Rusya savaşmak mı istiyor-2
‘’Rusya’nın kendi uçağını bilerek düşürttürdüğü, bunu da Akdeniz’e inmek için yaptığını ve gerekirse bu uğurda savaşmayı göze almaya hazır olduğu’’ şeklindeki iddialarını benim de paylaştığımı söylemiş ve bu iddiaları güçlendirecek 5 sebep saymış, bunlardan ikisini de bu köşede yayımlamıştık.
Şimdi gelelim diğer sebeplere:
3- Türkiye güçlendikçe, Rusya’da yaşayan Müslümanlar ile Türkiye’nin arasındaki bağ da giderek kuvvetleniyor, bir an önce bunu durdurmak lazım.
Rusya’da teşviklere rağmen nüfus hızı düşüyor. Başta Moskova olmak üzere başlıca büyük şehirlerde nüfus artıyor. Fakat bu artış etnik Rus nüfusta değil, Müslüman nüfusta olmaktadır çünkü ekonomik olarak gelişmekte olan Moskova ve diğer büyük şehirler ihtiyacı olan iş gücü açığını Orta Asya ve Kafkasya gibi bölgelerden yani Müslümanlardan temin etmektedir.
Dolayısı ile Moskova ve diğer büyük şehirlerde Müslüman nüfus, daha hızlı ve yoğun bir şekilde artmaktadır. Buna, yeni Müslüman olan Rusları ve Rus erkeklerinin genç yaşta ki ölüm oranlarının yüksekliğini de ekleyince BM verileri bize 2030-2040’lı yıllarda Rusya’da etnik ve dini yapının tamamen Müslümanlar lehine değişeceğini söylemektedir.
Rusya’da yaklaşık 30 Milyon Müslümanın yaşadığı söyleniyor, sadece Moskova’da ki Müslümanların sayısı 2,5 Milyonu aşmaktadır fakat bazı kaynaklara göre Rusya, bu nüfusu daha az gösterme gayretindedir.
Müslümanların en yoğun yaşadığı yerler Moskova, Başkurdistan, Tataristan ve Kafkasya’dır. Müslüman nüfusun diğer yoğun olduğu ikinci bölge Volga-Ural bölgesidir ancak burada yaşayanlar her zaman rejimle uyumlu olmuş, hiçbir dönemde Rusya’ya sorun (!) çıkarmamışlardır.
Halbuki Çeçenistan ve diğer Kafkasya Müslümanları her zaman özgür olmak istemiş, baskı ve asimilasyona karşı çıkmıştır. Rusya ise gerek Çarlık, gerek SSCB ve gerekse Rusya Federasyonu döneminde bu bölgeye karşı her zaman acımasız olmuştur.
Sadece, Çar kuvvetlerinin 1859 yılında Kafkasya’ya girip, Kafkas halklarını ezdiği ve 1864 yılında da sürgün ettiği Müslüman sayısı 1,5 milyondan daha fazladır ki arşiv kayıtlarından anladığımız kadarı ile bu insanların neredeyse yarıya yakını yollarda açlık ve salgın hastalıklardan telef olmuştur.
Çar rejimi zulümleri yerini, 1917 Ekim Devriminden sonra SSCB’ye yani, 1943-44 yıllarında Josef Stalin’e bırakıyor.
1943 yılında 63 binden fazla Karaçay, bir yıl sonra da Balkar Müslümanları Vagonlara doldurulup sürgün edildi. Gitmek istemeyenler kılıçtan geçirildi.
1944 yılında Gürcistan’ın Ahıska bölgesinde yaşayan Müslümanlar Dünya’nın en dramatik sürgünlerinden birini yaşadılar ve hala Ülkelerine dönemediler. Stalin’in bir emri ile gece yarısı hayvan vagonlarına istif edilen 250 bin Ahıska Müslüman’ı, çoğu Sibirya’ya olmak üzere Rusya’nın steplerine, aileler parça parça edilerek sürüldü.
Yine 1944 yılının Şubat ayında, Rusya’nın donduran soğuğunda yaklaşık 500 bin Çeçen ve İnguş yurtlarından koparılarak Sibirya’ya sürüldü. Bu sürgünde açlık, soğuk, kötü muamele ve salgın hastalıklardan dolayı Çeçen ve Çeçenlerle aynı soydan gelen İnguşların sayısı 200 bin dolaylarına kadar düştü.
--Bitti mi ?
--Hayır.
Çeçenler için Rus zulmü SSCB’nin dağılmasından sonra da devam etti. SSCB dağılınca her Cumhuriyet gibi Çeçenler de bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ne var ki Rusya, Çeçenlerin bağımsız olmalarından hoşlanmadı ve bir takım bahanelerle Çeçenlere baskılar uyguladı daha sonra Çeçen milislere karşı Kızıl Ordu bütün güç ve imkanları ile saldırdı.
2000’li yılların başına kadar süren bu savaşlarla birlikte toplam 250 bine yakın Çeçen katledildi, on binlerce Çeçen Müslüman da sakat bırakıldı.
Bu sürgünler sadece Kuzey Kafkasya Müslümanlarına uygulanmadı. 1944 yılında Kırım Tatarları da Müslüman olmalarının bedelini ödedi.
Stalin 230 bine yakın Müslümanı birkaç gün içinde Ata-Dede yurdundan koparıp sürgüne gönderdi. Aileleri darmadağın edilerek Orta Asya içlerine sürülen Kırım Tatarı Müslümanlarının Yarısına yakını yollarda hayatını kaybetti.
Geriye kalanlar 1980’li yıllarda yurtlarına döndüler fakat bu sefer de her şeylerini kaybetmiş olarak çünkü evleri ve toprakları Rus ailelere dağıtılmıştı.
Nitekim son yaşanan Ukrayna krizi sırasında Rusya, Kırım’ı tamamen ilhak etti zira Kırım’da artık Tatar nüfus yok denecek kadar azalmış hatta nerdeyse kalmamıştı.
Peki bütün bunlarla ne demek istiyoruz?
Şunu: Slavların bu şovenist tavrı, rejimlerinin adı ne olursa olsun ister Çarlık, ister ezilenlerin yani proleterya’ nın iktidarı olan SSCB döneminde olsun, ister Rus Liderlerin Liberal pozlar verip gülücükler dağıttığı Rusya Federasyonu döneminde olsun hiç değişmemiştir. Ruslar hep Faşistti ve hep Faşist olarak kalacaktır.
Bugünkü Rusya topraklarının çoğunun asıl sahipleri olan Müslümanları sürdüler, katlettiler, asimile ettiler. Müslümanların iki yakasını bir araya toplamasına asla müsaade etmediler. Siz bakmayın, Çar hayalleri ile yanıp tutuşan Putin’in Moskova’da Cami açma tilkiliğine, asıl benim de söylemek istediğimi geçenlerde,17 Aralık 2015 yılının son basın toplantısında Moskova’da 1390 yerli ve yabancı basın mensubunun önünde açıkça söyledi.
Rusya’nın müstakbel Çar’ı, bu basın toplantısında bir soru üzerine dedi ki: ‘’Rusya’da yaşayan Türk kökenli halklara gelince, onlar tabi ki Rusya’nın bir parçası fakat Türkiye’de şimdiki yönetimin radikal çizgisi bizi rahatsız ediyor. Atatürk bu yapılanları görse her halde mezarında tersine dönerdi.’’
İşte ben de tamı tamına bunu söylüyorum, Rusya, Türkiye’nin biraz daha güçlenmesi halinde içeride giderek azalan Rus nüfusa rağmen sürekli artan ve sayıları 30-40 milyona dayanan Müslümanlardan ve onlarla bağını her geçen gün arttıran Türkiye’den çok ciddi bir şekilde rahatsızdır.
Rusya ile yaşadığımız uçak krizi bu ve diğer sıraladığım sebeplerin sonucudur.
Kendisi için hayati derecede önemli olan bu konudan dolayı Rusya, Ekonomik sorunlarına rağmen silah ve yakıt sıkıntısı da olmadığı için savaşmak isteyecektir.
Nasip olursa bu meseleye bir sonraki yazımızda da devam edeceğiz.
Ferman Karaçam
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
instagram.com/fermankaracam