Bitmeyen Gâvur Kini
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Türkiye’mizin en büyük ve en güzide şehri olan İstanbul’u fethetti ve hepimize miras bıraktı.
Diğer birçok şehrimizin fethi için de rahmetli dedelerimizin haklarını ödeyemeyiz, mübarek kanları çok değerli, Allah hepsinden razı olsun, miraslarını eşit şekilde, torunları olarak hepimize bıraktılar.
Fakat miraslar arasında dededen toruna öyle bir miras var ki, gördüğüm kadarı ile bu miras bir dede tarafından sadece bir tek toruna kaldı.
Bu eşitsiz paylaşımı yapan ve bu mirası tek bir kişiye bırakan;
Dede, Sultan 2. Abdülhamit Han, Torun da Recep Tayyip Erdoğan.
Sakın bu mirası pay etmeyi falan düşünmeyin, inanın pişman olursunuz…!
Çünkü Sultan dededen toruna bırakılan bu miras:
“Gavurun Kini”dir.
Böyle miras olur mu demeyin.
Oldu işte.
Bakın anlatayım.
Sultan, 31 Ağustos 1876 yılında Osmanlı’nın 34. Padişahı olarak tahta çıktı ve 27 Nisan 1909’da zorbalıkla tahttan indirildi.
Adeta bir uçurumun kenarında bulunan Osmanlıyı, bu 33 yıllık süre içerisinde, büyük bir siyasi deha olarak ayakta tuttu.
Ne var ki, Gavurun Kini çok büyüktü.
Sultanı, kendilerinin milliyetçi olduklarını söyleyen hain ve sahtekâr paşaların aldıkları Meclis-i Mebusan'ın kararı ile; Yahudi Emmanuel Karaso, Ermeni Aram Efendi, Arnavut Esad Toptani ve Gürcü Arif Hikmet Paşa Yıldız Sarayından alıp Selanik’e gönderdiler.
Hani Erdoğan diyor ya; “Biz her türlü engeli yıka yıka, zincirleri kıra kıra, vesayet odaklarıyla ve kirli manşetlerle çarpışa çarpışa geldik buralara”.
Sultan Abdülhamit Han da bu 33 yıl sürekli çarpıştı.
En çok da Batılıların ve Batıcıların kirli basını ile çarpıştı.
O zamanlar Sultan Abdülhamid’in çarpıştığı bu en ünlü gazeteler:
The Times: İngiliz Gazetesi.
Le Temps: Fransız Gazetesi.
Kölnische Zeitung: Alman Gazetesi.
Chicago Tribune: Amerikan Gazetesi
Neue Freie Presse: Avusturya Gazetesi (Almanca olarak Almanya’da basılıyordu)
Journal des Débats: Fransız Gazetesi.
Bu gazeteler başta olmak üzere; Rusya’dan, Balkanlar’dan ve daha birçok ülkeden ve ne yazık ki bugün olduğu gibi Türkiye’den irili ufaklı bazı gazeteler ve dergiler, bu büyük gazetelerin yolunda yürüyerek Sultan Abdülhamid’e; despot, kızıl sultan, istibdatçı, zalim, gaddar türk, hain halife, gerici, yobaz... gibi yaftalar vurarak onu yönetimden uzaklaştırıp; sırtlan sürüleri gibi Osmanlı’ya çullanıp onu parçaladı ve aralarında paylaştılar.
Özellikle Avrupa'nın bu ikiyüzlü basını on yedinci ve on sekizinci asırdan itibaren halkı etkilemeye başlamış ve on dokuzuncu asırdan itibaren Osmanlı’nın parçalanmasında da birinci derecede rol oynamıştır.
O dönemde The Times”dan başka İngilizlerin ünlü Daily News, Portfolio, The Standard, The Mornign Chronicle gazeteleriyle, The Edinburg Review adlı dergileri dünya basınında Osmanlı, özellikle de Abdülhamit aleyhtarı yayınları ile baş rol oynamışlardır.
Alttan alta kışkırttıkları Balkanlar’ın ve Ermenilerin sözde özgürlüğü ve hürriyetleri için Sultan Abdülhamid’e sürekli baskı yapmışlardır.
Mesela Daily News’deki İngiliz muhabirinin, Robert Koleji’nde öğretmen olan Bulgar'la yaptığı kışkırtıcı bir röportaj gazetede yayımlanınca, adeta Bulgar ayaklanmasının kıvılcımını oluşturmuştur.
Yukarıda adını andığımız ve daha anmadığımız yayınlar Sultan 2. Abdülhamid’e akla ziyan her türlü hakareti yapmanın dışında;
Memleketi yönetemiyor dediler.
Azınlıklara zulmediyor dediler.
Basın ve yayınlara karşı düşmanca davranıp, yasaklıyor dediler.
Hürriyetleri kısıtlıyor, İstibdat rejimi uyguluyor dediler.
Hasılı onu idarenin başından indirtip, koskoca Osmanlıyı paramparça edip paylaştılar.
Dört, beş milyon kilometre karelik Osmanlıyı bölüştükten sonra Türkiye’yi enerji yataklarından uzaklaştırıp 780 bin kilometre karelik bir toprak parçasına razı edip, defolup gittiler.
Gittiler mi dedim?
Tam tersine, başımızda Demokles'in kılıcı gibi kalıp, her on yılda bir defa darbe yaptırıp, içeride kendilerini destekleyen yerli işbirlikçilerini bıraktılar.
Neredeyse bir asır böyle geçti.
Nihayet Erdoğan diye bir adam gelip, darbe yapacak apoletli piyonlarının kolunu kanadını kırınca, daha İncil'e el basıp koltuğuna oturmadan önce ABD Başkanı Joe Biden, darbe yapma imkânı kalmadığını görünce, tüm dünyanın gözünün içine baka baka; ''Erdoğan'ı indireceğiz, fakat darbeyle değil, muhalefeti birleştirip destekleyerek onu indireceğiz'' dedi.
İşte tam bu konuşmanın ardından Sultan 2. Abdülhamid'e uyguladıkları gavurun kini dediğimiz miras depreşti ve ABD derin devletini temsil eden New York Times işaret fişeğini çaktı, ardından The Washington Post kin mirasını devraldı.
The Wall Street Journal, The Economist ve Bloomberg devam ettirdiler.
Diğer Avrupa gazeteleri de bu tarihi Firavun hıncını ve gavur kinini sürdürdüler.
Türkiye'de seçimler iyice yaklaşınca kinleri de tavan yaptı.
''Aman Erdoğan gitsin'' manşetleri atmaya, onu karalamaya başladılar.
Abdülhamid'e uyguladıkları düşmanlıklarını aynı şekilde devam ettiriyorlar.
Bu sefer işaret fişeğini Amerikan gazetelerinden The Wall Street Journal çaktı, hemen arkasından İngiltere'nin haftalık dergilerinden The Economist 2023'ün en önemli seçimi kapağını yaparak, Erdoğan'ın gitmesi ve demokrasinin kurtarılması gerektiğini buyurdu. Ayrıca kendisinden yüzyıl önce dedeleri tarafından yönetilen The Times'ın Abdülhamid'e dediği gibi o da 20 yıldan beri seçimle iktidar olan Erdoğan'a ''diktatör'' dedi.
Onun ardından diğerleri sıraya girdiler; Alman Der Spiegel, Fransız L’express, Fransız Le Point, Amerika'nın yayın kuruluşu Bloomberg, The Washington Post.
Alman Stern dergisi ise Erdoğan'a; gavurluğun da sınırlarını zorlayarak müptezel bir kapakla çıktı.
Dünya medyası ve iletişimciliği adına yüz karası bu yayınlar ve bunların bir Türkiye liderine kullandıkları çirkin ifadeler elbette medya tarihinin kirli raflarında yerini alacaktır.
Bunlar, iki yüz yıldan beri bütün dünya ülkelerini kendi istedikleri gibi yönetmiş ve böylece onları sömürerek semirmişlerdir.
Erdoğan, maaşa bağladıkları apoletli hainleri ordudan temizlediği için, artık eskisi gibi darbe çağrısı değil, şimdi de sivil halka ayaklanma çağrısı yapıyorlar.
Batının ve Amerika’nın koç başı rolünü üstlenen bu medya organları, bizim içimizdeki dünün solcularını ve sözde milliyetçilerini de kullanarak yine amaçlarına ulaşmak için çırpınıyorlar.
Rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi: “…Artık sağcı solcu kalmadı. Elimizde bir vatan kaldı, bir de vatan hainleri”.
Biz de elimizde kalan vatana ve Abdülhamid’in torununa sahip çıkacağız; Kin, nefret, ilenç ve utanç kusan bu zorba batılı, batıcı gazete ve dergiler, çukur siyasetinin bu edep ve ahlak fukarası, sicili kapkara domuz tacirleri şunu unutmasınlar:
Bu sefer; Efendimizin (sav) buyruğuna mutlak şekilde uyarak; aynı delikten ikinci defa ısırılmamak üzere yemin ettik, ant içtik.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/FermanKaracam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
-
İhsah 1 yıl önce Şikayet EtBizim buralarda ber SÖZ vardır..! LÂFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ DİYE. MECLİSİ MEBUSLAR MECLİSİ VAHDETTİNİ meclisteki azınlık Oylarıyla TAHTTAN.INDİRMİŞLER ONLARI mazlese kimler almış. NEDEN almışlar araştırarak o hatalara bir daha düşmemek için Önerilerde bulunmak yerine. VAY HAİNLER dediğimizde NE değişiyor.ÇALIYI TEPESİNDEN SÜRÜMEK 'TEN (diye bir söz vardır) BAŞKA LÂF yerine BU düBeğen
-
Dursun Ali Özkan 1 yıl önce Şikayet EtEvet gavurun ajanları Müslüman görünüp Müslümanlari dağıtmaya şu an var gücünle Azami hırs ile çalışıyorlar Bazı Müslümanlarıda tuzaklarına düşürüp CHP oy vermeye ikna etmişler Allah akıl fikir versinBeğen Toplam 1 beğeni
-
Nedim 1 yıl önce Şikayet Ethocamın dedikleri arfiyen doğru osmanlı tarihini okuyan biri olarakBeğen Toplam 7 beğeni
-
Nedim 1 yıl önce Şikayet Etzamanında kamal atatürk 100000 veya birmilyon yahudiye türk kimliği vermese ismet inönüde 500 bin ermeniyi türk kimliği ve vatandaşı yapmasaydılar içimizdeki ahinlerde olmazdı pkk lı kürtler hepsi ermeni kökenli kılıçtar oğlu gibi birçok sanatçı ve siyasetçi var ermeni olarak ama türk vatandaşı yahudiler desen ona keza zenginlerden çoğu koçtan tut cem uzana kadar bir çok zengin yaBeğen Toplam 5 beğeni
-
İstanbulmu 1 yıl önce Şikayet EtTürkiyenin en büyük şehrinin İstanbul olduğu doğru fakat Türkiyenin en güzide şehrinin İstanbul olduğuna kim karar verdi. Ben kabul etmiyorum. Anadolu şehirleri daha güzide ve daha mübarek.Beğen Toplam 1 beğeni