Kitabımızı Yakma Acizliği
Ahlaksız bir faşistin İsveç’te Kitâbımızı yakmasının bize neler hatırlattığını gelin hep birlikte anlamaya çalışalım.
İsterseniz evvela bir soru ile başlayalım, soru şu olsun:
Diyelim ki Amerika, Türkiye’nin yerinde, yani Müslüman bir devlet olsun. Bu durumda bir hadsiz faşist Stockholm’de Amerika’nın dinine ait olan Kur’an-ı Kerim’i yakmak istediğini söyleyerek İsveç’ten izin istesin.
Pekâlâ İsveç buna izin verir mi?
Şimdi bütün okuyucularımın bu soruma isyan ettiğini duyar gibiyim.
“Kardeşim bu da soru mu, elbette böyle bir şey olamaz, Amerika gibi güçlü bir ülkenin inancına yönelik bu hakaretin ve aşağılamanın yapılmasına bir avuçluk İsveç cesaret edebilir mi?
Elbette edemez, ben de sizin gibi düşünüyorum.
Bırakalım fikir özgürlüğü, demokrasi gibi teselli, avunma ve kendini tatmin etme palavralarını.
Üstelik hem ABD’nin kitabını yakacak ve hem de liderine hakaret edip, küfrederek alkışlatıp, maketini tersinden asacaksınız…!
Öyle bir fikir özgürlüğü karşısında Müslüman Amerika ne yapar sizce?
Tabii ki, gereğini yapar.
Türkiye gereğini yapabilir mi?
Yapamıyor, yapamaz.
Neden mi?
Çünkü Türkiye bir Osmanlı değil.
Türkiye’nin yerinde bir Osmanlı olsaydı, İsveç onun karşısında tir tir titrerdi, zaten o zaman hiç aklından bile geçiremezdi.
Bütün mesele burada yatıyor.
Türkiye, dünya üzerindeki Müslüman ülkeler arasında yeniden bir Osmanlı olabilecek tek ülke.
Öyle olmasaydı Stockholm'de daha başka Müslüman ülke yok mudur da sadece Türkiye büyük elçiliği önünde oluyor bu yakma olayı?
Ve hem de Türkiye’nin liderini hedef alıyorlar.
Bu durumda, bugünkü İslam düşmanlığının Türkiye üzerinden yapılmasının da sebebini anlamış oluyoruz.
Yeni bir Osmanlı’nın ayağa kalkma ihtimalini durdurmak.
Bunu ancak Türkiye’yi durdurarak, Türkiye’nin güçlenmesini önleyerek yapabilirler.
Başka bir seçenekleri yok.
Hafızalarındaki korkuları bu temel üzerinden yükseliyor.
Elbette biz de, Kâbe’yi yıkmak üzere gelen Habeşistan’ın Yemen valisi Ebrehe’ye, Peygamber Efendimizin dedesi Abdulmuttalip'in dediğini diyebiliriz: “Kur’an-ın sahibi Allah’tır (cc). Onu indirip koruyacağına dair söz veren de O’dur, biz sizinle NATO’da beraber olmak istiyoruz.” der ve İsveç’e yol verebiliriz.
Fakat bütün kalbinizle şuna inanın ki, Batılı hiçbir devlet bizimle olan tarihi düşmanlığından yine vaz geçmeyecektir. Hani Cemil Meriç Üstad diyor ya: “Bütün Kur’anları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlı’yız; Osmanlı, yani İslam; karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın.”
Bugün Recep Tayyip Erdoğan’a olan düşmanlıklarına bakmayın siz.
Bu “düşman yığınlarının” küllerine üfleyerek ayağa kaldırmaya çalışan Erdoğan değil, kim olursa olsun; Batılılar da onun düşmanıdır.
Şimdilerde Erdoğan’ın öncülük ettiği gemileri, insansız uçakları, SİHA ve İHA’ları anlayamayan, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş, binlerce şirketin savunma sanayii üzerinde çalışmasının önünü açan Erdoğan’ın bu davranışlarına dudak büküp, soğanın, patatesin ve kişisel çıkarların üzerinden siyasi tercihini konumlandıranların kavraması mümkün değil, fakat şunu bu ülkede yaşayan herkesin bilmesi lazım:
Bugünkü Batı medeniyetini kuranların ve savunanların anladığı bir tek dil vardır: güç.
Eğer güçlü iseniz mutlaka haklısınız.
Gücünüz, yani atom bombanız, kıtalar arası nükleer füzeleriniz, yüzlerce uçağın havalanacağı filolarınız, gemileriniz yoksa haksızsınız.
İşte Erdoğan; güç dilinden başka hiçbir dil bilmeyen bu zalim, bu gaddar, bu merhametsiz Batı medeniyetinin kurucu ve savunucularına karşı yirmi yıldır bir ölüm-kalım mücadelesi veriyor.
Bu mücadeleyi, kısır siyasi çekişmelerin mezesi yapanlara, bu mücadeleyi anlamayıp da Batılıların zihniyetine teslim olup, seksen yıl boyunca bu ülkede bir çakı bıçağı yapamayıp, Anıtkabir’in bayrak direği ipini yapmakla övünenlerle kol kola girenlere ne diyebilirim ki?
Üniversitelerde bir asra yakın ırkçılık, bir kavmi; yani Kürtleri inkâr ve reddetme, laiklik, başörtü zulmü gibi batı şakşakçısı zihniyetle omuz omuza yürüyenlere ne diyebilirim ki?
Bu millet, yirmi yıldır; Osmanlı bakiyesi güçlü bir zihniyetin yeniden ayağa kalkması ve bu zalim uygarlık karşısına güçlü bir şekilde dikilmesi için Erdoğan'ı değil, kendisini desteklemiştir.
Bu millet, umuyor ve diliyorum ki küllerinden doğacak ve kendi ellerinden tutup, kendisini yeniden ayağa kaldıracaktır.
Ve işte o zaman bütün kalbinizle inanın ki; tıpkı 1710’daki Prut savaşı sırasında olduğu gibi; zamanın İsveç Kralları da yine Rusya’dan korktuğu için gelip “Yeniden Büyük Türkiye’nin” kanatları altına sığınacaktır.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/FermanKaracam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
-
Sadık Torun izmir 1 yıl önce Şikayet EtSelâm ve dua ile Ferman ağabey kalemine ve yüreğine sağlık. Regaib kandilinizi tebrik ederimBeğen Toplam 3 beğeni
-
Serdengeçti 13 1 yıl önce Şikayet EtMakale superBeğen Toplam 3 beğeni
-
Hamza Çelik 1 yıl önce Şikayet EtFerman Bey, üstadım küresel medya kartellerinin, petrol borsalarının, spekülatif bankacılık (swap vb.) saldırılırının sebep olduğu enflasyonun... tüm bu olumsuzlukların kaynağını neden halka açıkça anlatamıyoruz? Megafon siyasetiyle tehtidler falan açıkça ifşa edilse.... madem açıktan saldırıyorlar artık, ne olur ki? Türkiyeye yapılan bu kesif saldırıların asıl nedenini yeterince halka anlatabildiğimizi düşünüyor musunuz? Hükümet bu konuda çok tutuk, acaba arka planda sanılandan daha büyük bir tehdit mi var, neler oluyor...?Beğen Toplam 5 beğeni
-
Muammer Hikmet 1 yıl önce Şikayet EtDua niyetiyle,amin diyorum.Beğen Toplam 5 beğeni
-
Kaan 1 yıl önce Şikayet EtÇok güzel bir yazı ellerinize sağlıkBeğen Toplam 9 beğeni