Bugün Sekiz Mart
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Bugünün nasıl icat edildiğine dair hiçbir şey demeyeceğim.
Bugünün büyük bir şevkle ve heyecanla günler öncesinden siyasiler ve bazı kuruluşlar tarafından kutlanmasını elbette çok değerli buluyorum.
Zira Eski Türkiye’de, bu ülke kadınlarının kahir ekseriyetini oluşturanların başlarındaki örtüleri sebebiyle çektikleri eziyetler en acı ve en dramatik filmlere, belgesellere konu olacak niteliktedir.
Dilerim ve umarım ki, memleketimin sağ duyulu, vicdan sahibi, duyarlı sanatçıları, kadınların o çile ve ıstırap dolu günlerini gelecek kuşaklara aktarmak ve dipdiri tutmak için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir.
Bugün ise, en küçüğünden, en yaşlısına Türkiye’de yaşayan her vatandaşımızın adına; kadınlarımıza sağlanan bu giyim-kuşam özgürlüğü için başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmak üzere emek veren, bizzat çilesini çeken, evlat feda eden herkese minnet borcumuzu ifade ediyor ve hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Yıllarca CHP tarafından laikliğin adeta tek simgesi haline dönüştürülüp Yargıtay'a, Danıştay'a, Anayasa Mahkemesine ve AİHM’e taşınarak yasaklanan başörtüsünün bir “mesele” olmaktan çıkarılması, AK Partinin en temel başarılarından biri, kadınlarımızın da büyük bir zaferidir.
AK Parti’yi ve liderini, uzun zaman Türkiye’nin kangreni olmuş bu konuyu suhuletle çözmüş olmasından dolayı ve tüm kadınlarımızı da, kadınları utandıran ve bir insan hakkı olarak erkeklerden ayrıştıran o ilkel yasaklar karşısındaki tarihi mücadeleleri sebebiyle tebrik ediyorum.
Bir büyük ayıbın, kadınlarımız için başörtü yasağının ortadan kalkmış olması elbette çok sevindiricidir ancak, bugün kadınlarımızın, ele alınması gereken başka önemli sorunlarını da görmezden gelemeyiz.
Bunların en başında, kadınların doğal hakları olan anneliklerinin ikinci, hatta üçüncü pozisyona düşmüş olmasıdır.
Bu sorun çözülmeden kadınlarla ilgili mesela, kadınlara yönelik şiddet sorununun çözüleceğini beklemiyorum.
Bir defa Kadın, asıl tahtından indirilmiştir.
Asil ve hürmet gören makamı elinden alınmıştır.
Çünkü Kadın her şeyden, ama her şeyden önce annedir.
Halbuki günümüzde annelik; ucuz işçilikten, bakıcılıktan, kariyerden, temizlikçilikten daha aşağı seviyelere düşürülmüştür.
Siyasilerimiz, özellikle iktidarda olan siyasilerimizin evvela bunu görmeleri ve çözmeleri gerekiyor.
Bizim inanç ve kültürümüzde, bir şehrin mimari yerleşiminde caminin yeri ne ise, toplumsal ve aile hayatımızdaki annenin yeri odur ve o, olmalıdır.
Şehrin mimari yerleşiminde Cami merkeze, binalar ise Cami çevresine yerleştirilir.
Anne odak noktası olmak üzere, aile de toplumumuzun merkezine yerleşmelidir.
Vahyin ve Önderin (as) emrindeki Devlet, Medeniyet ve Millet ise bu merkezin etrafında büyür ve gelişir.
Anne, sağlam bir toplumun, ana iç sütunlarını kuran temel güçtür.
Anne yıkılırsa toplumun ayakta kalması imkansızlaşır.
Bugün toplumumuzdaki anne idrak ve anlayışı ne yazık ki, çok zayıf kalmış hatta, içeriğinden tamamen soyutlanmıştır.
Eğer anneye ve anneliğe yönelik anlayış değişir, eğitimde ve öğretimde, toplumun iç ana sütunlarını kuracak nitelikte anneler yetiştirilir, anneye madden ve manen mesela, başta SGK yapılır ve bir miktar maaş verilirse, toplum nezdinde anneliğe bir değer atfedilir.
Bugün artık sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada;
Ucuz işçi deyince ilk akla gelen Kadın,
Temizlikçi deyince ilk akla gelen Kadın,
Bakıcı deyince ilk akla gelen kadınlar oluyorsa, o zayıf ve nazik insanı, kaba bir erkeğin şiddetinden çekip alamayız ve ne yazık ki, alamıyoruz.
Çünkü bazı erkekler, anne özelliğini yani, saygınlığını yitirmiş zayıf bir güç karşısında daha bir huysuzlanıp, kabalaşıyor ve hepimizin bildiği o acı son olan, Kadın ölümlerinin ardı arkası kesilmiyor.
Halbuki anne eliyle, anne ninnisiyle, anne gözyaşıyla yoğrulan bir toplumda sevgi, şefkat ve merhamet vardır.
Böyle bir toplumun erkekleri kadını öldürmez, öldüremez.
Bu vesileyle başta, Mısır zindanlarında, mülteci kamplarında, devletsiz ve kimsesiz kalmış anneler ve kadınlar olmak üzere tüm kadınların gününü; Cennete girebilmek için ayağının altının öpüleceği şiddetsiz, kansız nice bayramlar ve günler dileyerek kutluyor, tüm annelere hürmetlerimi sunuyorum.
Hayata Mevlanaca ve Yunusça Bakmak
Elimize kalem aldığımız ilk günden beri hayata, eşyaya, dünyaya bir Mevlana, bir Yunus gözü ile bakmaya çaba gösterdik.
Yazdıklarımızda maksat, Hak ve hakikati ifade etmeye çalışmaktır, gayemiz kalp kırmak, gönül incitmek, kul hakkına girmek değildir. 6 Ocak 2021 günü yayımladığımız: Sn. Fuat Oktay’a Açık Mektup başlıklı yazımızdan söz ediyorum. O yazıda asıl amacım; Ardahan’la hiç bir ilgisi olmayan, Ardahan’ın kenarından bile geçmemiş olan, HDP’li bir İstanbul milletvekilinin, yeniden atanan cefakar rektörümüz Mehmet Biber’in hizmetlerini yok sayarak Meclise taşımış olmasıdır.
Değilse; doğduğum şehir olan Ardahan gibi 80 yıl boyunca sürgün yeri olmuş, AK Parti ve onun lideri Erdoğan’la birlikte hizmet yüzü görmeye başlamış, sıkıntıları alabildiğine çok olan bir yerde kurucu rektörlük yapmış, her binanın temeline alın terini akıtmış, çocuklarını ve ailesini feda ederek çalışmış bir insan olan Ramazan Korkmaz’ı hedef almadım.
Daha önce de dediğim gibi Ardahan’da benim Şehit dedelerim ve ninelerim yatıyor, oraya hizmet edenlere minnet ve şükran borçluyum. Yazımızda Ramazan Hocayı kırmış, incitmiş isek, kendisinden helallik istiyoruz.
Ömrüm vefa ederse, Milli Selamet Partisi Kars Milletvekili merhum Abdülkerim Doğru başlarda olmak üzere, Ardahan’ın kalkınmasında emeği ve alın teri olanları bir kitapta toplamaya çalışacağım. Hiç şüphesiz, Ramazan Hoca’nın emekleri de bu kitapta anılacak ve hak ettiği yeri alacaktır.
Dedim ya, biz hayata, Mevlanaca ve Yunusça bakmaya çalışıyoruz. Bize düşen ve yakışan ; yönettiği Üniversitedeki değişim programının adına “Mevlana Değişim Programı” diyen ve uygulayan bir şahsa haksızlık etmek değil, onu tebrik etmektir.
Bu vesile ile, Ardahan'ımızın gelişmesine bilimsel katkılar sunan bir Üniversite kazandıran Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a yeniden teşekkür ediyor, kuruluş ve işletilmesinde çabası ve emeği olanları saygıyla selamlıyorum.
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
-
ahmet 3 yıl önce Şikayet EtGerçekten mükemmel tespit ve teklifler, bir baba olarak eş, anne ,gelin, kız ve torunlarımız için bu güzellikte bir teklif duymamıştım. Anneler anneliğinin farkına, erkekler eş ve annelerinin farkına varmalı. Tebrik ve teşekkürler sayın yazar ...Beğen Toplam 3 beğeni