Dereyi Geçip Çayda Boğulmak
İster kabul edin, ister etmeyin, şu son on, on beş yılda Türkiye her alanda inanılması güç sessiz devrimlere imza attı.
“Olmaz, yapılamaz” denilen yüzlerce yeniliği, projeyi, iyiliği, atılımı ve teknolojik başarıyı hayata geçirdi.
Sosyal yardımlarda, alt yapı hizmetlerinde, ulaşımda, savunmada, , sağlıkta düşman çatlatacak eserlere imza attı.
Küresel yatırımlarla ve açılışlarla, küresel aktörlerin öfkesini çekecek çok sayıda eseri ülkemiz, AK PARTİ iktidarları döneminde elde etti.
Dış politikada, 80 yıllık “yurtta sulh, cihanda sulh” tuzağını yırtıp paramparça etti ve uyuyan devi uyandırıp Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’ta, Afrika’da dünyaya yalanlarla süslenmiş pragmatist tarih ve sistem dayatıcı haçlı zorbalığına kafa tuttu ve tutuyor.
Yüzlerce yıl bir ve beraber yaşadığımız kardeş ülkelerde güçlü ve etkili bir şekilde sosyal yardım yapıyor, inancı, tarihi ve hafızayı yeniden diriltecek çalışmalar yapıyor.
Türkiye’nin yıllarca en büyük açmazı ve çıkmazı gibi görülen başörtü sorununu, gayet makul ve mantıklı bir şekilde çözdü.
İmam Hatipler ve Kur’an Kursları meselesini herkesin memnun olacağı bir şekilde sonuca kavuşturdu.
40 yıldan beri devam eden PKK sorununu barışla sonlandırmayı denedi, Kürt halkının güvenini kazanacak önemli adımlar attı.
Barış adımlarını atarak, PKK maymuncuğunu kullanan Amerika’nın, Batının ve bazı komşularımızın bu barışı istemediğini Oslo’da ve bölgede şeffaf bir şekilde Kürt halkına göstermiş oldu.
Barışın mümkün olamayacağının kanıtlanmasının ardından dağları karış karış tarayarak PKK’nın gizlendiği tüm inleri bulup temizledi ve temizliyor.
Kronik ne kadar problem varsa korkusuzca üzerine gitti.
Sosyal yardımlar konusunda, muhacire, mazluma sahip çıkma konusunda Türkiye, gelişmiş Batı ülkelerinin bir çoğunu geride bıraktı, ezdi geçti.
Sağlıkta, eski Türkiye’nin sırtlan ve çakallarının beslenme alanı olan sigorta hastanelerini, üniversite hastanelerini ve tüm uzantılarını; CHP, sendikalar ve sözde STK’ların büyük direnişlerine rağmen tuz buz edip dağıttı ve insanı, hastayı önceleyen bir sağlık sistemini kurdu.
Bunlar dere, ırmak, deniz ve okyanus.
Türkiye buralardan önemli bir kısmını geçti, bir kısmını da geçmek için büyük bir çaba sarf ediyor.
Peki ya küçücük çaylar..?
Çaylarda hala oyalanmaya, iki ileri bir geri viteslerle sosyal tabanının sabrını denemeye devam ediyor AK PARTİ.
Mesela; Söyler misiniz, neyin nesidir şu sözleşme Allah aşkına, en yüksek makam demedi mi “ Nass değildir” diye?
Kaldırın atın şu Avrupa Konseyi paçavrasını bir kenara..!
Mesela; Adalet sistemi, FETÖ tahribatından sonra hala oturtulamadı yerli yerine.
Araç kullanırken sarhoş yakalanan bir hakimin polislere küfretmesinden söz etmiyorum.
Bu ve benzeri hakim ve savcıların; polisin üstün gayreti ile yakalanıp önlerine getirilen şehir magandası, hırsız, gaspçı, uyuşturucu, sarhoşken araç kullanıp insan yaralayan, değnekçi, dolandırıcı, kadın taciri...gibi kötü insanları sokağa salmaları veya bağışıklık yapan, onları iyice suç yapmaya yönelten küçük cezalar vererek bırakmaları, toplumdaki adalete güveni iyice zedelemesidir vahim olan.
İngiltere, sarhoşken araç kullanıp ölüme sebebiyet verenlerin müebbet hapsini konuşuyor, biz hala, “aman, adam sarhoşken olmuş, ne yapalım” havasındayız.
Bir insanın, cinayet işlemesi için, direksiyon başında sarhoş olarak yakalanmasından daha büyük, nasıl bir kanıt olabilir ki ?
Ve biz böylelerine: “ git bir daha yapma, yaparsan üç beş kuruş daha fazla para verirsin” deyip gönderiyoruz.
Hele bu sarhoş sürücü, sarhoş bir hakime denk gelmişse, biraz da sürücünün adı ayakçı ve züppelerin takıldığı pavyon ve barlarda sanatçıya falan çakmışsa, al gülüm seyreyle manzarayı...!
Tabi ki, bu manzarayı seyreden halk da, bunları bir tarafa yazacak ve yazıyor.
Peki neden bu toplumun sabrını böylesine zorluyoruz?
Mesela; aile sorunu.
AK PARTİ, 19 yılda, tüm dünyaya, örnek bir aile ve ayağının altına Cennet serilen bir anne modeli koyabilirdi.
Halbuki o hala, kadını, ne kadar daha fazla iş hayatına katarız hesapları yapıp, aileyi dağıtıyor.
Çocuğu, annesinin “ yavrusu, balası, kuzusu “ olmaktan çıkarıp, anne kokusundan, kucağından ve sıcaklığından koparıp kreşlerin buz gibi soğuk eline bırakıyor.
Mesela; kültür konusu.
Bu coğrafyanın yüz yıllardır ilimle, fenle, hikmetle, erdemle, ahlakla, faziletle, hakikatle yoğrulmuş toprakları ve o değerleri yoğuran Yesevi, Yunus, Mevlana, Ahmed-i Hâni, Cezeri, Bitlîsî, Fuzûlî, Attar....gibi binlerce zirvelerimizi çocuklarımızla buluşturamıyoruz.
Geçmişi geleceğimize eklemleyemiyoruz.
Kültür hala, bir kara tren vagonu olarak turizmin arkasında sürükleniyor, yazık, çok yazık.
Mesela; ihracatta başarı üstüne başarı elde ediyoruz ama, küçük esnaf; bakkal, kasap, kırtasiye, lokanta, manav.. bunların devletle ilişkilerini düzenleyen yasa ve yönetmelikler, vergilendirme şekilleri hala eski Türkiye’nin yoksulu ve küçük girişimciyi ezen yasa ve yönetmelikleri olarak ortada duruyor.
Ticaretin de ahlaksızını ve dolandırıcısını caydıracak bir girişim göremiyoruz.
Son yıllarda bize at ve eşek eti yedirenler ifşa ediliyor ama, onun da çaresi bulundu; tabela değiştirip toplum sağlığı ile oynamaya devam ediyor ahlaksızlar.
Niye, çünkü; caydırıcı ceza yok.
Tıpkı, hırsız ve maganda için olmadığı gibi.
Uzattığımın farkındayım ama, daha, eğitimimiz var ki orada da önemli ve ciddi sorunlarımız devam ediyor.
Şu kadarını söyleyeyim ; daha geçenlerde biri yakalanıp, ayıklanıp hapse koyuldu ama, müfredatın, yardımcı kitapların ve bu alandaki birçok çevrenin içine sızmış, nice ayıklanacak muzır yazar, zararlı kitap ve eser var.
Bunları da belki, başka zaman paylaşırız.
Sonuç olarak; AK PARTİ, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’ye, Cumhuriyet Tarihinin akla hayale gelmeyen hizmetlerini sundu.
Sadece, son yıllarda yapılan yollara bakmak, oralarda seyahat etmek bile göğsümüzü kabartıyor, gözlerimizi yaşartıyor.
Evet AK PARTİ, Eski Türkiye’nin kronikleşmiş devasa sorunlarını çözdü.
Muazzam küresel projeleri hayata geçirdi ve geçiriyor.
En önemlisi de insanımızın, atomdan daha zor olan
“Biz yapamayız” ön yargısını tarihin çöp sepetine attı.
Fakat, dikkat etmek lazım; nehirleri, denizleri ve okyanusları geçip çaylarda boğulmak insanın ağırına gidiyor.
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
-
Tuğlu... 4 yıl önce Şikayet EtHocam reisin yerinde olsam sizi baş danışmanım yaparım, nokta atışı tesbitler, inşallah tesbitleriniz yerine ulaşır...Beğen Toplam 1 beğeni
-
İsmail 4 yıl önce Şikayet EtAllah razı olsun. Harika bir yazı.Beğen Toplam 3 beğeni
-
Cihat Noyan 4 yıl önce Şikayet EtBence ilk başta bir telefonla( TORPİL) bir tanıdığı vesilesiyle hiçbir zahmet çekmeden BİRİLERİNİN HAYATINI çalarak iş bulma sona erdirilmezse sonuç kayıp olacaktır.Hayatınız eğer İŞİNİZ VARSA anlamlıdır.İşiniz varsa yarınlarımızdan emin olabikur,evlenebilir,ev alabilir,çocuk sahibi olur,endişeden kurtulur.Milyonlarca insan üniversite sıralarında diz çürüterek göz nuru dökerek okulunu bitiriyor.KPSS de 85 ve üstü puan alabilmek için yine dershaneye yıllarca gidip kazanabilirse ne ala.Kazanamayıo da boşta gezen onca insan varken birileri TORPİLE ,BİR TELEFONLA bu insanların hayatını çalıyor.Beğen Toplam 4 beğeni
-
1453 4 yıl önce Şikayet Etyunanistan ve ermenistanda terör kampları var bunu her ülke savaş sebebi sayar biz hariç niye gereğini yapmıyoruz ?Beğen Toplam 2 beğeni
-
Kemal sarıbaşak 4 yıl önce Şikayet EtDoğru tespitler.Kalemine sağlıkBeğen Toplam 5 beğeni