Şehitlerimiz ve Eren'in gözyaşları...
Ya yüreklerimiz...
Yüreklerimiz, her şehit ve her şehit yavrusu için, dilim dilim kesilmiş canlı et parçaları olarak bedenlerimizin içinde sızım sızım sızlıyor.
Susturamıyoruz yüreklerimizi.
Aramızdan ayrılan herbir genç beden bizim oğlumuz, damadımız, komşumuz, akrabamız, torunumuz, vatandaşımız ...olduğu için vücutlarımızdan koparılan kısımlarının acısına dayanamıyoruz.
İçin için kavruluyoruz.
Şehit edilen herbir yiğit evladımızın haberi, yüreğimizin üstüne ansızın dökülen bir kor kalıbı gibi düşüyor ekranlardan.
Vatan yaşasın diye, kim bilir nice zaman sevdalar çektiği ve sonunda evlenip birlikte yuva kurduğu gencecik eşlerini koyup gidiyorlar.
Vatan yaşasın diye, daha bıyıkları yeni terlediği yıllarda, koyacağı adlarını herkesten sakladığı ve dünyaya geldiğinde , sevinçten dünyalara sığmayacak kadar kendilerine mutluluk vesilesi olan körpe yavrularını bırakıp gidiyorlar.
Vatan yaşasın diye, Annelerini, babalarını, kardeşlerini, eşlerini, ahbaplarını... bırakıp sessizce gidiyorlar.
Vatan yaşasın diye, bütün bir dünyayı, içindeki her şeyleriyle beraber terkedip gidiyorlar.
Belli ki gittikleri yer bambaşka bir kıymet hükmünde...
Belli ki dünyada bunca yıl biriktirdikleri en kıymetli ne varsa, en çok sevdikleri ne varsa, bir anda bırakıp gittikleri yer çok daha sevgili, çok daha kıymetli.
Evet kıymetli çünkü, cennete gidiyorlar.
Evet sevgili çünkü, bütün biriktirdiklerimizi Var etmek ve Varlığını bildirmek kudretini elinde bulunduran O, muhatap kabul edip, yanına alıyor şehitleri.
Ve fakat bizim, bize verdiği "akıl malzemesi" ile bu hakikati görme kabiliyetimizi sınırlıyor. Onları yani şehit makamına eriştirdiği fidanlarımızı yanına alıp yaşatıyor ama bize göstermiyor.
Kendisine has kılıyor.
Kendisine özel kılıyor.
Bu dünyadaki bütün biriktirdiklerinden, bütün sevdiklerinden, bütün sevgililerinden, bütün eş, dost, ana, baba, evlat ve ahbaplarından daha fazla seviyor belli ki....
Yaratıcı onları, herkesi öldürdüğü gibi öldürmüyor.
Şehitler; hayatlarını yani en kıymetli olan emsalsiz sermayelerini, o sermayeyi kendisine lütfedenin emri doğrultusunda; din, vatan, namus uğruna feda ettiği için mükafatlandırılıyor.
Bizim algılayamadığımız makamlar veriyor.
Bizim kavrayışlarımıza sığmayan imkanlar sunuyor.
Bizim göremeyeceğimiz alemlerde yaşatıyor.
Bizim hayalimizin bile erişemeyeceği sevgiler lütfediyor.
Bizim tasavvur edemeyeceğimiz güzellikler içinde yeni bir hayat veriyor şehitlere.
Ve bütün bunları, bizim bilemeyeceğimizi de bize haber veriyor.
Evet veriyorsun RABBIM ama bunca şehitler senin katında mesut ve bahtiyarken, bunlardan bize kalan bebelere, onların gözbebeklerine bakınca nasıl sabredeceğiz RABBIM, nasıl tahammül edeceğiz bunu da bize öğret ve bu sabrı da bize ver ALLAHIM.
Kelimelerinin ruhu için bize metanet ver, bizi metin kıl, bizi sabredenlerden et.
Bize güç ver ey, sonsuz Güç ve Kudretın Sahibi.
Muhammet Fatih'in dört yaşındaki Eren'ine bakarken katından bize tahammül etme sabrını da bağışla RABBIMIZ.
Elbette aczimizi biliyoruz.
Vakte, vaktin son Peygamberine (as) ve arşa erişen Gazze' li acılarımızın hatırına ve "ALLAH'ın yardımı ne zaman " diye soran seçilmiş kullarının hatırına " içimizdeki zavallılar yüzünden.." bize kıyma, merhametinle kuşatıp donat bizi.
Somali'li açların ve susuzların dualarının hatırına, katından kardeş olmanın şuur ve birliğini lütfeyle ümmete.
Lütfeyle ki, üstümüze gelen bu katmerli sınavların altında kalmayalım.
Lütfeyle ki doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden hilalimizi kuşatan bu Frenk kahpeliğine karşı ayakta kalabilelim.
Ferman Karaçam - Haber 7
-
Şüheda 8 yıl önce Şikayet EtBütün kalbimle amin.Beğen Toplam 1 beğeni