Yarın ne yapmalı?
Biz, kötülüğü tez unutan ataların torunlarıyız.
Çünkü onlar bize; “kötülük yüktür taşımayın, iyiliği de yapın denize atın demişler”.
Kavline uyduk ataların.
Lakin iki asır geçti, saçları ağardı günahı olmayan bebeklerimizin. Bir tek gün içinde yosun tuttu ve kuruyup buharlaştı bardaktaki son içecek suyumuz da.
Suyun başını haramiler tutmuştu.
Biz suya sevdalıydık, onlar suyu silah yaptılar bize.
Ve aramızda kıpkızıl bir kıyamet koptu.
Yenildik.
İki asır geçti.
Çınar dört bir yanından filiz verdi.
Yarın yirmi dört Haziran iki bin on sekiz.
Silahımız bir mühür, iki kağıt parçasından ibaret.
Yarın; saçları umut umut gürleşen evlatlarımız için çeliğe su verip , toprağa güneş ekmeliyiz avuç avuç.
Yarın; bir Afrika delikanlısının siyah bir inci gibi parıldayan terli yüzüne ılık ılık su değdirmeli.
Anadolu büyüklüğünde kucak açmalı Mogadişu’lu çocukların hüzünlü bakışlarına.
Bulut olmalı, yağmur olmalı, çiğ damlası olup düşmeli yarın çöllere.
Yarın; günde beş kez çöllerden fışkıran bir Bilal sedası gibi vurmalı mührü vaktin böğrüne.
Yarın geç olmadan; kucağında çocuğu ile ayağına çelme takılan Suriye’li muhacir annenin yaşları şakaklarında kuruyan gözleri düşmeli aklıma.
Kürdî bebeğin Akdeniz kıyılarına vurmuş minik cansız bedeni yarın çıkmamalı aklımdan.
Yarın; “Bir gün mutlaka dönecekler” diye, yollarımızda yaşlı gözleri kalmış Asya’lı, Afrika’lı, Ortadoğu’lu, Balkan’lı, Kafkasya’lı, Ortaasya’lı, Uzakdoğu’lu dedelerin ve yüzleri ümmet coğrafyası gibi kırış kırış olmuş ninelerin hüzünlü bakışlarıyla atmalı kalbim.
Yarın; Yasin Börü linç edilirken duyduğu şehadet yankısı vurmalı nabızlarımda ve annesinin boğazında düğümlenen evlat acısının sızısı dolaşmalı kanımda.
Bu gece uyumamalıyım ve erken çıkmalıyım yollara, on beş temmuz şehitlerinin dipdiri bakışlarıyla karşılayıp, kuşanmalıyım yarını.
Yarın; Haziranda toprağa düşen Cahit Zarifoğlu’ndan, Cemil Meriç’ten ve Abdurrahim Karakoç’tan bir yaz esintisi vurmalı saçlarıma mısra mısra.
Yarın; hasta yatağından kalkıp, haydarını eline alıp, Hayber’e doğru yürüyen bir Hz. Ali heybetiyle sürmeliyim düldülümü nöronların üstüne.
Yarın; herbir saç telimden bir melek ordusu doğup boğmalı zalimlerin saltanatını, yıkmalı firavunların kanlarımız ve gözyaşlarımızla kurdukları kâşanelerini başlarına, bitirmeli karunların sömürü düzenlerini.
Yarın; “dünya beşten büyüktür” diye haykırmalıyım bir Fatih, bir Selahaddin Eyyubi, bir Kılıçarslan, bir Alparslan, bir Yavuz haykırışıyla ve son nefesinde, Yaratanı birleyen onbaşı Seyyit gibi dikmeliyim sancağı burçlara.
Yarın; mübarek saçlarını eller görmesin diye, tıp fakültesi son sınıfta okulunu terk eden bacıların, yarım kalmış kavgasını vereceğim ilk ve son gündür, unutmamalıyım.
Yarın; babama verdiğim sözün geldiği gündür: “Babacığım rahat uyu, ezanı aslına uyarak okuduğun gün, sakallarından tutulup yerlerde sürüklendiğin vaktin öcünü aldım”, demeliyim.
Gün ağarmadan düşmeli yollara yarın; vaktin ilk parıltıları yedi tepeli şehrin çatılarındaki martı kanatlarına vurduğunda, kanatlanmalı ruhum ve bir Talha bin Ubeydullah olmalıyım, bir Ömer Muhtar, bir Şeyh Şamil, bir Tarık bin Ziyad, bir Ahmet Yasin gibi kanatlanmalıyım.
Yarın; Halepçe’yi, Hama’yı, Gazze’yi, Srebrenitsa’yi, Caharkale’yi, Somali’yi, Cezayir’i, Trablus’u ve daha birçok yeri hatırlayarak atmalıyım adımlarımı.
Her adımda sonsuza kadar, “hu hulara karışsın aminler” diye, Arif Nihat gibi şiir yazıp, Yahya Kemal gözleriyle İstanbul’a bakıp, Necip Fazıl gibi Çamlıca’dan duyulmalı sesim gümbür gümbür.
Sezai Karakoç gibi gözlerinde hep bir Leyla yaşasın diye herkesten kıskanmalıyım bu şehri.
Yarın bu şehrin sokaklarında yürürken, daha dün Medine’den gelmişim gibi Gül kokusunun bulutlara taşan huzuru ve ahengiyle yavaşça atmalıyım adımlarımı.
Yarın; başörtülerini açmamak için elele tutuşup zincir yapan gencecik kızların sokaklarda sürüklendiğini, dövüldüğünü, nezarethanelere tıkıldığını, aşağılandığını, coplandığını hatırlamalıyım.
Yarın; Bütün bir küresel ekonomik soygun çarkını; cahil bırakılıp horlanmış, alfabesi değiştirilip hafızası silinmiş, sürgün edilip yurdu, emeği ve alın teri çalınmış, birbirine düşman edilip kanı akıtılmış Asya’nın, Afrika’nın ve Ortadoğu’nun insanının sırtında döndüğünü unutmadan soluk alıp vermeliyim gün boyu.
Yarın; “ İçimizdeki akılsızlar yüzünden ...” diye başlayan kutsal kitabımın ayetlerinden bir ayet de gelmeli aklıma.
Yarın; unutttuğum için bölük pörçük olduğumu unutmamalıyım.
Yarın; unutkanlıktan dolayı zelil olduğumu ve zelil olmanın da yavaştan yavaştan başladığını hatırlamalıyım.
Yarın; “ Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün Cami’leri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli düşman bir yığın !
Avrupa maddeciliğine rağmen Hıristiyandır. Sağcısıyla, solcusuyla Hıristiyan.
Hıristiyan için tek düşman biziz “, diyen Cemil Meriç’in uyarılarını zihnime, kalbime, beynime, yüreğime kazıyarak hatta yüreğimde bir muska gibi taşıyarak düşeceğim yollara.
Yarın; Bir mühür ve iki kağıt parçasından ibaret olan savaş araç ve gereçlerimi alıp, düşmeliyim yollara, İzmir’de kadehine rakı dolduranların karşına ben de; Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Endülüs’ün, Diyarıbekir’in, Bosna’nın, Buhara’nın ve İstanbul’un ılık ılık meltemleriyle yelkenlerimi şişirip, Barbaros Hayrettin’in izlerinden dalmalıyım deryalara ya da Yunus’leyin, Fuzuli, Mevlana, Şeyh Galip dergâhlarından aldığım aşk kadehlerime Burma’lı simsiyah yetim çocuklara olan sevdamı, Gazze’li ve Doğu Gutalı öksüzlerin gözyaşlarını doldurup düşmeliyim yollara.
Yollar, damarlarım gibidir.
Yollar beni, ben de yolları tanırım.
Yarın işim çok, gece uyumamalıyım, erkenden yola düşmeliyim.
Ferman Karaçam - Haber 7
-
Adem 6 yıl önce Şikayet EtBizde bu duygularla gittik sandığa ve o iki parça kağıt ve mühürden savaş araçlarımızı kullanarak zalimlerin karşısındaki safta yerimizi aldık elhamdülillah.Rabbim utandırmasın,zalimlerin karşısında boynumuzu bübkük bırakmasın inşaAllah.Beğen
-
Nazife SEYFELİ 6 yıl önce Şikayet EtAh be Hocam Yurdumuzda o kadar çok hain varki daha sabah güya kapalı dindar gibi görünen mesai arkadaşımla Suriye li mülteciler hakkında tartıştık sanki Yurdun tapusu onun elindeymiş gibi gitsinler Ülkemden diye bağırıyordu.Beğen Toplam 1 beğeni