Asıl Hedef Türkiye’dir
Türkiye ekonomisi son yılların en ciddi saldırısı ile savaşıyor.
Küresel ekonomideki büyük dalgalanmaların yansıması ise, ekonomi savaşının bir diğer cephesini oluşturuyor.
Yani ülkemiz, bir yandan küresel ekonomideki iniş ve çıkışların dolaylı veya dolaysız etkilerine maruz kalıyor öte yandan, ABD’nin Papaz Andrew Brunson’ı bahane ederek başlattığı savaşa muhatap oluyor.
Diğer taraftan Türkiye, 24 Haziran seçimlerinin ardından yepyeni bir sisteme geçiyor.
Bu yeni sistem köklü, kapsamlı ve zorlu değişimleri içeriyor.
Hemen yanı başımızda, Suriye’de, 15 Mart 2011 yılından beri devam eden vekâlet savaşları, vekillerin yavaş yavaş aradan çıkarılması ile beraber artık, asıllar savaşına doğru eviriliyor.
Ve yine Suriye’de, Amerika adına birer birer ortaya çıkan yeni Karanlık Prenslerinin en sinsilerinden biri olan Brett McGurk Kuzey Irak’ta, Suriye’de Erbil Kürt Yönetimi, Aşiretler, STK’lar arasında mekik dokuyor.
İllerde, ilçelerde ve hatta köylere varıncaya kadar sürekli dolaşıyor.
Ayak bastığı her yerde Türkiye aleyhine yeni çıban başları, yeni direnç noktaları oluşturarak PKK/YPG’nın eli kanlı teröristlerine teslim ediyor.
Son bir haftadır hemen her gün Rusya, Amerika’nın özellikle Akdeniz’de yığınak yaptığını ve Şam rejimine yani Esed’e vuracağını dile getiriyordu fakat dün öğlen saatlerinde İdlib’de, muhalifleri hedef aldığını belirterek, Amerika’dan daha evvel kendisi vurdu.
Ve ne yazık ki bu saldırının birkaç saat sonrasında aldığımız haberler tahmin edilen üzücü sonucu doğurdu.
Rus Savaş Uçakları Suriye’nin kuzey batısında, İdlib’e bağlı Cisir Eş Şuğur ilçesinde ilk tespitlere göre 9 sivilin ölümüne sebep oldu.
Öldürülen sivillerin 5 tanesi ise çocuk.
Bütün bu ve benzeri konuları üst üste koyunca meselenin sadece Suriye ve Irak olmadığı hatta, meselenin İran veya Ortadoğu da olmadığı su götürmez bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Eğer mesele İran olsaydı, daha önce İran’ın susturulmasına bahane teşkil edecek çok sayıda sebep oluşmuştu.
Eğer istenseydi İran, şimdiye kadar susturulurdu.
Daraltılan çemberin içerisinde elbette İran da söz konusudur, fakat ne var ki İran hedefteki büyük balık değildir.
Son on yıl içinde, bölgemizde olup bitenlere baktığımızda, her olayı ayrıntılı bir şekilde incelediğimizde; Emperyalist hegemonyanın adım adım ilerleyişine dikkat ettiğimizde, esas hedefin Türkiye olduğu anlaşılacaktır.
Üstümüze üstümüze gelmekte olan bu karanlık projenin belli ki bir arka planı var ve proje, Fırat Kalkan’ı ve Zeytin Dalı harekâtları ile sekteye uğratılmış olsa da “B planı “çerçevesinde yürütülüyor.
Bunun elbette birçok sebebi var.
Asıl sebep ise; Hıristiyanların birleşip bütünleştikçe zenginleşip gelişmeleri, Müslümanların ise parçalanıp bölündükçe zayıflamalarıdır.
Hatta Evanjelistlerin inançları açısından baktığımızda Yahudi- Hıristiyan güç birliği de ayrı bir zenginlik, para, silah, teknoloji ve üstünlük sunuyor düşmanlarımıza.
Önemli engel ve gelecekte yeni bir Osmanlı gücü olarak bir sürprizle karşılaşmamak için de şimdiden asıl hedefe Türkiye’yi koymaları çok normal.
1054 yılında karşılıklı birbirleri için afaroz kararı almış olan Katolik ve Ortodoks kiliseleri adına, 1964 yılında Kudüs’te bir araya gelip Zeytin Dağında kucaklaşan Papa 6. Paul ve İstanbul Rum Patriği Athenagoras buzları eritip, Hıristiyanların birliği ve beraberliği için çok önemli bir adım atmışlardı.
O gün bugündür de aralarında çok ciddi sorunlar yaşanmadı.
Tersine onlar sürekli birleşti, gürleştiler.
Biz bölündükçe cüceleştik.
Diyeceksiniz ki adamlar bizi bölmeyi beceriyorlar.
İyi de kardeşim sizin aklınız nerede?
Ferman Karaçam - Haber 7
-
hazan 6 yıl önce Şikayet Etüretmeyen tüketen bir toplum sömürülmeye mahkum olur. şimdiye kadar geçen zamanda her alanda yapılması yada üretilmesi gerekenler üretilmediği için nereden bakarsak bakalım emperyalist sömürü tuzaklarının kıskacında müslüman toplumlar. "Birlikte rahmet ayrılıkta azap var" ıkazına ne kadar yakınız. heyhaaaaaaaaat..............Beğen Toplam 3 beğeni