Ferman Karaçam
Ferman Karaçam
HABER7 YAZARI

İçişleri ve Adalet Bakanlarımıza…

GİRİŞ 13.09.2023 GÜNCELLEME 14.09.2023 YAZARLAR

Bütün zamanların en önemli ama aynı zamanda en çok ihmal edilen kavramlarından biri kuşkusuz “adalet” kavramı.

Bu kavram hiç kimsenin dilinden düşmüyor da uygulamaya gelince, herkesin kendine göre bir adil olma anlayışı var artık.

Bireyler de böyle.

Kurumlar da

Ülkeler de böyle.

Halbuki, adalet herkese lazım.

Ekmek gibi, su gibi, oksijen gibi bir ihtiyaç. Yavaş yavaş bozulan adalet, bir zaman gelir ki, sizi de boğar ve etrafta hiç kimseyi bulamazsınız.

Bugün Batı, demokrasi konusunda da adalet konusunda da ne yazık ki ötekileştirdiği bütün toplumlara karşı aynı ikiyüzlü tavrını sürdürüyor.

Bunun içindir ki, yavaş yavaş ama içten içe çürüyor. Yanlış hatırlamıyorsam iki yıl kadar önce bir yargı kurumunun açılışında Başkan Erdoğan, çok yerinde bir benzetmeyle: “...Susuzluktan boynu bükülmüş çiçeğe su vermek adaleti yerine getirmek olurken, dikene su vermek zulüm anlamına gelebiliyor.” demişti.
 

Atalarımız da adaleti ve onu temsilen kadı veya hâkimi tuz ile eşdeğer görmüştür. Bozulma ve çürüme özelliği taşıyan bir şeyin sağlam ve aslına uygun kalabilmesi için tuzlamak gerektiği için böyle denmiştir. Her an bozulmaya meyilli olan toplumsal yapıların da bozulup çürümemesi için adaleti sıkı sıkıya uygulamak gerekir. ‘Tuz koktu’ deyimi, eğer adalet uygulanmazsa, adaletin bizatihi kendisi yara aldı, artık o toplum iflah olamaz manasında söylenmiştir. Cumhuriyet döneminde bizde, yani, eski Türkiye’de adalet hep güçlülerin, para ve servet sahiplerinin lehine işlemiştir. Parası olan kendisini veya birilerini vekil yapar, sonra o vekili bakan yaptırır ve servetinin bekçiliğini ona teslim ederdi. Türkiye’de demir yollarının niçin akim kaldığını, iki binli yıllara kadar niçin ele alınmadığını anlamak istiyorsak, geçmişte hangi ulaştırma bakanlarının, hangi holdinglerin emrinde çalıştığının dökümünü yapmak ve karayolları boyunca hangi restoran zincirlerinin, hangi benzin istasyonu zincirlerinin, hangi lokantaların, hangi yedek parçacı ve dinlenme tesislerinin kimlere ait olduğunu araştırıp bilmek yeterlidir Yakın zamanlarda da Türkiye’de hukuk ve adaleti FETÖ belasının örselediğini hepimiz biliyoruz. Bu konuda, yeniden ayağa kalkmanın gayretinin gösterildiğinin de farkındayım ama, benim adalet konusunda dikkat çekmek istediğim toplumu alttan alta ve içten içe kemirip zarar veren, ne yazık ki basit ve önemsiz görünen veya fark edilmeyen meselelerdir. Mesela; eşinin ve çocuklarının önünde vatandaşı ölesiye dövüp, kemiklerini kıranların ve o çocukları bir ömür bu travma ile yaşatan, sonra da bunu yapanların adalet sarayının diğer kapısından gönderen adalet, adalet midir? Mesela; vatandaşın yirmili yaşlardan itibaren çalışıp altmışlı yaşlara kadar biriktirdiği emekli parasını çalanları, adi hırsız diyerek birkaç ay hapisten sonra salıveren adalet, adalet midir? Kaldı ki, birkaç ay hapse giren hırsız suçunun karşılığı olan bir cezayı almadığı için hırsızlığı alışkanlık haline getiriyor yani, ceza, ıslah yerine özendirme işlevi görüyor. Mesela; başımı sokacak bir evim olsun diyerek, düğün takılarını peşinata verip, bankadan kredi çekip ev almak isteyen vatandaştan şunca tapu masrafı isteyen adalet, adalet midir? Bu vatandaş zaten, neredeyse çektiği kredinin yarısı kadar yıllarca bankaya kredi borcu ödeyecek. Bu sebeple çoğu vatandaş dairenin alış fiyatını eksik gösteriyor ve bunu hem tapudaki memur, hem daireyi alan-satan herkes biliyor ve böylece toplumun içine yalan, riya ve sahtekârlığı bizatihi devlet kendisi sokup seyrediyor...! Mesela; yollarda lüks arabaları ile drift atan, spin yapan, çalım satan, hız yapan, içip içip kaza yapan veya yaptıranlara maganda deyip birkaç bin lira ceza verip geçiyoruz. Halbuki, bunların yaptıkları düpedüz teröristliktir. Açın bakın sözlüklere, terörist sadece öldürenlere verilen bir isim midir?

Ayrıca bu suçları işleyenlerin kahir ekseriyeti bilindiği gibi zengin çocuklarıdır.

2023’te güncellenen bu suçların cezası 20,340 TL oldu. Biz bu zengin gençlere ceza değil ödül veriyoruz ve onlar da zaten araçları geçici bir süre bağlanmışsa, başka bir araçla aynı suçu tekrar işliyorlar.
 

“Efendim cezaevleri dolu, ne yapalım?”

Bugünkü kafayla gidersek sürekli yeni cezaevleri de yapacağız çünkü; bugün birçok suça karşılık verilen cezalar ıslah için değil, adeta deneyim, barınma ve bağışıklık kazanma için kısa süreli veriliyor ve elbette cezaevleri de sürekli dolu oluyor.

Toplumu rahatlatacak ve içerideki suçluyu ıslah edip, dışarıda suça meyilli olanı da vazgeçirecek bir ceza sistemi cezaevlerindeki yoğunluğu artırmaz, azaltır.

Bir ara önceki Tarım ve Orman Bakanlarımızdan biri: “Bundan böyle gıda sahtekârları sadece ilan edilmeyecek, aynı zamanda ceza da verilecek.” dedi. Büyük bir ümitle bekledim.

Bugün hala gıda sahtekarları birkaç milyon ceza alıp, toplumun sağlığını tehlikeye atmaya devam ediyor. Adam, sattığı yiyecek-içeceğin içine toplumun sağlığını riske atan, belki de onu adım adım ölüme götüren bir hile koyuyor, siz de onu teşhir ediyorsunuz. Yapmayın, yapmayın Allah aşkına...!

Geçenlerde çok saygın olduğunu sandığımız et konusunda bilinen önemli bir restoranda at eti numunelerine rastlandı ve teşhir edildi, kaç kişi duydu bunu?

Birkaç yüz bin lira verdi ve bugün hala o restoran tıkış tıkış dolu müşteri ile.

İsmini vermek istemeyen bir emniyet amiri dostumla konuşuyorum, dedim ki, kardeşim sokaklarda bu serseriler sürekli şımardıkça şımarıyor, adam dövüyorlar, araba kundaklıyorlar, hırsızlık yapıyorlar, yol kesiyorlar, yok mu bunun bir çaresi?

Diyor ki: “Biz arsızı, hırsızı, magandayı, hile yapanı, kundakçıyı, sahtekarı yakalıyor, adalete teslim ediyoruz, fakat kısa bir süre sonra salıveriliyor ve biz aynı kişiyle benzeri suçtan dolayı sokakta tekrar karşılaşınca polisin motivasyonu bozuluyor, bu sebeple sizler sokakta çok fazla serseri görüyorsunuz.”

Bu durum gerçekten hoş değil ve toplum ortalıktaki bu kaba saba serserilerden dolayı çok rahatsız. Yeni İçişleri ve Adalet Bakanlarımız; ülkemizi içten içe kemiren yolsuzluk, hırsızlık, ehliyetsiz veya içkili araç kullanmak, tefecilik, geceleri sokakta yüksek sesle etrafı rahatsız eden sarhoşlar, gıda sahteciliği, ahlaksızlık, magandalık, yalan ve toplumu rahatsız eden her türlü suç ve suçluya karşı cezaların arttırılması için çalışma yapmalıdırlar.

Suç ile mütenasip olmayan küçük cezalar, bağışıklık geliştirerek sonuçta daha büyük suçları işleme azim ve şımarıklığını getiriyor. Ayrıca kamu veya özel mala zarar verenlere de zararı ödeme cezası verilmelidir. Ödeyemeyenlerin de suç karşılığındaki cezalarına maddi zararın karşılığı olan bir ceza daha eklenmelidir.

Aksi takdirde tuzun da kokması durumu ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.

 

Ferman Karaçam

 

YouTube     : youtube.com/c/FermanKaracam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam  

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

 

YORUMLAR 9 TÜMÜ
  • Mustafa 1 yıl önce Şikayet Et
    Adaletin çivisi çıkmış!
    Cevapla
  • Sadık 1 yıl önce Şikayet Et
    Kiracıları koruyalım derken ev sahiplerini yüzde 25 ile mağdur etmek adalet midir. Yüzde 25 ile sabitlenen başka bir şey var mıdır. Esas zulüm budur..
    Cevapla
  • İbrahim 1 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık, önemli bir konuya değinmişsiniz inşallah gündeme gelir ve suç işlemeye meyilli insanlar için caydırıcı adımlar atılır.
    Cevapla
  • Kzlk 1 yıl önce Şikayet Et
    DUYULA VE İNŞAALLAH GEREĞİ YAPILA...Nerdeeeee...
    Cevapla
  • Misafir 1 yıl önce Şikayet Et
    Açık liseye geçiş için önceki okulumuzla anlaşmamızı feshettik, öğrencimizi dil kursuna kaydettirip ücretini ödedik, ağustos ayı sonunda açık lise olmayacak, mazereti olan vs dendi. Böyle bir karar alınacaksa neden nisan mayıs ayında velilere duyrulmadı. Evi dersaneye göre yeni bi yere taşıdık. Şimdi ben ne yapayım.
    Cevapla