İhanet ah...!
İhanet, karakterin iflasından sonra ki farklı bir karakterin belki de karaktersizliğin vücut bulma halidir. İhaneti tanımak, ihaneti sezmek, ihanete karşı tedbir almak kolay değildir.
Çünkü ihanet sizin hep tanıdığınız, bildiğiniz, güvendiğiniz bir suretle dolaşır çevrenizde.
Hatta ihanet "Metamorfoz" sürecindeyken siz onu alnından bile öpebilirsiniz; silahınızı, evinizi, eşinizi, ailenizi, servetinizi hatta bir uyku halindeyken kendinizi de teslim edebilirsiniz.
Daha önce teslim ettiğiniz, güvendiğiniz, birlikte "yola" çıktığınız için şüphelenmezsiniz.
Oysa siz karakterin ihanete dönüştüğü sırada hiçbir şeyin farkında bile değilsiniz.
Karakter; tehditle, korkuyla, parayla, makamla, şöhretle, güç'le, iktidarla, işkenceyle, teknolojiyle, şantajla... tahriş edilerek, hücreleri değişime tabi tutulmuş ve çoktan başkalaşım / metamorfoz sürecine bırakılmıştır bile.
Bu süreç yani karakterin ihanete dönüşme süreci. Bazen çok kanlı bir süreçtir. Her karakter kolay kolay ihanete dönüşmez, kendi kendisiyle savaşır, fakat, "güç" karşısında karakter iflas eder.
Bunu bana PKK'nın üst düzey yöneticisi ve kurucularından biri olan ve daha sonra 12 Eylül döneminde yakalandığında "itirafçı" olup tüm PKK yönetim kadrosunu ele veren Şahin Dönmez anlatmıştı.
Birçok defa Diyarbakır Cezaevindeki koğuşunda ve koğuş dışında kendisi ile konuşmuştuk. Hem bir Alevi, hem de Kürt olduğundan dolayı "itirafçı" olduğuna ve üstelik Kemalizm'i savunduğuna akıl erdiremediğim için onu uzun uzun konuşturup dinlemiştim.
Bana bir gün şunu sormuştu Şahin Dönmez: "sizin hiç karakteriniz iflas etti, hafızanız tükendi, şuurunuz boşandı mı?" hayır, dedim.
Ama dedi "ben güç ve işkence karşısında tamamen iflas ettim ve teslim oldum, şimdi gördüğün gibi bir Kemalist'im artık.
Daha sonra bu kişiye, bildiğim kadarı ile yüz nakli yapılıp bıraktılar ama PKK onu İstanbul Bağcılar dolaylarında bir yerde öldürdü.
Her şeye rağmen insanın saf karakteri, yani insan karakterinin temiz ve "lekesiz" hali hiçbir ihaneti masum olarak kabul edemedi, edemiyor.
Tarihte nice ihanetler vardır, hatta bunlardan bazıları da masum görünebilir, ama sonuçta bunların hepsi ihanettir ve ihanet olarak kalacaktır.
Nice sultanlar, krallar, padişahlar, paşalar, şehzadeler, komutanlar, âlimler, bilginler, cemaatler, hocalar…
Tarihte ihanet etmiş veya ihanete uğramışlardır.
Çünkü ihanetlerin hepsi de ihanet edenden daha çok, ihanet ettirenlerin, ihaneti özendirenlerin işine yaramıştır.
Hatta ihaneti yaptıranlar yapanları, maksat hâsıl olup ihanet gerçekleştikten sonra ortadan kaldırırlar.
Yani bir bakıma ihanet de bir başka ihanetle yok edilir.
İhanetler şahıs planında elbette önemli tahribatlar yapar, yıkımlar oluşturur.
Dostluklar, akrabalıklar, arkadaşlıklar, aileler, eşler planında çok büyük yıkım ve felaketler yaşanır, fakat bir de ihanetlerin devlet başkanlarına, hükümet başkanlarına, komutanlara… yapıldığını düşünün.
İşte o zaman adeta tarihin yönü, akışı değişir. Savaşların, devletlerin, milletlerin durumu umulmadık, beklenmedik bir yöne doğru gider.
Mesela; Kara Tatarlar, Germiyan, Aydın ve Saruhan birlikleri ansızın Timur'un safına geçmeyip Yıldırım Beyazıt tarafında kalmış olsaydılar Ankara Savaşı belki de Beyazıt'ın galibiyetiyle sonuçlanır ve tarih başka türlü akardı.
Milletlerin tarihinde, tarihin yönünü değiştiren büyük ihanetler vardır.
Ama itiraf edelim ki bizim tarihimizde ihanet bolluğu vardır.
Gerek Türk tarihinde, gerek Osmanlının yıkılış sürecinde üst üste yaşanan ihanetler tarihimizin yönünü değiştirmiştir.
Mesela ülkemizin birçok yeri işgal altındayken ve ayrıca İttihat Terakki Döneminde müteselsil ihanetler çok etkili olmuştur.
O dönemde, tarih kitaplarından aklımda kalan bir yiğit Osmanlı Paşası olan Yakup Cemil vardır.
Çok güvendiği emir eri bir asker tarafından ihanete uğramış silahları alınmış, sonradan da kurşuna dizilmiştir.
İhanet' in en büyük başarısı kendisine güvenip sırtınızı dönmenizden sonradır, değilse, ihanet başlı başına bir başarı asla değildir.
Diyelim; devlet yönetiyorsunuz, devlet başkanısınız.
Devletin çok önemli gördüğünüz, köprübaşlarını, enerji noktalarını, beynini, kalbini.. sizin çok iyi tanıdığınız kişilere emanet ettiniz.
"Yüreği de, beyni de onlardan daha iyi koruyanlar olamaz" diye düşündünüz.
Hem, bundan doğal, bundan tabii ne olabilir?
Sonuçta, koskoca ülkeyi tek başınıza yönetecek değilsiniz, birilerine güvenmek zorundasınız.
İşte ihanet de tam orada, güven'in ardına saklanmıştır. Güven kendini emniyette gördüğü sırada ayaklarını sağlamca yere bastığında ihanet ortaya çıkar ve kalbi de, beyni de ele geçirir, ah ihanet ah…
Mehmet Fırıncı, Ahmet Keleş, Latif Erdoğan, Abdullah Yeğin… gibi ilimleri ile Âmil, Saygın, Mütefekkir ve Ülkemizin yetiştirdiği çok ender alimlerden olan kişilerin son günlerde açık açık söylediklerine göre 2014 Cumhuriyet Türkiye'si de böyle bir süreci yaşıyor.
Bu, çok tehlikeli bir süreç.
Dedim ya Allah korusun, devletler için çok daha büyük ve tamiri imkânsız yıkımlar getirir.
Çünkü; ihanet, avının peşinde can havliyle seğirten bir Arslan gibi değil, leş peşinde olan sinsi ve tüysüz bir Sırtlan gibidir, hepimiz pür dikkat olmalıyız.
Ferman Karaçam
-
Hakan DOĞRU 10 yıl önce Şikayet EtNe kadar da doğru. Ferman KARAÇAM Bey Allah sizlerden razı olsun, bilgi birikiminizle bizleri aydınlatıyorsunuz.... Çok güzel yerlere parmak basmışsınız bunlar ihanetin taa kendisi ....Beğen Toplam 1 beğeni