İğneyi Kendimize Batıralım ..!
Günlerden beri Türkiye’nin ciğerlerine saldıran yaratıkların kimler olduğunu bilmek zor değil.
Zaten kendileri de çıkıp açıkladılar ayrıca dün, kamera görüntülerinden tespit edilen bir kişi de tutuklandı yani, piyonlar belli.
Esas mesele bu piyonları kimin ya da kimlerin oynattığına dair net bilgilere sahip olmamız ve bu kahpe düşmana karşı tedbirler almamız lazım.
Bana sorarsanız ABD Başkanı Joe Biden’in, Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırma operasyonu adım adım yürüyor.
Ormanlarımızı PKK’nın yaktığını, kendisinin açıklaması hiçbir şeyi değiştirmiyor.
PKK bir piyon ve son yüzyılın en ilkesiz, en vahşi ve celladının kendisine uyguladığı ve uygulattığı acılarla kavrularak yetiştirilmiş en acımasız örgüt.
Gözü kara, zalim ve kendi uygarlık değerlerine düşman edilmiş bir kukla.
Dolayısıyla bu örgütün yaptıklarına değil, bu örgüt ve benzeri örgütleri üretip bu hale getiren, milyonlarca günahsız, masum canlıyı hiçbir vicdan sızısı duymadan hunharca katlettiren, bitkinin, insanın, hayvanın, tarihimizin ve medeniyetimizin düşmanlarına bakmamız lazım.
Bakıyor muyuz?
Bakıyoruz.
Bakmak başka, görmek başka.
Bana kalırsa sadece bakıyoruz, göremiyoruz.
Şunu demek istiyorum: başta ABD olmak üzere tüm Frenk alemi İslam Dünyasına karşı ve elbette özellikle Türkiye’ye karşı son derece ilkesiz bir şekilde her alandan, her yandan ve her yönden saldırıya geçti.
Sadece Fransa’nın müslümanlara yaptığı çirkin ve hukuksuz uygulamalardan, Yunanistan’ın Batı Trakya’daki okulları kapatmasından, Tunus’ta, Mısır’da yapılan darbelerden, Afganistan’ın, Suriye’nin, Filistin’in, Libya’nın, Irak’ın, Yemen’in...işgallerinden söz etmiyorum.
Bize karşı başlatılan topyekün bir saldırıdan bahs ediyorum.
Ve, bizim Türkiye muhalefetinin bunu anlamasını da beklemiyorum.
Çünkü; ne yazık ki, muhalefetin önemli bir kısmı dışarısı ile irtibatlıdır ve başta CHP’nin başındaki şahıs olmak üzere partiler, Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırma argümanı yani, bir düşmanlık üzerine bina edilmişlerdir.
Başkanları ve ekipleri yerli, milli birer hareket olarak sıfırdan kurulup önce kendi teşkilatlarının, sonra da halkın oyunu almış bir muhalefet yoktur karşımızda.
Dışarıdan dizayn edilmiş bir muhalefet vardır Türkiye’de.
Şu yangınlar süresince, gerek bazı İP vekilleri, gerek Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve gerekse Antalya Belediye Başkanı ve CHP’nin vekilleri tarafından onlarca yalan uydurulduğunu hayretle izliyorum, mesela, CHP’nin Antalya milletvekili Çetin Osman Budak bir TV kanalında fütursuzca Manavgat’la ilgili yalan söyledi.
Bu sebepledir ki muhalefet, hükumetin yaptıklarını görmez.
Almanya, güçlü ekonomisine rağmen sel afetinin üzerinden 15 gün geçmesine rağmen hala bölgeye gidememiş su, elektrik, doğalgaz altyapısı tamamen çökmüş olarak duruyorken, bizim devlet afetlerden zarar gören Giresun’un, Van’ın, Rize’nin, Manisa’nın, Artvin’in....yaralarını bir hafta içinde sarıyormuş, kimin umurunda?
Onların tek hedefi var: Erdoğan’ı iktidardan indirmek.
Çünkü, kendilerini dizayn edenler bunu istiyor ve onların hayatta kalmalarını buna bağlamış esas patronları.
Asıl söylemek istediğime gelirsek; devleti temsil edenler, bugün yaşadıklarımızın bir saldırı mahiyeti taşıdığını biliyorlar.
Çünkü, orman yangını dediğiniz şey birkaç noktada başlayabilir ama, birbirinden kilometrelerce uzak, yüzden fazla noktada, aynı anda yangın oluyorsa, kimse kimseyi kandırmasın, bu, Türkiye’ye karşı açılmış bir savaştır.
Ve bu ilkesiz, vahşi savaşı yapanlar da, yaptıranlar da bellidir.
Madem bu savaş biliniyor, niçin her birim, her fert, her bakanlık, her yetkili merci, savaşın kendi bakanlığını da ilgilendireceğini öngörerek tedbirler almıyor önceden?
Yoksa bu savaşa tek başına direnen sadece Erdoğan mı?
Açık konuşalım: savaş giderek daha da kızışacak, ileride PKK maşasını tutan eller bu ve benzeri olaylarda Suriye Uyruklu Kürtleri kullanarak bir taşla birçok kuş vurmak isteyeceklerdir, halkı Kürt ve Suriyeliler üzerine kışkırtarak toplumsal olaylar tezgahlayacaklardır, hatta, Antalya’nın bazı semtlerinde birkaç kendini bilmez buna benzer kışkırtmalar da yaptı, bunun içindir ki, hükümetin her bakanı muhtemel bir saldırının kendi bakanlığına yapılacağını var sayarak tedbir almalıdır.
Zira öngörü, devlet adamının temel vasıflarındandır.
Bir Başkan, Ağustos sıcaklarında hem yangın ekolojisine giren Güney ve Ege bulunan ve hem de söndürülmesi neredeyse imkansız olan kızılçam ormanlarımıza aynı anda yüzden fazla noktadan saldırı olursa, bunlarla mücadele edecek kaç uçak, kaç helikopter, kaç arazöz, kaç itfaiye aracı ve kaç personelimiz var bunu bilemez, bilmemelidir de zaten.
Ama, Tarım ve Orman Bakanımız bunu bilmelidir ve dahası dünyanın en zengin ve güçlü ekonomiye sahip ülkelerinin Türkiye’ye karşı bir savaş yürüttüğünü ve bu savaşın bir gün, bir şekilde kendi bakanlığını da vuracağını, öngörmelidir.
İçişleri ve Turizm Bakanlarımız da öyle, onlar da orman bölgelerindeki hareketlenmelerden haberli olmalıydılar ve ormanlara girişleri yangınlar olmadan evvel yasaklamalıydılar.
Kaldı ki, daha önce de, PKK’nın bu tür eylemleri konusunda örnekler mevcuttur.
Demem o ki, önce iğneyi kendimize batıralım ve sonrasında çuvaldızı başkalarına saplarız.
Mülteci yaygarası ile başladılar.
Şimdi de ormanlarımızı yakıyorlar.
Milyonlarca canlı ve hayvan can çekişerek acı içinde ölüyor.
Canımız acıyor, ciğerlerimiz parçalanıyor.
Ancak unutmayalım; PKK’yı güvenlik güçlerimiz dağlarda halletti, edecek fakat, bu örgütleri kullananlar daha kahpece yeni planlarla umulmadık yönlerden üzerimize geleceklerdir.
Ayrıca bu vahşi savaşın hedefinde sadece Erdoğan değil , tüm Türkiye vardır, buna rağmen Avrupa’ya gidip, iktidarın değişmesi için: “seçimle olmuyor, uluslarası yardım istiyoruz” diyen ruhunu ve beynini düşmana satmış, sanatçı kılıklı zavallılar, anlayamıyorlar durumun vahametini.
Evet durum ciddidir; bu vatanı sevenler ülkeye sahip çıksın, bu işin sağı solu yoktur, haftalar önce bir gazeteci bozuntusunun söylediği gibi, “Erdoğan’ı indirmenin yollarından biri de, büyük çaplı yangınlardır”, demişti.
Şu anda binlerce sahte hesapla saldırıyorlar.
Dikkatli olalım, tetikte olalım, uyanık olalım, “su uyur, düşman uyumaz” ata sözümüzü unutmayalım.
Son olarak, canla başla çalışan, hatta canını hiçe sayarak ölüme giden Tarım ve Orman Bakanlık personelinin, birlik ve beraberlik içinde yangına direnen STK’larımızın, Belediyelerimizin, sorumluluk duygusu ile çalışan, çırpınan devletimizin ve fedakar halkımızın yanındayız.
Ölenlere rahmet, yakınlarına metanet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Allah yardımcın olsun Türkiyem.
Ferman Karaçam - Haber 7
-
Sebahattin 3 yıl önce Şikayet EtALLAH razı olsun hocam dilimize tercüman oldunuz kalemine yüreğine sağlık.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Haydar ÇELİK 3 yıl önce Şikayet EtSağolun Hocam iyki varsınız allaha emanet ediyorum,dilimize tercüman oldunuz.Beğen
-
Hakan Durmaz 3 yıl önce Şikayet EtAmin, ne güzel yazmışsınızBeğen Toplam 11 beğeni