Sn. Derya Yanık Hanımefendi...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Derya Yanık Hanımefendi, geçen hafta Kanal 7'nin Ankara temsilcisi sevgili Mehmet Acet Bey’in konuğu oldunuz.
O günkü program da; her zamanki gibi, Acet Bey’in ülkemiz yararına yaptığı programlarından biri oldu.
Sizi ve Mehmet Bey’i kutluyorum, programınızı baştan sona kadar izledim, notlar aldım.
Malumunuz, aile konusu bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de en yakıcı konularından birisidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da birkaç kez spesifik olarak bu konuya değindi, bir defa da, “Eğitim, gençlik, kültür ve aile konularında yeteri kadar başarı sağlayamadık.” demişti.
Muhtemelen bu sebeple olacak ki, bu bakanlıklarda kan değişimine ihtiyaç duyuldu.
Umarım, her zaman millet olarak üzerine titrediğimiz ve geçmişten gelen güçlü dayanışma ve yardımlaşma kültürüne sahip olması ile haklı olarak sürekli övündüğümüz o sağlam aile yapımız, artık gerçekten ufalanıp dağılmaktan kurtulur.
Fakat sizin de kabul ettiğiniz gibi, bütün dünyaya benzer şekilde ülkemizde de giderek artan kadına şiddet hepimizi derin derin düşündürüyor.
Türkiye’de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) tarafından yaptırılan bir araştırmanın sonuçlarına bakınca, cinayetlerdeki yükselen grafik ürkütücü boyutlardadır.
Mesela 2008 yılında 80 kadın cinayete kurban giderken; 2011’de 121, 2013’de 237, 2015’de 303, 2017’de 409, 2019’da 474...
Bundan sonraki süreçte ne yazık ki şiddetin periyodu daha da yükseliyor.
2020 yılında 527, 2021 yılında ise 497 kadın Türkiye’de cinayete kurban gitmiş.
Peki, bakanlık olarak sizin ve genel anlamda devletin tedbir alma konusunda bir zaafınız mı var ki, cinayetler bütün bu tedbirlere rağmen giderek artıyor?
Hayır, tam tersine, gerek bakanlığınız, gerekse devlet, bütün kurum ve kuruluşları ile kadın üzerine titriyorsunuz.
Hatta, anayasada kadınlara pozitif ayrımcılık uygulayan ülkelerden de birisiyiz.
Gelişmiş batılı ülkeler kadınlara hangi hak ve yetkileri vermişlerse bu yetkilerin hepsi farklı şekillerde bizde de var.
Peki neden, devlet olarak kadınları bu kadar önemsediğimiz halde, anayasa ve yasalarımızda hak ve hukukları konusunda hiçbir eksiğimiz olmadığı halde ve bunca emniyet tedbirine rağmen, kadınlarımızın cinayete kurban gitmesini engelleyemiyoruz?
Cinayetler niçin bu kadar hızlı artıyor?
Çünkü yönteminiz yanlış.
Çünkü bu konuya yaklaşımınız hatalı.
Çünkü gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikliyorsunuz ve arkası da yanlış geliyor hanımefendi.
Çünkü başından beri bakanlığınız kadına ve aileye batı tarzı bir anlayışla yaklaşıyor.
Yaklaşılan ve daha önceki bakan hanımefendinin sürekli “güçlü kadın” mottosu ile dile getirerek örnek aldığı bu ülkelerde sizin de ifade ettiğiniz gibi durum hiç de iç açıcı değil.
Mesela meclislerinde kadın milletvekili sayısı %30’un üzerinde olan iki ülkeye bakalım:
Birinci ülkemiz, nüfusu 10 milyonun biraz üzerinde ve kişi başına milli geliri 50 bin dolarlarda olan İsveç’in meclisinde kadın milletvekili sayısı %40 civarlarında seyretmektedir, AB İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre kadın çalışma oranı ise %80,2 ile AB ülkeleri arasında ilk sıradadır.
Yani bakanlığınızın anlayışına göre tam manasıyla “güçlü kadın” ülkesidir İsveç.
Peki bu ülkede kadına şiddet ne durumda?
Sizin bakışınıza göre bu ülkede kadına şiddetin adı bile olmamalı, öyle değil mi sayın bakanım?
2020 yılı İsveç resmi kurumlarına yansıyan bilgilere göre 16.461 adet kadına karşı şiddet vakası var, bir önceki yıla göre ise bu sayı %15.4’lük artış göstermiş.
Aslında İsveç’te artan şiddet ve cinayetler konusunda Ulusal Kadın Sığınakları Örgütü Roks’un Başkanı Jenny Vesterstrand’ın şu cümlesi konuyu özetliyor: “Son yıllarda kadına şiddeti konuşmaktan toplum olarak yorgun düştük.”
Ortalama iki tane İzmir büyüklüğünde olan ve bir bakıma feminist yönetimlerin iktidar olduğu İsveç’te personel alımından, ceza artırımına, polisiye tedbirlerden, koruma ve uzaklaştırma yöntemlerine kadar onlarca tedbire rağmen dünyanın en refah ülkesi olarak bilinen İsveç’te, kadına şiddetin önüne geçilemiyor.
İkinci ülke, kadın milletvekili oranı %40 ve yasalarında cinsiyetin açıklanması bile yasak olan, Finlandiya’ya bakalım:
Uluslararası Af Örgütü, yayımladığı bir raporda, Finlandiya’da her yıl 50 bin civarında kadının cinsel şiddete uğradığını açıkladı.
Örgüt, bu ülkede gerek ölümle, gerek ölümsüz sonuçlanan kadına şiddet oranlarının giderek yükseldiğine dikkat çekerek, önlemlerin arttırılmasını istedi.
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bu konularda onlarca rapor var.
Son olarak 28 AB üyesi ülkede yapılan araştırmayı kısaltarak alalım.
15 yaş ve üzerindeki kadınların şiddete maruz kalma oranları şöyle:
Danimarka: %52, Finlandiya: %47, İsveç: %46, Hollanda: %45, Almanya: %35, İngiltere: %44, Fransa: %44.
Ayrıca biliyorsunuz, bir yıl önce Belçika devleti, “Kadınlar için evler artık saatli bomba oldu, kadınları kurtaralım.” diyerek, sığınma evi olarak bir otel zinciri ile anlaşma yaptı.
Yani yukarıdaki birkaç örnekten anlaşılacağı üzere, ülkelerin refah seviyeleri, kadın çalışma oranlarının fazlalığı, yönetici veya temsilci oranlarındaki yükseklik, kadınların şiddete maruz kalmalarının önüne geçemiyor.
Üzücü olan şu ki, Türkiye’de de son yıllarda şiddet katlanarak büyüdü.
Öyle ise Aile Bakanlığımızın, aileye bakışını değiştirmesi zorunludur.
Sayın Bakanım, kadına ve aileye “anne” odaklı bakmaya başlarsanız, hem sorunu çözmeye ve hem de dünyaya örnek olmaya başlarsınız.
İlk adım olarak bu ülkede annelik, üstün bir “değer” kabul edilecek ve kızlarımız iş kadını olarak değil, anne olarak eğitilecek ve her kadına evlendiği ilk günden itibaren asgari ücretin %30’u kadar bir maaş bağlanacak ve çamaşır, yemek, ütü, bulaşık, temizlik, çocuk bakımı, emzirme vb. ev işlerinin tümü resmen “iş” olarak kabul edilecek.
İkincisi, Türkiye’nin her yıl giderek yaşlandığını gören Başkan Erdoğan’ın da sürekli dile getirdiği gibi, üçüncü çocuğu yapan bütün anneler, evlendiği günden başlatılmak üzere SGK kapsamına alınacak ve maaşları da Türkiye’deki resmi asgari ücretin yarısı kadar olacak.
Bir ya da iki çocukta kalanlar, sadece asgari ücretin %30’unu almaya devam edecek, SGK ve maaş artışı olmayacak.
Şimdi bana diyeceksiniz ki, “Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı bir ülke, yaklaşık 14 milyon dolayındaki ev kadını için bu yükü nasıl taşır?”
İşte cevabım: Sayın Bakanım, Türkiye’deki sosyal yardımlar müreffeh batı ülkelerinin bazılarında bile yok, fakat çok dağınık. Yanlış hesaplamadımsa 49 kalem sosyal yardım yapılıyor, bunların %93’ünden fazlası kadın ve çocuklarla ilgilidir, bunlar toplanacak.
Ayrıca 14 milyon ev kadınının önemli bir kısmı 3 çocuk yapmadığı ve bir kısmı da zaten SGK- BAĞKUR kapsamında olduğundan dolayı sayı oldukça düşmektedir.
Şimdi gelelim, bu teklifim uygulanırsa ne olur kısmına:
1- Kadınlarımız gerçekten güçlü, özgür ve bağımsız olurlar; eşlerinin, babalarının, annelerinin ve evlatlarının eline bakmazlar.
Başları dik ve gerçekten “anne” olmanın maddi ve manevi hazzına varırlar.
2- Tarlada, bağda ve çayırda çalışan kadınımızın da bir vasfı olur ve kendilerine güvenleri artacağı için bilgi edinmeye yönelirler.
3- Böylelikle Türkiye, ciddi bir sorun olan yaşlanma sorununu çok doğal bir şekilde çözmüş olacaktır.
4- Tüm sosyal yardımlar ‘anne’ odaklı güç eliyle ulaşacağı için toplumda kadına, dolayısıyla anneye karşı saygı artacaktır.
5- Okuyan veya medeniyetimizde örneklerinin görüldüğü gibi vakıflar kurarak, dernekler yöneterek bilgi, beceri ve birikim sahibi olan kadınlarımız bu bilgi, beceri ve birikimlerini sadece banka ve şirketler için değil, tüm ülke için seferber etmiş olacaklar, ekonomiye katkıları katlanarak artacaktır.
6- Anneler çocuklarına daha kaliteli ve uzun vakit ayıracakları için yeni nesiller gelişmiş ülkelerle yarışta çok ciddi başarılar sağlayacaktır.
7- 2023 seçimleri hiç zorlanmadan aşılacak ve yine kadınlar sizi, bu kez daha kalıcı ve minnettar olacakları bir şekilde yeniden iktidara taşıyacaklardır.
Saygılarımla,
Ferman Karaçam
YouTube: www.youtube.com/c/FermanKaraçam
İnstagram: www.instagram.com/fermankaracam
Facebook: www.fb.com/karacamferman
Twitter: www.twitter.com/fermankaracam
Web Sitesi: www.fermankaracam.com
-
Türkoğlu 2 yıl önce Şikayet EtMirim,Allah razı olsun yazınız güzel. İşin manevi boyutunu unutmamak lazım. İnsanın yaradılışında üç özellik olduğunu unutuyoruz. Bunlar "KORKU SEVGİ HAYA (UTANMA)dır. Korku :Allah'tan korkmuyor, sevgi Resulden beklenmiyor, haya imanla süsleniyor. Nerede kaldı bunun insanlığı. Ne yaparsan yap ,tek kanatlı kuş uçamaz.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Ayn 2 yıl önce Şikayet EtÇok güzel tespitler, uygulanabilirliği de mümkün. Kızlarımıza anne olmanın önemini verebilirsek ailemizin geleceği için de emin adımlar atılmış olur.Beğen Toplam 5 beğeni
-
Sahipsiz Ülkem 2 yıl önce Şikayet EtÇocuklara gençlere ailede ve okulda terbiye verilmesi, kendine ailesine toplumuna yaralı bir insan olarak yetiştirilmesi lazımdır, ALLAH CC korkusu vermezseniz Peygamber SAV'i öğretmezseniz iyiyi doğruyu haramı helali vs. bütün güzellikleri öğretmezseniz ona dinsiz imansız kitapsız Vatan Millet İslam ve Müslüman düşmanları terör örgütleri hainler vs. gibi bütün kötülükleri öğretecek çok fazla kötü var, ALLAHÜ TEALA korusun gençler bumeranga benzer, devşirme mankurt olan genç döner kendine ailesine millete zarar verir, misal fetö terör örgütü gibi, biz bu milli eğitim işini milli yapamadık maalesef bunu beceremedik, çok yazık !..Beğen Toplam 9 beğeni
-
TARIK 2 yıl önce Şikayet EtSizin metodunuzda yanlış. Sonuçta problemi para ile çözmeye çalışıyorsunuz. Herkese böyle para dağıtmak sadece tembelliği ve tartışmaları artırır. Bunu şu an işsiz biri olarak söylüyorum. Erkek para kazandığı zaman ben kazanıyorum demiyor ama kadın biraz geliri olunca hemen benim param diyor. Bir de annneliğe vurgu yapmıştınız ama işi para ile toparlamaya kalkmak, gene maddecilikten başka yol sunamadığınızı gösterir.Beğen Toplam 4 beğeni
-
Yavuz Sultan Selim 2 yıl önce Şikayet EtNerede süpürge yapan ninelerimiz ? Nerede çoluk çocuğunun rahat ve huzuru için her türlü fedakarlığı yapan dedelerimiz ? Şair'in dediği gibi " İyi insanlar iyi atlara binip gittiler " Batı'nın bilimsel ve teknolojik ilerlemesini medeniyet diye algı oluşturması propaganda yapması aslında sömürgecilik aracıdır, yani sömürgeciliğini kolaylaştırmak için kullanmış ve bizim gibi sazanlara yutturmuştur, büyük bir medeniyetten geldiğimiz halde bunu inkar ederek şundan büyük aşağılık kompleksi olur mu? abd mandacısı mı olsak komünist mi olsak sonra da tepeden tırnağa hitler bıyığı bırak, derler ki aslını inkar eden haramzadedir !..Beğen Toplam 10 beğeni