Celal Şengör
Esas adı, Ali Mehmet Celâl, 1955’te İstanbul’da doğmuş ve
1973 yılında Robert Koleji’nden mezun olmuş.
1978’de State University of New York at Albany’den jeolog olarak mezun olmuş, daha sonra aynı üniversitede 1979’da yüksek lisansını bitirip, 1981’de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi, genel jeoloji kürsüsünde asistan olarak görev yapmaya başlamış.
1986’da İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi genel jeoloji anabilim dalında doçent, daha sonra profesör olan Şengör ABD, Rusya ve Almanya bilimler akademisine üye ve çok sayıda yayımlanmış makalesi var.
Jeolojiye olan merakının küçük yaşlarda başladığını bunu da, Arzın Merkezine Seyahat ve Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ın yazarı Jule Verne’e borçlu olduğunu söylüyor.
Hoca’nın renkli bir kişiliği var.
Bilirsiniz; bizim Türkiye’de medya renkli kişiliklerin renklerini iyice parlatmasını sever.
Herhangi bir konuda ilmine ve görüşüne baş vurulacak sayısız insan varken, onların yerine bu tip “renklileri”in görüşlerine baş vurulunca, doğal olarak, bütün ciddi meselelerimiz de magazinin köpürtülmüş aleminde yitip gidiyor.
Zekeriya Beyaz, Y. Nuri Öztürk ve buna benzer çok sayıda kişiyi ekranlara çıkararak, kendi toplumumuza ve ne yazık ki, aynı zamanda dışarıya karşı da yıllardır böyle yaptık.
Celal Şengör de bunlardan biri.
Son zamanlarda, özellikle sosyal medyada Şengör, kendi dışkısını yemesinden hareketle de gündeme geldi.
İşin bu tarafı beni ilgilendirmiyor.
Fakat hoca, Allah’tan korktuğunu söyleyenlerin hepsine yani, içinde benim de bulunduğum insanlara demiş ki; "Siz, Allah'tan korktuğunuz için kötülük yapmıyorsanız siz, vicdanlı değil, korkaksınız."
Ben, bu sözün devamının nasıl geleceğini de çok iyi biliyorum.
Vicdan’dan akl’ı kastedip, şunu demek istiyor Celal Bey: “Siz aklınızı kullanmıyor, inancınızı kullanıyorsunuz ben isem, vicdanımı yani, aklımı kullanıyorum”.
Üzülüyorum.
Niçin mi?
Bu adamlar; şu yalan dünyadan göçüp gidecek kadar yaşadılar, “her şey onlar yaşarken oldu” ve hala, başlarını ellerinin arasına alıp, ömürlerinde bir defa olsun demediler ki; “acaba bu faniye, nasıl bir sebeple geldim, benim gibi gelip giden yüz milyarlarca mahlûk içinde benim kıymet hükmüm nedir, olmasam ne olurdu, oldum neler oldu, benim olmam neleri değiştirdi... ?
Yani ne bileyim, bir muhasebe, demek istiyorum.
Bu ihtiyar dünya; inkârın da, ırkın da, tağutun da, inancın da, inançla aklın da karışımı olan nice medeniyetler gördü.
Fakat senin büyülendiğin bugünkü inkâr ve akıl medeniyetinin tanıklarıyız Şengör hoca.
Görüyoruz ki, dünyadaki on kişinin sekizi çalışıyor, ikisi yiyor.
Açlık, sefalet, savaş, sürgün.
Kan ve zulüm dolu bir dünyada yani, senin vicdanının sonucunu yaşıyoruz, senin vicdanın ise kör, sağır ve dilsizce orada öylece durup bakıyor.
Ne demişti, 65 yıllık ömrünü yollarına adadığın medeniyet için, o akıl medeniyetinin kurucusu, Alman filozof Immanuel Kant; “insanlığın kendi girmiş olduğu vesayetten kurtulması”.
Doğru.
Kurtuldu insanlık o vesayetten ama daha başka ve daha karanlık bir vesayetin çukuruna düştü.
CÜMLEDEN CÜMLEYE...
Ben benim benle doğdu ruh satanlar ruhsatı bildirildi benimle kıvam çehre uşşağına Anım yok. Hah şimdi bilsin ruh ruhun kaç katı Boşuna mı dikildik otoyol kavşağına...
İsmet Özel/ Not Being A JEW
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
-
tuğlu... 5 yıl önce Şikayet Etkalemine sağlık hocam...Beğen Toplam 3 beğeni