Seccade ve Bilinçaltı
1950 Menderes yenilgisini hazmedemeyip, onu 1960’ta darağacına gönderdikten sonra sol, bu ülkede seçim yoluyla tek başına iktidar olamayacağını gördü.
Bunun üzerine, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren oluşturduğu derin yargıyı ve askeri gücü kullanarak iktidar olmayı denedi.
Seksen yıl boyunca yargının askeri darbeleri desteklemesinin sebebi budur.
Bu iki kurumda çalışırken Müslümanlara irtica bahanesiyle zulmeden ve emekli olunca da koşa koşa gidip CHP’den milletvekili veya senatör olan birçok subay, general ve yargı mensubu bunun en iyi kanıtıdır.
İki binli yıllara, daha doğrusu AK PARTİ iktidarına kadar da bu, hep böyle olmuştur.
AK PARTİ askeri darbeleri bitirdi.
Böylece, her on yılda bir darbe yaparak CHP’ye yol veren silahlı gücün etkisi bitirildi.
Yüksek yargıda yuvalanmış CHP zihniyetindeki derin İttihat ve Terakki artıklarını da kazıyıp attı.
Sonuçta, CHP’nin iktidar olma yolları kapanmış oldu.
Bu defa Üstad Necip Fazıl’ın, Cemil Meriç’in ve önceleri İttihatçı olan Sait Halim Paşa’nın da çok iyi tespit ettikleri gibi dışarıdan, yani özellikle Avrupa ve Amerika tarafından yönlendirilen CHP’nin FETÖ eliyle yeniden dizayn edilerek iktidar yapılması amaçlanmış ve geleneksel ulusalcı-laik Deniz Baykal bir kaset tuzağı ile uzaklaştırılmıştır.
Amaç şudur: Özellikle 15 Temmuz 2016 ile birlikte yargıda, istihbaratta ve askeriyedeki gücü kırılan Batı ve ABD, CHP’yi dizayn ederek yeniden iktidar yapmak için Baykal’ı tasfiye etmiştir.
Ancak bunu, CHP’yi tamamen dönüştürerek yapamayacağını, yani oyu %20’lerde olan bir parti ile yapamayacağını çok iyi bildiği için, CHP’nin içinde çok daha yetenekli solcular ve akademisyenler olduğu halde Kılıçdaroğlu’nu getirmiştir.
Çünkü Kılıçdaroğlu mezhep ve meşrep olarak HDP ile birlikte yürüyecek en uygun kişidir.
Eğer Kılıçdaroğlu yerine CHP’nin başına bilgili, kültürlü, entelektüel veya Baykal gibi bir “Beyaz yakalı laik Türk” getirilseydi HDP’ye karşı olacak, CHP de kendi oylarıyla iktidara taşınamayacaktı.
Kılıçdaroğlu bunun için seçildi.
Kılıçdaroğlu Tunceliliydi.
Yani Dersimli.
Dersim, 1930’ların CHP’si döneminde çok ağır bir yıkım yaşamış; havadan, çoluk çocuk demeden bombalanmış, kendini bombalardan kurtarmak için mağaralara kaçan insanlar, mağaralarda boğulmuştu.
Kılıçdaroğlu’nun babası, annesi, dedesi, ninesi ve akrabaları bütün bunları yaşadı.
İşte, bu travmayı iliklerine kadar yaşamış olan bir kişi seçilerek CHP’yi içeriden değiştirip, dönüştürüp HDP ile kaynaştırdı.
Araya eklenen “Sağ ve muhafazakâr sos” ise yine profesyonel batıcı Türkiye mimarlarının ve sık sık görüştükleri elçilerin çalışması sonucu sağlandı.
Böylece Kılıçdaroğlu çok uygun bir aparat olarak seçildi.
Bilgili ve kültürlü olmaması, şehirleri ülke olarak anması, Akdeniz’deki bir kentimizi başka bir bölgemizin incisi yapması, Sakarya Meydan Savaşı’nın yerini bilmemesi hiç önemli değil.
Önemli olan CHP’yi dönüştürüp, HDP ile buluşturması ve sağcılarla iyi geçiniyormuş gibi yapmasını becerip, ayrıca takiye yapabilme yeteceğine sahip olmasıdır.
Kılıçdaroğlu’nda bunlar fazlasıyla var.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun çok önemli bir özelliğinin daha olduğu gerçeğini atlamayalım.
Kılıçdaroğlu, Dersim’de yaşanan zulümleri içine gömmüş, bilinçaltına atarak gizlemiştir.
İşte bundan dolayı onun bastırılan gerçek kişiliği zaman zaman ortaya çıkmaktadır.
Gelin burada uzmanlardan yardım alalım.
Esasında Tasavvuf erbabı bu meseleyi enine boyuna işleyip, önemli kanaatler oluşturmuş, fakat konunun fazla uzamaması için biz yine de bu alanda çalışması olan Amerikalı Dr. Joseph Murphy, İsviçreli Psikiyatrist Carl Gustav Jung, Amerikalı Psikiyatrist Dr. Aaron T. Beck gibi üç yabancıdan kısa kısa görüşler alalım.
“…İnsan bedeni ve düşünceleri arasında görünmez bir bağ vardır.
“Bir bilgisayar gibi, yaşanılan her şeyi kayıt altına alan bilinçaltı, vücudun bütün faaliyetlerini kontrol altında tutar. Kişilik bozuklukları, travmalar, anılar, rüyalar ve fobiler doğrudan bilinçaltı ile ilişkilidir.
“Kişinin, gerçekte yüzleşmekten kaçındığı anılar ve bilinçaltına ittiği korkular ilişkilerini ve bütün hayatını etkiler.”
“İnsanın bilinçaltı kara kutuya benzer.
Bu alan hem bir kayıt hem de depolama alanıdır. Kişinin hayatı süresince yaşadığı travmalar ve kendisinden bile sakladığı gizli arzular bu bölümde yer alır.”
“Kişinin sadece kendisinin değil, atalarının travmaları da bilinç altında yer alır.”
“Bilinçaltının etkilendiği alanlar geniştir.
Çevre, başlıca faktörlerden biri olup; insan ilişkileri, fobiler, geçmişte yaşanmış olan iyi ve kötü tüm olaylar, kişilikle ilgili bozukluklar, olumlu ve olumsuz tüm anılar, kişinin yüzleşmekten kaçtığı gerçekler bilinçaltını yönlendirici etkiye sahiptir.”
“Bilinçaltı, duyguların serbest kalması için bazı hatıraları hatırlatır. Eğer bastırılan duygular varsa bunlar koruma amaçlı zihinde tutulmaya devam eder.”
Bütün bunlar ve daha birçok uzman görüşüne bakarak anlıyoruz ki Kemal Bey’in aile ve yakınlarına uygulanan büyük tarihi travmanın sonucunda bu yıkım ve katliamı bilinçaltında saklamıştır ve bunun sonucu olarak;
1- CHP’yi tamamen dönüştürerek, ulusalcı laik-Türk kimliğini boşaltıp HDP ile kaynaştıracaktır. Ki bunu büyük ölçüde başarmıştır. Böylece ardından; HDP’li Sırrı Sakık’ın “100 yıllık Cumhuriyet’i değiştireceğiz” dediği sürece sıra gelecektir.
2- Sol ve sosyalist bir zihin yapısına sahip olduğu için mütedeyyin kitlelere karşı olan özelliğini de iktidar olmak için gizlemiştir. Hatta, onları etrafında toparlayarak bir blok oluşturmayı bile başarmıştır.
3- Ne var ki, hemen hemen tüm solcu ve sosyalist bireylerde görüldüğü üzere ve Batı’dan bize solcular tarafından kopyalandığı gibi; ayakkabılarla evin için girme alışkanlığı, onu, yanındakilerle beraber tuzağa düşürmüştür.
4- Burada birinci sorun; mütedeyyin camianın dış kapı eşiğinde ayakkabısını çıkararak eve girmesi ile çelişen Avrupa'dan transfer seküler dünya görüşünün, tüm gizlemelere rağmen bilinçaltından fışkırıp çıkmış olmasıdır.
5- Uzmanlar, normal bir insanda bilincin %30, bilinçaltının ise %70 oranında bulunduğunu söylemektedirler. Kılıçdaroğlu’nda bilinçaltı oranının çok daha yüksek olduğunu düşünenlerdenim.
Bundan dolayıdır ki; Kemal Bey’i yöneten bilinçaltı fonksiyonları önümüzdeki süreçte artarak devam edecek, seçim yaklaştıkça İslam'ı, yani dini kullanmak konusundaki davranış ve tutumları ile daha sık karşılaşacağız.
Yani Mevlâna Hazretleri’nin dediği gibi: “Küp, içindekileri dışarıya sızdırmaya” devam edecek ve biz de bunlara tanık olacağız.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/FermanKaracam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
-
Vatandaş 1 yıl önce Şikayet EtMüthiş bir yazı olmuş ALLAH CC razı olsunBeğen Toplam 1 beğeni
-
İbrahim Turgut 1 yıl önce Şikayet EtDerinlikli bir değerlendirme.tesekkurlerBeğen Toplam 1 beğeni
-
Ağrılı Yusuf 1 yıl önce Şikayet EtFerman Ağabey şu Süleymancilarla ilgili bir yazı yazsan. Eskiden Ecevit'e verirlerdi şimdi CHP'yeBeğen Toplam 6 beğeni
-
Hüseyin 1 yıl önce Şikayet EtMustefid olduk. Dolu dolu bir degerlendirme. Allah razı olsun.Beğen Toplam 6 beğeni
-
Fatih 1 yıl önce Şikayet EtGerçek CHP ve Kılıçdaroğlu, ‘seccadeye’ fütursuzca basan ve bu milletin inanç değerlerini zerre kadar umursamayan fotoğraftaki CHP ve Kılıçdaroğlu'dur. Nokta.Beğen Toplam 11 beğeni