#BirCoronÇinUygurMasalı- 1
Zalim bilmez, Zulmün de patlama noktası vardır...
Bu masal miladi 02 02 2020 günü yani, rakamlar bakımından ilginç bir tarihte yazılmaya başlandı.
Masal dedimse tamamını uydurmadım.
Bildiğiniz gibi bütün masallar uydurmadır zaten.
Yıllardır insanların izlediği sinema filmleri, diziler, tiyatro eserleri de birilerinin hayal ürünüdür.
Birileri hayal kurar, yazar, sonra birileri o yazılanları seslendirir, hareketlendirir... Milyarlarca insan da oturur bunları seyreder.
Kaldı ki benim yazacağım bu masalın çoğu tamamen gerçektir.
Hatta Çin kamplarından birindeki kimya Profesörü Hamza Hoca’nın varlığı, insan akıl ve hafsalasının almadığı işkencelere tabi tutulduğu da bir hakikattir.
Anlaşılan bizim masalda hayal ile hakikat iç içe geçti.
Yukarıya not düştüğüm ilginç tarihten iki ay kadar önce dünyanın süper güçlerinden biri olan Çin’de öldürücü bir virüs ortaya çıktı.
Ortalıkta dolaşan söylentilere ve bazılarının yazdıklarına bakarsanız bu virüsü Çin’e, bir başka süper güç, ultra siber, biyolojik ve teknolojik imkânları sayesinde bulaştırmıştır.
Burası şimdilik muamma.
Fakat şurası galiba gerçek: Bu öldürücü virüs Yılan, Çıyan, Akrep, Yarasa, Timsah, Domuz, Fare, Solucan ve benzeri hayvanlardan birinden veya birkaçından bulaşmış.
Çinliler de bu hayvanları sofralarından eksik etmiyorlar.
Şu soru da önemli, peki Çin ve benzeri ülkeler ilk defa mı bu hayvanları yiyorlar virüs, şimdiye kadar niye çıkmadı da, şimdi ortaya çıktı?
Doğru.
Bu soru doğru ama, şu cevap da doğru: nasıl ki suyun bir kaynama noktası varsa su, yetmiş derecede değil de, yüz derecede kaynıyorsa, zulümlerin de bir kaynama noktası yani, patlama noktası olmalı.
İşte bu patlama Çin’de ortaya çıkmış ve yayılmış.
Aslında son yıllarda bütün dünyada deprem, yangın, sel baskını, göç, savaş, terör ve benzeri sebeplerle toplu ölümler çoğaldı.
İşte bütün mesele de, merak da bu; aceba alınan ahlar, yapılan işkenceler, çektirilen acılar, gaspedilen haklar ve yapılan zulümler de yangınların, virüslerin, depremlerin paralelinde mi gelişiyor yani, bunlar yetimlerin, öksüzlerin, mültecilerin, denizde boğulan, donarak ölen sürgünlerin ahları mıdır da kaynama noktasına ulaşınca patlıyor?
Şimdi de virüs patladı.
Virüs çok belalı, akıllı ve bulaşıcı imiş.
Ölüm Kusan Virüs
Kısa zamanda koca ülkenin bütün insanlarını bir korku ve panik sarmış ki, sormayın..!
Çin ise insanları bu bulaşıcı akıllı virüsten korumak için üretilen bütün maskeleri tükenmiş ve yurt dışından maske ithal etmeye başlamış.
Gerçi maskelerin de çok fazla bir koruması yokmuş ama, gene de neredeyse nüfusu bir buçuk milyara dayanmış koca memlekette hemen hemen herkes maske takmak isteyince kuyruklarda kargaşa ve kavgalar çıkmaya başlamış.
Sadece maske yüzünden de değil, virüs insanları üçer beşer öldürmeye başlayınca millet, panik halinde bakkallara, marketlere, manavlara, fırınlara ve yiyecek satan öteki mekânlara saldırmaya başlamış, haliyle asker ve emniyet güçleri kuyruklarda ortaya çıkan kargaşa ve kavgaları önlemekte zorlanmış.
Ölümler üçer beşerden, onar on beşer kişi birden gelmeye başlayınca virüsün ilk çıktığı şehri ve o şehrin bağlı olduğu eyaletin tamamını karantinaya almışlar.
Eyalette hayat tamamen durdurulmuş.
Girişler, çıkışlar kapatılmış, hastahaneler dolup taşınca yeni hastaneler yapılmaya başlanmış.
İnsanlar yürürken, otururken, yatarken, evde, sokakta, hastanede pat diye bir anda yere kapanıp, titreye titreye can veriyormuş.
Çin bilim insanları gece gündüz laboratuvarlarda sabahlıyor, bu mel’un virüsün bir çaresini bulmak için ter döküyorlarmış ama, nafile, bu çabayı gösteren doktorlar da birer birer ölüyormuş.
Ölüm korkusu sadece Çin’i değil uzak, yakın bütün dünyayı sarmaya başlamış.
Ülkeler birer, ikişer Çin ile irtibatını koparmaya, oradaki vatandaşlarını sağ, salim kurtarmaya çalışmışlar ve uzak yakın her memleket Çin’le olan kara, hava ve deniz yolunu kapatmış, ne Çin’den gelen, ne de oraya giden kimse olmamış.
Tüm dünyanın bilim insanları bu, durdurulamayan korkunç virüsün ilacını, çaresini bulmak için çalışıyor ama, çözüm bulunamıyormuş.
Zaman ilerledikçe Çin’in içinde durum daha vahim ve korkunç olmaya başlarken, Çin dışında da başka ülkelere yayılmasını sürdürüyormuş.
Çin yöneticileri, hasta ve ölü sayısını az göstermek için azami gayret sarf ediyorlar fakat, mızrak çuvala sığmıyormuş.
Sonunda olan olmuş.
Bu akıllı virüs bütün Çin’i kuşatmış.
Azrail Kaç Tanedir?
Çin yönetimi bu sefer insanları evlerinde hapsetmeye, kapılarını, pencerelerini lehimleyip sokağa çıkarmamaya başlamış.
Bu virüs birer, ikişer dünyanın diğer ülkelerine de sıçradıkça bütün dünya diken üstünde oturur gibiymiş.
Virüs yayıldıkça söylentiler de çeşitleniyor ve hiç duyulmadık yorumlar da yapılıyormuş.
Mesela bunlardan bazıları şöyle:
Aslında bunun adı virüs değil, şeytanmış.
Bazı Çinliler şeytanla Çin usulü bir oyun oynamışlarmış ve şeytanı yenmişlermiş.
Kural gereği şeytanı bir Çin işkencesine tabi tutmuşlar, şeytan da bir yolunu bulup işkenceden kurtulmuş ve çok sinirlenmiş, yenilgiyi de hazmedememiş, nihayetinde maiyetindeki askerlerini harekete geçirmiş.
Bu olanlar şeytanın büyük bir hamle yapması ile sonuçlanmış yani, virüs denen şey bir bakıma şeytanın milyarlarca, trilyonlarca parçaya bölünerek insanlara nüfuz edip onları öldürmesi imiş.
İşte böyle saçma sapan şeyler söyleniyor.
Dahası da var: dünya üzerindeki ülkelerde yapılan son kamuoyu araştırmasına göre Çinliler atelik konusunda bir numara olmuşlar yani, Çinlilerin yarıdan fazlası ateistmiş.
Virüs çıkmadan epey bir süre önce birkaç ateist Çinli bilim insanı, neden ateist olduklarını açıklayan on maddelik bir bildiri yayınlamışlar.
Bu maddelerden birinde de Azrail diye bir meleğin olmadığını söylemişler ve demişler ki, madem Azrail bir tane ise; aynı anda onlarca, yüzlerce veya binlerce insanın canını nasıl alabilir, ayrıca dünyanın kuzeyinde, güneyinde aynı anda binlerce kilometre birbirine uzak kıtalarda çok sayıda insanı tek bir Azrail nasıl öldürebilir, öldüremez demişler ve bu yüzden başları Azrail ile belaya girmiş.
Azrail ise onlarca, yüzlerce, binlerce insanın canını, binlerce kilometre uzak memleketlerde aynı anda nasıl alabildiğini kanıtlamak için bu eyleme girişmiş.
Bu söylentilerin arasında; ilginç olanı, komik olanı, akla yatkın olanı mantıksız olanı, trajikomik olanı var yani, türlü türlü iddia ve yorum bulabilirsiniz.
Mesela, ilginç olan bir tanesini daha söyleyeyim size: Malum, Çinliler Sincan Özerk Bölgesinde yaşayan bir milyondan fazla Uygur Müslümanı kamplara alıp, bir yandan beyinlerini yıkıyor, bir yandan da akla hayale gelmedik Çin işkencelerine tabi tutuyor.
İşte bu beyin yıkama ve işkence ekibinin başında az önce bildiri yayınladığını söylediğimiz Çin bilim insanları varmış.
(Devam edecek...)
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
-
Mustafa kerim 4 yıl önce Şikayet EtAbi ağzına ve kalemine sağlıkBeğen Toplam 2 beğeni
-
ilyas 4 yıl önce Şikayet Etmasal güzel olmuş yüreğine sağlıkBeğen Toplam 14 beğeni