Son kalemiz ve hainler
Ankara'yı ikinci defa vurdular.
Kalleşçe ve kancıkça vuruyorlar fakat anlıyorum.
Onları anlıyorum çünkü; açık ve net konuşuyorlar.
Konuştukları net, yöntemleri kahpece ama her korkak ve kalleş gibi yüzlerini gizliyorlar.
Söyledikleri çok açık: " Biz sizi tanıyoruz ve sizden korkuyoruz, yeniden tarih sahnesine çıkmayın, sizi yendik ve parçaladık, parçalarınızın da genlerini değiştirdik, artık uğraşmayın, yenilgiyi kabul edin ve bizim uşaklarımız, piyonlarımız olarak hayatınıza devam edin.
Adamlar bu kadar açık, net ve berrak konuşuyorlar.
Adamlar net konuşuyorlar da içimizdeki bazı aymazlar hala bunu anlamamak için direniyorlar.
Bu aymazların bir kısmı gerçekten aymaz ama bir kısmı süzme hain.
Bugün önümüzde duran en önemli sorunlardan biri de bu hainlerle aymazları birbirinden koparıp, hainlerin haddini bildirmek ve aymazları da silkeleyip uyandırmaya çalışmak.
Bu hainlerin ihaneti için ne tür deliller lazım bilemiyorum.
Demokrasi ve fikir özgürlüğü diye diye Türkiye'yi bugün öyle bir hale getirdik ki; kültürümüze, siyasi hayatımıza, toplumsal yaşantımıza, sanatımıza, tarihimize, dinimize, ticaretimize, inancımıza karşı çok açık bir şekilde savaş açtılar.
Kimi gidip, Türkiye'ye düşmanca davranan ülkelerin televizyonlarında Türkiye'yi yerden yere vuruyor, kimi çürümüş Batı toplumlarının mümeyyiz vasfı olan ensest ilişkileri, Türkiye'ye özgüymüş gibi romanlarına konu yapıyor.
Bu toplumun yüz milyonda birinde dahi olmayacak anne-oğul ilişkisini konu edinerek, hiç utanmadan bu toplumun içinde yaşayıp, zıkkımlanıp hayat sürüyor ve gidip bunları göstererek Nobel alıyor.
Bundan daha büyük bir kültür katliamı, daha büyük bir toplumsal dayanışma ruhu katliamı olabilir mi?
İçinden çıktığı toplumda hiç yaşanmayan, duyulmayan, bilinmeyen ensest ilişki biçimlerini yaşanıyormuş gibi göstermek, yalan değil mi, kendi toplumuna ihanet değil mi?
Yöneticilerimiz son zamanlarda sık sık Türkiye'nin son kale olduğunu söylüyorlar. Bütün varlığımla bu görüşe ben de katılıyorum.
Yalnız, son kaleyi her açıdan savunmak, bu coğrafyaya sadece fiziksel bağdan dolayı değil, inanç bağı ile de bağlı olduğunu hisseden hepimizin birinci derecede görevimizdir.
Biz yani son kale düşmanlarla değil, hainlerle kuşatıldık.
İhanet, dört bir yanımızda kol geziyor.
İçimizde yaşayan ve hainliği yaşantılarının bir parçası haline dönüştürenler düşmanı nerede olsa kolaylıkla buluyor ve işbirliği yapıyorlar ve bunun sonucu olarak da en kalabalık yerlerimizden vuruyorlar bizi.
Düşmanlar hainlerden cesaret alıyor. Düşmanların düşmanlıklarını hainler besliyor ve çoğaltıyor.
Bunu görmek ve anlamak için üzerinde doktora yapmaya gerek yok. Her bomba patlayıp, insanlar ölünce alkış vuranlara bakın yeter.
Ve ne yazık ki bizim yasalarımız da hain üretiyor. Özellikle ceza yasaları hainleri özendiriyor. Sokaktan TBMM'ye kadar her alanda hain yetiştiriyoruz.
Yanlış hatırlamıyorsam Çin ile ticaret yapan bir dostum anlatmıştı.
"Bir yaz günü öğlende, Pekin'de bir çay bahçesinde üç-beş arkadaş otururken, ileriki masalarda oturan iki Çin genci bir anda ayağa kalkıp, birbirine bağırmaya başladılar. Horoz gibi karşılıklı diklenip durdular. Ha vurdular, ha vuracaklar diye beklerken uzunca bir süre bağırıp, diklenmeye devam ettiler. Artık yumruklar konuşmayınca sabrım tükendi. Eee siz de ya vurun, ya susun artık, dedim. Yanımızdaki arkadaşlardan Çin'de oturan dedi ki, sıkıysa vursunlar, ilk yumruğu vuranı tespit edip atarlar içeriye ve kolay kolay çıkamaz hapisten."
Bir de bize bakın, sokakta, eşi ile yürüyen vatandaşı linç edip kaçan magandaları polis aramıyor bile.
Türkiye'ye turist gelmesin diye gazetesine attığı ihanet manşetine, yazdığı ihanet makalesine tek bir soruşturma açılmıyor.
Trafikte yol vermedi tartışması sonucu, eşinin ve çocuklarının gözleri önünde leviyelerle sakat bırakılan adamı, o hale getirenleri karakola bile götürmüyoruz
Niçin?
Çünkü, polis onları bu kapıdan sokuyor, Hakim Bey öteki kapıdan "Hadi çocuklar bi daha yapmayın, akıllı durun" deyip gönderiyor.
Bizim caza yasalarımız çürümüş, dolayısıyla;
Maganda büyütüyoruz.
Terörist yetiştiriyoruz.
Hırsız yetiştiriyoruz.
Kültür katili, Medeniyet düşmanı, Tarih düşmanı, ahlaksız ve nihayet hain yetiştiriyoruz.
Osmanlıyı düşmanlar mı yıktı yoksa her alanda yetişmiş profesyonel hainlerin düşmanlarla yaptığı işbirliği mi yıktı?
Bu sorunun cevabı, umarım bizi, hainliğe kapı aralayan küçük büyük bütün kapıların sıkıca kapatılması sonucuna götürsün ve son kalemize ihanet edecek bütün yılanların başı küçükten ezilsin.
Rabbımız Son Kalemizi hainlerden ve hainlerin düşmanlarla yapacağı işbirliğinden korusun.
Ferman Karaçam
-
Cinar 8 yıl önce Şikayet EtYazini okudum bende su gorusdeyim bizim dosdumuz yok turkiye rets cekece iki yuzlulere ve yakalanan seref sizleri vatandaslikdan cikartacak gerekirse vur direk ben on alti yildir avrupadayim her seyi biliyom burdan da tercubelerim buni diyor anladiniz ne deme k isdedigimiBeğen
-
aklim karisti 8 yıl önce Şikayet Etislama donmedigimiz muddetce daha cok cekecegimiz var...Beğen Toplam 3 beğeni