Hava Dumanlı, Kurt-Çakal Pusuda
İşgal edilen topraklarını kurtarmak; yetmiş beş yıldan bu tarafa her gün üçer-beşer öldüren, evlere, dükkanlara el koyan, işkence yapan, zindanlara atan, insanlığın yüz karası lanetli bir ırka karşı “Kurtuluş Savaşı” veren insanları terörist ilan ettiler.
İşgale karşı çıkmak, terörist damgası yedi.
Bu çağın geldiği yer burası işte.
İnsanlığın adalet anlayışını ters yüz ettiler.
Siyonizm'in emrinde çalışan Amerikan emperyalizminin ve onun dümen suyundan çıkmaya korkan Avrupa’nın geldiği bu nokta, insanlık tarihine eklenecek kara bir sayfadır.
Köşeye sıkışmış kedi bile tırnağını çıkarırken, işgale karşı direnen insanı suçlu ilan etmek, onu terörist kabul etmek, bu çağın “tek dişi kalmış canavardan” hiçbir farkı olmadığını gösterdi bize.
Kendi topraklarımıza sahip çıktığımız, daha bir asır önceki Kurtuluş Savaşımızı unutan zavallı ve ahmaklar da Amerikan emperyalizminin bu Siyonist anlayışını alkışladı, HAMAS’a terörist dediler.
Buraya bir nokta koyalım, sizi otuz beş yıl öncesine götüreceğim.
1988 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’dan, Amerika’nın New York eyaletine gitmek üzere havalanan Pan Am Havayolları'na ait yolcu uçağı, içine yerleştirilen bir bomba sebebiyle, İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde infilak etti ve uçakta bulunan 270 kişi hayatını kaybetti.
Bu olaydan Libya sorumlu tutuldu.
Olay üzerine tüm ABD ve Avrupa basını 15 gün süreyle Libya’yı yaylım ateşine tuttu.
Tabii ki bizim merkezi basın da bu karalamaya ve koroya katıldı.
Sonunda bir günah keçisi olarak Libya istihbarat örgütü çalışanlarından biri olan Abdül Basit el-Megrahi, uçağa bombayı yerleştirmekten suçlu bulunarak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı...!
Libya’ya da tazminat ödettiler.
Bu saldırının üzerindeki sır perdesi uzun yıllar kalkmadı.
Ta ki İskoçya Başsavcısı Alison di Rollo’nun bu perdeyi aralamasına kadar.
Nihayet İskoç Başsavcı, o zamanın Sovyetlere bağlı olan Doğu Almanya'sında faaliyet gösteren STASİ adlı azılı bir terör örgütünün 20 personeli ile görüştü ve bu örgütün bombayı koyduğuna dair belgeler elde etti.
Peki sonuç ne oldu?
Sonuç ne olursa olsun, hiç önemli değil.
Önemli olan Türkiye’nin Kıbrıs çıkarmasında Türkiye’ye açık destek veren tek ülke olması, uçak olayı yıllarında Afrika’nın ve İslam dünyası ülkelerinin arasında gayri safi yurtiçi hasılanın ve kişi başına düşen gelirin en yüksek olduğu ülke olmasıydı.
Peki şimdi Libya adında bir ülke var mı?
Adı var ama doğru düzgün bir Libya yok artık.
Daha yakınlara, 22 yıl öncesine gidelim.
Amerika, 11 Eylül 2001’de New York’a yapılan hava saldırılarından Afganistan’ı sorumlu tuttu.
Ve uçaklarla getirdiği Afgan gençlerini Guantanamo işkence kampında işkencelerden geçirip, Afganistan’ı da paramparça etti.
Şimdi Afganistan diye bir ülke var mı?
Doğru düzgün bir Afganistan yok artık, onun da adı var bildiğimiz gibi.
Daha yakınlara gelelim, 20 yıl öncesine.
2003 yılında Amerika ve bütün bir Avrupa ülkeleri, “Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin nükleer silah saklıyor.” dediler.
Bu cinnet halindeki yalana bizim içimizdeki batıcı olan Bremen mızıkacılar korosunun medyası da katıldı.
Sonunda milyonlarca insanı katledip, Müslüman kadınları kirletti, Ebu Gurayb gibi insanlığın yüz karası bir hapishanede akıl almaz işkenceler yaptılar ve defolup gittikten sonra Irak’ta nükleer silah olmadığını kendileri bile itiraf ettiler ama Irak diye bir ülke de bırakmadılar ortada.
Suriye, Mısır ve Yemen’in halini de hepimiz gördük, biliyoruz.
Son olaylarda ise Filistin’de bir direniş örgütü olan Hamas, işgalci Siyonistleri yurtlarından çıkarmak, evlerini ve ticarethanelerini geri almak, haksız yere hapse atılanları kurtarmak ve artık her gün ikişer-üçer öldürülmemek için bir kurtuluş savaşı başlattı.
Bunun üzerine yapılan yorum ve analizlerin en ilginç olanını, merkezi Amerika, Washington, DC’de bulunan The Foundation for Defense of Democracies yani adı güya Demokrasileri Savunma Vakfı olan FDD adındaki bir think tank kuruluşu yaptı.
Kurum adına konuşan kişi açık açık Türkiye’yi suçladı.
“Hamas bir terör örgütüdür ve bu örgüt İstanbul'da ikamet etmektedir. Türkiye Gazze'ye silah ve patlayıcı göndermiştir, Türkiye bizim için birinci hedeftir.” dedi.
Çakallar, kurtlar yavaş yavaş beliriyor.
Elbette bu, Amerika’nın resmî görüşü değil ama birçok medya kuruluşu, bu arada içimizdeki bazı ihanet odakları bu görüşleri hemen satın aldılar.
Çünkü Siyonizm'in “vadedilmiş topraklar” safsatasının önündeki en büyük engel Türkiye’dir.
Bu safsatayı ve Kurtuluş Savaşının ne anlama geldiğini çok iyi bilen Türkiye, topraklarını işgal edip, soykırım uygulayan Siyonist Yahudilere karşı, Filistin adına savaşan Hamas’ı direnişçi olarak tanımladı.
Başkan Erdoğan, Hamas’ı bir ‘Kurtuluş Savaşçısı’ olarak dünyaya duyurdu.
Doğrusu da budur.
Zalimler ve onların içimizdeki işbirlikçilerine sormak lazım:
İtilaf devletlerinin Türkiye’yi işgal etmesi üzerine, “Maraş bize mezar olmadan düşmana Gülzar olmaz” deyip, 31 Ekim 1919’da ilk kurşunu sıkarak kurtuluş savaşımızı başlatan Sütçü İmam ile, işgalci Siyonist Yahudileri Filistin’den atmak isteyen İzzettin Kassam tugayı savaşçılarının arasındaki fark nedir?
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/FermanKaracam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
-
Osmanlı çocuğu 1 yıl önce Şikayet EtHocam çok doğru dediniz milletçe hazırlanmak lazım harp kapıdaBeğen
-
Mehmet KARA 1 yıl önce Şikayet EtAllah ve Resulünün verdiği haberler kesinlikle çıkacaktır, yeterki ümmet gereğini yerine getirsin ve kuvvet elde etsin inşaallahBeğen Toplam 1 beğeni
-
Ufuk 1 yıl önce Şikayet Etİlk olarak bu kadar doğru yazan bir yazar . Allah razı olsunBeğen Toplam 2 beğeni
-
Abdulbaki Yeşil 1 yıl önce Şikayet EtEceline susayan köpek cami duvarına siyermiş. İsrail anlaşılan eceline susadı ama önce içimizdeki Israil artıkları halledilmeli.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Özhan 1 yıl önce Şikayet EtKüfür tek millettir fakat, Müslüman tek ümmet olamadı o yüzden Küfür milleti Müslüman'ı her zaman ezdi hemde kendi ülkesinde.Beğen Toplam 7 beğeni