
Monarşi tarzı yönetim arzu etmek yasal açıdan 'yasak' mıdır bilmiyorum; ancak yasak olmasaydı dahi, aramızdan “Türkiye'ye saltanat yeniden gelsin” diyecek bir Allah'ın kulu çıkacağını sanmıyorum. Böyle bir talebin doğal muhatapları olan Osmanoğulları sülâlesinin artık rahatça ülkelerine gelip gidebilen fertlerinin dahi buna olumsuz cevap vereceği bellidir.
'Halifelik' elbette farklıdır; farklıdır ki, Cumhuriyet'i kuranlar saltanatı kaldırdıkları halde Hilâfet kurumunun bir süre daha sürmesini arzulamış, sonunda Halife'yi yurtdışına gönderip Hilâfet kurumunu lâğvederken onun anlam ve yetkilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne devretmeyi uygun görmüşlerdir. (Halifeliği kaldıran yasada bu durum şöyle ifade edilmişti: “Halife, hal' edilmiştir. Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilâfet makamı mülgadır.”)
Geçmişte İslâm topraklarının büyük bir kısmına hükmeden bir imparatorluğun başındaki kişinin o insanların manevi liderliği (Halifelik) iddiasında bulunmasının bir anlamı herhalde vardı; bugün 60'a yakın ülkeye bölünmüş olan İslâm coğrafyasının herbir unsurunun Türkiye'den yükselecek 'Halifelik' iddiasına “Evet” diyeceğini sanmak safdillik olur.
Dünyada bir yerlerde 'Hilâfet' kurumunu ihyayı gaye edinen bir veya birden fazla örgütün varlığından ve onların ortaya çıktıkları ilk günden itibaren Türkiye'yi de etkileme çabasından söz edilebilirse de, o örgütlerin bunca çabalarına rağmen Türkiye'de herhangi bir etki halkası oluşturamadıkları da ortadadır.
Geçmişin 'Halifelik' kurumuna günümüzde cevap verebilecek en yakın kuruluş, çatısı altında bütün Müslüman coğrafyayı birleştiren İslâm Konferansı Örgütü'dür (İKÖ); ancak onun bu dönem bir Türk olan genel sekreterine 'Halife' gözüyle bakmak hem müthiş yanlıştır, hem de öyle bir iddianın seslendirilmesi o örgütün sonunu getirir.
Halkların daha yaygın bir dayanışma arzusuna cevap olmak üzere İKÖ'nün uluslararası ihtilâflarda taraf olacak biçimde daha fazla siyasi bir güce kavuşturulmasında herhalde yarar var, ama işte o kadar; bundan ileri bir zorlama varolan dayanışmayı da sona erdirir.
İslâm Dünyası ve onun bir parçası olan Türkiye'de yaşayan dinî hassasiyeti yüksek insanlar bu gerçeği idrak edecek kadar 'reel politika' bilmektedirler. Türkiye'deki kitlelerin, mavi kanlılar saltanatına son veren 'Cumhuriyet' kavramı ve halkın halk için halk tarafından yönetimi anlamına gelen 'demokrasi' sistemi ile herhangi bir kavgası yoktur.
“Vardır” diyenler bu halkı tanımıyorlar demektir.
NOT: Sevgili dostum İlnur Çevik'in babası, Türk basınının duayenlerinden İlhan Çevik vefat etmiştir. Allah'tan merhuma rahmet, yakınları ve sevenlerine sabır diliyorum.
Fehmi Koru - Yeni Şafak
f.koru@yenisafak.com.tr
-
sait saray 16 yıl önce Şikayet Etbu pasalık tır kım ıstemez. sımdıkı yonetıcıler padısahın tırnagı olamazlar cunku gelen gıdenı aratıyor padısahın ruhuna fatıha okutuyorlar kralcılar varken kralane gerek var bu memleketeBeğen
-
darbelere dur de 16 yıl önce Şikayet Etimamlar ve sultanlar. asrı saadet dönemi sonrası imamet yerini kılıç zoruyla halka tahakküm eden sultanlara bıraktı.emevilerle başlayan bu süreç,abbasi ve osmanlyla devam etti.o nedenle tarih boyunca belli yanlışlar ve zulümler yaşandı.o şartlar içerisinde en adil yönetimin osmanlıda olduğunu görmekle birlikte devletin bekası adına kardeşlerin,evlatların boğdurulduğunu biliyoruz.yakın bir zamanda olmasada ihtilafların,ırkçılığın bir kenara bırakılıp özlediğimiz asrı saadetli günlere ulaşacağımızı ümit ediyorum..Beğen
-
ARİF SOYTÜRK 16 yıl önce Şikayet EtDoğru yaklaşım. Günümüzde olmayacak şey, biz nasılsak öyıe idareciler verilecek bunu bildiğimiz sürece zorlamaya gerek yok. Fert olarak ben müslüman kardeşlerime nasıl faydalı olabilirim o düşüncesiyle hareket etmeliyiz. Her hareketimizle imtihan ediliyoruz yaşantımızı ona göre ayarlarsak bu dünyamızıda öbür dünyamızıda kazanmış oluruz inşe ALLAH,Beğen
-
isa ertuğrul 16 yıl önce Şikayet EtAtatürk 15 yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Keşke Allah ömür vereydi 20 yıl daha başımızda kalaydı o zaman durum şimdiki olurmuydu acaba merak ediyorum şimdi Atatürk,ü kendilerine paravan edenler herhalde ne faşistliğini bırakırdı nede diktatörlüğünü Allah işini biliyor onun gibi büyük bir liderin ömrü kısa oldu gönlümüzdeki en yüce yerinde,herhalde bu laikçi kesimin en azından dersini verirdi.Beğen
-
Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet EtZordan da öte imkansız.. Saltanat özellikle Osmanlı'da zamanın ve şartların gerektirdiği bir yönetim sistemiydi.Bugün onu aklı başında hiç kimse istemez. Hilafet ise mümkün görünmüyor.Müslüman halklar bir kendi aralarında bir Halife seçseler bile bir işe yaramaz. Çünkü halifenin arkasında devlet olması lazım.Bu İran mı olacak,Suudi Arabistan mı olacak? Türkiye(!) mi olacak? Kim bunları kabul eder? Bunlar boş hayaller. Eskiden hangi devlet,hangi sultan güçlüyse gidiyor kılıç zoruyla başkasından alıyordu.Beğen