Rusya savaşmak mı istiyor-1
Bunlar arasında bana en ilginç gelen ve başını İngiltere Medyasının çektiği şu meal haber ve yorumlar oldu: ‘’Türkiye sınırını yüzlerce defa ihlal eden Rusya, uçağını kendisi düşürttürmüştür. Çünkü Rusya, Suriye’ye yerleşmek ve Akdeniz’e inmek için tarihi bir fırsat yakalamış ve makul sayılabilecek bir bahane ile bu fırsatı değerlendirmiştir.’’ İddia, kısaca böyle. Bu iddiaya ben de katılıyorum ve aşağıda sıralayacağım diğer sebeplerden dolayı Rusya’nın savaşmaya, savaşmamaktan daha yakın ve istekli olduğunu düşünüyorum.
Şimdi de Rusya’nın neden savaşmaya daha istekli olduğunun sebeplerini düşünelim.
1- Rusya’nın, içinde bulunduğu çok ciddi Ekonomik sorunlar.
2- Akdeniz’de büyük petrol ve gaz rezervleri var. Bu vesile ile Rusya, Suriye’nin krizini ve davetini tarihi fırsata dönüştürmek istiyor.
3- Rusya’da yaşayan Müslümanlarla, Türkiye’nin arasındaki bağ, Türkiye güçlendikçe daha da kuvvetleniyor, bir an evvel bunun önüne geçmek gerek.
4- ABD ve AB ülkeleri Rusya’nın, Gürcistan’da, Kırım’da, Ukrayna’da ki agresif davranışlarına yeterli tepkiyi göstermediler. ABD’de yapılacak Başkanlık seçimleri sonucunda gelecek yeni Başkanın, Obama gibi gevşek olacağı şüphelidir.
5- İran, Rusya’nın hedeflerine ulaşmada çok önemli bir rol oynamaktadır. Rusya, diğerleri ile birlikte çok değerli olan bu fırsatı da kaçırmak istemiyor. Aksi takdirde Hasan Ruhani ile birlikte Batı’ya yaklaşan İran’ı yarın, şimdiki kadar yanında bulamayabilir.
Bunlara, Soğuk Savaş döneminin acımasız ruh haliyle yoğrulmuş eski KGB Ajanı Putin’in kişiliğini eklemek, hiçte abartılı olmayacaktır.
1. Rusya’nın, içinde bulunduğu ekonomik sebepler
14 Mayıs 1955 yılında ‘’ Barışın ve Sosyalizmin birliği ‘’ sloganı ile resmen kurulan Varşova Paktı, 1 Temmuz 1991 yılında dağıldı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini (SSCB) oluşturan bütün cumhuriyetler ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Otoriteler, Paktın dağılmasındaki en önemli sebebin, ABD ve Batılı Ülkeler ile SSCB arasındaki silahlanma yarışı olduğunu söylemektedirler. Yani Varşova Paktı bu yarışta, bütçesinin büyük bir bölümünü silahlanmaya ayırdığı halde yine de, Batıya yenik düşmüştür.
SSCB’nin dağılmasının hemen ardından İMF Rusya’ya geldi ve Ticaretin Serbestleştirilmesi ile Özelleştirme hakkında bizim de çok yakından bildiğimiz acı reçetesini yazdı. Bu tavsiyeleri Rusya sıkıca uygulamaya çalıştı ancak 1990’larda Rusya Ekonomisi ciddi bir krize girdi, Rus Sanayisi %50 düşüşle adeta çöktü.
Rusya Ekonomisini ayakta tutan iki ana kalemi vardır. Bunlardan biri enerji, bir diğeri de silahtır. Bunların dışında Rusya’nın Ekonomisine fayda sağlayacak kayda değer bir şeyi yoktur. Rusya özellikle soğuk savaş döneminde varını yoğunu silaha harcamıştır.
Soğuk Savaşın bitmesiyle birlikte bu stoklar elinde kalmıştır çünkü Avrupa, ABD ve Çin ile yeni silah teknolojileri alanında rekabet edememiştir. Hatta sayı olarak Çin ve ABD’nin toplamından daha fazla tank sahibi olduğu söylenen Rusya’da çoğu t72 ve t80’lerin modernizasyonu dahi yapılamamıştır.
Rusya, silah sektörüne devasa boyutlarda yatırım yapmıştır; Füzeler, Savaş Gemileri, Savaş Uçakları, Helikopterler, Denizaltılar, Tanklar, Toplar ve özellikle terör örgütlerinin elinden düşmeyen Kalaşnikoflar ve daha onlarcası ile Rusya, Dünyada hala ABD’ye kafa tutabilecek tek ülke olarak görünüyor. Bildiğimiz kadarı ile Rusya, Dünya’nın en büyük Kitle İmha Silahlarının stokunu da elinde bulundurmaktadır.
Pazarlama ve satışta 2000’li yıllarda ABD’nin önünde olmasına rağmen, son yıllarda hem ABD’nin ardında kalmış, hem Almanya, Fransa, İngiltere atağa geçmiş hem de Çin özellikle Rus pazarlarının altını hızla oymaya başlamıştır. Dünya silah pazarının şu anda %27’si Rusya’nın elindedir fakat Çin hızla, bu pazarı ele geçiriyor.
Dolayısı ile Rusya, silah üretim ve stokunda dünyanın ilk sırasında ama satışta sürekli aşağılara doğru inmektedir. Bu da Rusya’nın ihtiyaç ve beklentilerini karşılamıyor.
Rus Ekonomisinin ikinci ana kalemi olan Enerji’ye gelince; Rusya enerjide büyük bir Dünya devidir ancak enerji arz ve güvenliğinde ikinci ve üçüncü ülkelere ihtiyaç duymaktadır. Buna rağmen Rusya son yıllarda, çevre ülkelere özellikle SSCB’den ayrılıp bağımsızlığını kazanmış ülkelere karşı hissedilir bir baskı yapmaya başlamıştır. Bu konu ile alakalı olarak geçenlerde Litvanya Dışişleri Bakanı Linas Linkevicius şunları söyledi : ‘’…
Rusya, eski Sovyet Cumhuriyetlerine karşı yıkıcı ve ağır bir propaganda savaşına girmiştir. Öte yandan ABD ve AB ise olanları sessizce izlemektedirler, Obama, bölgedeki zayıf ülkelere hakim olmak isteyen, çatışma çıkartan Rusya’ya karşı sesini yükseltmelidir..’’ dedi. Söylenenleri doğrular şekilde Gürcistan’da neler yaptığını, Kırım’ı nasıl yuttuğunu ve Ukrayna’da da neler olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bütün bunlara baktığımız zaman Rusya’nın, hem eski Sovyet Cumhuriyetlerine hem de çevresine karşı agresif davranışlar sergilediğini görüyoruz. Dolayısı ile Rusya, bu agresif davranışlarının patlamasını, etrafındaki çoğu Hıristiyan olan ülkeler yerine, daha az tepki çekecek Müslüman Ülke ya da ülkeler üzerinde gerçekleştirebilir.
2. Akdeniz’de ki büyük Gaz ve Petrol rezervlerinden Rusya da pay almak istiyor.
Mayıs 2014 yılında, yarım yüzyıldan sonra ilk kez ABD’nin üst düzey bir yetkilisi, başkan yardımcısı Joe Biden Güney Kıbrıs’ı ziyaret etti.
Aynı yılın Kasım Ayında Kahire’de Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs aralarında, Enerji İşbirliği Anlaşması imzaladılar. Kısa bir süre sonra İsrail de bu gruba katıldı. Böylece, Enerji İşbirliği Anlaşması çerçevesinde dört
Türkiye karşıtı Ülke bir araya gelmiş oldu. Türkiye bu dört ülkenin Akdeniz’de petrol aramasına şiddetle karşı çıktı ve Kuzey Kıbrıs’ın da bu gruba eklenmesi gerektiğini söyledi.
Öte yandan AB Ülkelerinin veya ABD’nin oluşan bu işbirliği dörtlüsüne/karteline kendi firmalarının da katıldığından veya bilmediğimiz başka sebeplerden dolayı ses çıkarmadığını kaydedelim.
Diğer taraftan sürmekte olan Ukrayna krizi ve Rusya’nın Kırımı yutması üzerine ABD öncülüğünde başlayan ve Suudi Arabistan’ın da katıldığı enerji arzını sınırlamama girişimleri ve Avrupa’nın uyguladığı ambargo Rusya’yı bunalttı.
Bunun üzerine iyice sıkışan Rusya, kendisiyle aynı kaderi paylaşan İran’ı da yanına alarak, Suriye’nin çağırması ve Uçağının düşürülmesi bahanesine de yapışıp, hayaliyle yanıp tutuştuğu Akdeniz’e ve Suriye’ye iyice yerleşti.
Rusya açısından bu tarihi fırsatın kaçırılması büyük bir ahmaklık olacaktı.
Rusya’nın, uzun yıllara dayalı Devlet Geleneği bu ahmaklığa izin vermedi ve yaşadığı ciddi Ekonomik sorunlarına rağmen kendisinde bol bol bulunan iki şeyi; silahı ve yakıtı kullanarak Hazar Denizine, Ermenistan’a,
Suriye’ye dünyanın en uzun menzilli füzeleri ile güçlü bir şekilde oturup Akdeniz’e kulaç açtı.
Bundan sonra Rusya’nın, Akdeniz’de yapılacak bütün faaliyetlere katılması beklenmelidir.
Bu konuya devam etmemiz lazım ancak bugünlük sütunumuz doldu. Üçüncü ve diğer önemli maddeleri açmamız lazım.
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
instagram.com/fermankaracam