Laissez Faire Laissez Passer
Eğer Liberalizmi çok kısa ve öz olarak tarif etmek isterseniz yukarıdaki kalıplaşmış olan Fransızca deyimi kullanmanız pek yadırganmaz sanırım.
Bu deyimin okunuşunu ve Türkçesini de söyleyelim: Lesse fer, lesse passe, yani “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.”
Kapital iktisat kuramının babalarından sayılan İskoç asıllı Adam Smith’e ait olduğu söylenen bu deyimin aslında yüzyıllar öncesinden Çin kaynaklı olduğu da iddia edilir. 18. yüzyıldan beri üzerinde uzun uzun görüşler belirtilip akademik makaleler yazılmış olan bu deyimi kullanmamızın asıl sebebine gelince; dünyanın yeraltı ve yerüstü kaynaklarına hırsla saldırarak, onları fütursuzca harcayıp çılgınca tüketen azgın kapitalizmin vahşiliğinin sonuna doğru yaklaştığımızın emarelerine dikkat çekmek istememizdir.
Bin bir türlü hile, yalan ve elektronik kurnazlıklarla özellikle Avrupa ve Amerika dışında kalan ve hızla çoğalan Asya, Afrika ve Uzak Doğu nüfusunu azaltıp, kıt kaynaklı olduğunu anladıkları dünyanın geriye kalan varlıklarını tüketmeyi hedeflediler.
Hâlbuki bir zamanlar tasarruf vardı.
Çünkü önce birbirlerini kıran, ardından Osmanlıyı parçalayarak yaklaşık on milyon insanın ölümüne sebep olan “Vahşi Batı” Birinci Dünya savaşı dolayısıyla, finansal ve ekonomik krizler yaşayınca, 31 Ekim 1924 yılında “Dünya Tasarruf Günü” icat etti.
Tasarrufun teşvik edilmesi için; mevduat bankaları, din adamları, okullar, kültür-spor kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve yayın basın kuruluşları gibi çok sayıda vakıf ve derneğin de desteğini alarak dünyayı topyekûn tasarrufa teşvik ettiler.
Hatta Dünya Tasarruf Günü kutlamaları için çeşitli araçlar da kullandılar; posterler, konferanslar, broşürler, el ilanları, makaleler, koro şarkıları, reklamlar, eğitici ve tanıtıcı filmler.
Dahası da var, tasarrufun teşvik edilmesi için okullarda, “tasarruf haftaları” yaptılar, 1928 yılında Gino Valori ve Giuseppe Pietri adlı şahıslara “Tasarruf Marşı” dahi besteletip radyolarda çaldılar.
Hatırlayın!
Bir zamanlar kumbaralar hemen her bankanın çocuklara verdiği en değerli hediyelerden sayılırdı.
Bizde de hemen hemen her evde bir kumbara bulunurdu.
Kumbaralar Batı âleminin tüm dünyaya pompaladığı tasarruf sembollerinin en başında geliyordu.
Pekâlâ, neredeyse uzun yıllardır tasarruf adını duyuyor musunuz?
Ben cevap vereyim.
1924 yılının 31 Ekim günü Milano’da ilk Uluslararası kongresi yapıldığı için, her 31 Ekim'de “Dünya Tasarruf Günü” adıyla, bazı medya organlarının dikkat çekmeyen iç sayfalarında çok cılız bir şekilde, birkaç sütun santim görebilirsiniz.
Peki, niçin birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra tüm dünyada bir tasarrufa yönelme ve yöneltme vardı da şimdi yok?
Cevabı çok basit.
Çünkü Batı, bu savaşlardan sonra dünyayı ve dünyanın servetlerini, kaynaklarını paylaşıp refaha kavuştu ve artık tasarruf gibi bir kısıtlamaya gerek duymadı.
Tasarruf elbette önemli, elbette gerekli.
Fakat, medya sektörünün klasiğinin ve elektroniğinin toplam yüzde doksanından daha fazlasını elinde bulunduran Batı pompalamayınca tüm dünyada tasarruf unutulur oldu.
Oysa tasarruf, diğer milletleri sömürerek refah seviyesini yükseltmiş olan Batının ve Batılıların hatırlatmasına gerek kalmadan fert, toplum ve devlet planında uygulanması gereken önemli usullerimizden biridir.
Ve artık ilkokul çocuklarımızın bile ezbere bildiği “çok hassas bir coğrafyada yaşıyor olmamız” bize değerli bir ilkemiz olan tasarrufu da sürekli uyguluyor olmamızı gerektirir.
Oysa ellili yaşların altında olan bugünkü aktif kuşaklar kapitalist sistemin ana ilkelerinden olan “laissez faire, laissez passer”nin de neredeyse en aktif uygulayıcısı oldu.
Tasarruf, devlet organları dâhil, hiç kimsenin umurunda değil.
Zira; akan sudan abdest alırken dahi suyun israf edilmemesi gerektiğini emreden bir medeniyetin mirasçısı olan Türkiye’nin, dünya çapında tasarruf konusunda yapılan araştırmalarda adı dahi geçmiyor, hatta, dışarıda yemek yeme,
Giyim-kuşamda aşırıya gitme, ekmeği çöpe atma, suyu ve enerjiyi gereksiz kullanma konularındaki pervasızlığımızın da bir benzeri yok...!
Acaba bunun sebebi; son yıllarda refah baremimizin yükselmesi ve bunun alışkanlık haline gelip şükretmeyi unutmamız olabilir mi?
Neler yapsak da batılılar yeniden başlatsa, biz de hatırlasak tasarrufun önemini?
Gerçi İngiltere’de, Almanya’da devlet eliyle ciddi tasarruf önlemleri başlatıldı, umalım ki; kapitalist ekonomik hayatı fütursuzca yaşayan bizlere bir şekilde bulaşır da, israfın haram olduğunu hatırlarız.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/FermanKaracam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com