Dijital Bağımlılık, Ailemiz ve Risk Haritaları
İki binli yılların başından itibaren yoğun olarak hayatımıza girmeye başlayan sosyal medya, zamanla bütün hayatımızın her alanında etkili olmaya başladı.
Aradan geçen çeyrek yüzyılda görüldü ki sosyal medya, özellikle aile hayatında son derece ciddi sayılabilecek olumsuz sonuçlara yol açtı.
Öyle anlaşılıyor ki Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Hanımefendi de bu olumsuz gidişin farkında ve bazı tedbirler almak için çalışmalar yapıyor.
Evvela Bakan’ımızın çok yerinde tespitlerini ve uygulamayı düşündüğü çalışmaları kısaca hatırlatarak sonunda yapılacak bu çalışmaların eksik olduğundan söz edeceğim.
Geçenlerde gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Bakan Mahinur Göktaş şöyle dedi:
“Dijital çağla birlikte bağımlılık türleri de arttı.
Biz de mücadele yöntemlerimizi çeşitlendiriyoruz.
Bağımlılığın her türlüsüyle mücadele için Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında yeni bir kurul oluşturuyoruz.
Son dönemde artan dijital ve oyun bağımlılığı çocuklarımızın, gençlerimizin sağlığını olumsuz etkiliyor.
Dijital oyunlar çocukların ve ergenlerin gerçeklik algısını değiştiriyor. Hatta ergenlerin radikalleşmesinde araç olarak kullanılıyor.”
Bu tespitler doğru.
Fakat ülkemizde sosyal medyanın açtığı yaralar bunlarla sınırlı değil.
İzlediğimiz kadarıyla yapacağı çalışmaların temelini sessiz ve derinden örgütleyen, bu sebeple de medyada fazla görülmeyen Bakan Hanımefendi diğer konu başlıklarını da sıralamış:
“Türkiye’de üç milyondan fazla izleyicisi olan, 18 yaş altı çocuklara yazarlık öğreteceğini söyleyen Wattpad platformunda çocuklarımız her türlü zorbalık, şiddet, cinsel istismar, intihar, madde bağımlılığı gibi olumsuz içeriklere maruz kalıyordu. Onu kapattık.” diyor.
Bakan Göktaş, "cinsiyetsizleştirme kampanyalarının" ise küresel dayatmaya dönüştüğünü ve bunun son örneğinin Paris Olimpiyatları'nın açılışında görüldüğünü belirtti ve aile odaklı sosyal risk haritaları hazırladıklarını söyledi.
Ayrıca Göktaş, doğurganlık hızındaki düşüşün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından "varoluşsal tehdit" olarak nitelendirildiğini ve bu konuda kapsamlı saha araştırması başlatacaklarını da hatırlattı.
Bizim Haber 7 sitesinde de genişçe yer alan Bakan Hanımefendinin bu ve daha başka tespitlerine hiçbir itirazım yok.
Yalnız eleştirimin hemen başında şunu açıklıkla ifade edeyim ki bütün bu maddelere ister tek tek bakalım ister toplu olarak hepsine birden bakalım, tabirimi mazur görün ama hanımefendi biz, açıkçası sivrisineklerle mücadele ediyoruz.
Oysa bataklığı görmüyoruz.
Sineklerin asıl ürediği yer ise ailelerimizdir.
Oysa siz ailelerden de destek istiyorsunuz.
Hangi aile Mahinur Hanım?
Bu köşeden sürekli yazdım, haykırdım, “anneyi, dolayısıyla aileyi kaybediyoruz” dedim ve hala diyorum.
Yıllardır, “Güçlü Kadın” diye diye kadınlarımızı yuvalarından koparıp, erkeklerle kas yarışına sokarak anneliği örseledik ve evlerimiz, ailelerimiz yuva olmaktan çıkıp, otele dönüştü adeta.
Sadece bu kadar mı?
Elbette hayır.
Sekiz saat çalışmaktan dolayı takati kalmayan anneyi eve geldiğinde bekleyen çamaşır, bulaşık, ütü, toz alma, yemek, çocuk bakımı… Ve daha onlarca işten sonra bu kadından aile bütünlüğünü sağlayacak davranışlar beklemek insafsızlık değil mi?
Bakan Hanım, siz Avrupa’yı benden ve Türkiye’de yaşayan bir çoğumuzdan iyi biliyorsunuz.
Oradaki bazı ülkelerde Kadın Sığınma Evleri yeterli olamayınca artık zincir oteller kiralanıp, mağdur kadınlara barınma imkânı veriliyor.
Giderek biz de onlara benzemeye başlıyoruz.
Avrupa Birliği’nden alınacak çerez kabilinden fonlarla çalışan kadınlarımıza ve çocuklarına bakanlara destek oluyor, daha fazla kadının aileden ve çocuklarından koparılmasına zemin hazırlıyoruz.
Fakat aile bütünlüğü için her şeyini feda eden ev hanımlarına destek, yardım, fon, ilgi olmuyor, neden acaba?
“Efendim ev hanımlarımıza da emekli olma imkânı sunuyoruz” diyeceksiniz.
Söyler misiniz, Türkiye’de yaklaşık 11,5 milyon olduğu söylenen ev hanımlarımızın kaçta kaçı bu imkândan yararlanabilir, söz konusu primleri ödeyebilir ki?
Öte yandan, başkanımız Erdoğan'ın doğurganlık hızındaki düşüşü
"varoluşsal tehdit" olarak nitelendirdiğini ve bu konuda kapsamlı saha araştırması başlatacağınızı söylüyorsunuz.
Doğurganlık hızındaki düşüşe çalışan kadının sebep olduğu konusunda Türkiye ve Türkiye dışında yüzlerce araştırma yapılmış.
Geçen yazılarda istatistikler verdiğim için şu kadarını söyleyeyim:
Dünya genelinde aile kavramı bilerek-bilmeyerek bitiriliyor.
Türkiye Aile konusunda örnek bir çalışma ortaya koyabilir, koymalıdır.
Bu çalışma, anneyi merkeze alarak yapılmalıdır.
Anne merkezli çalışma yapılmadan aile bütünlüğü sağlanamaz, mahalle aidiyeti süremez, komşuluk yapılamaz, doğurganlık oranı yükseltilemez, çocuklarda ve ergenlerimizdeki dijital ve diğer madde bağımlılıkları önlenemez.
Çocuğu anne şefkatinden, kokusundan, sıcaklığından, sevgisinden ve merhametinden uzaklaştıran seküler anlayışı; bakıcı, kreş ve benzeri Batıcı yaklaşımları terk etmeden sivrisineklerle uğraşırsınız.
Benden söylemesi.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
-
Akın Tezel 3 ay önce Şikayet EtAynen katılıyorumBeğen Toplam 4 beğeni
-
Devran 3 ay önce Şikayet EtTebrikler Ferman hocam. Bu kadar.Beğen Toplam 6 beğeni
-
Taner 3 ay önce Şikayet EtMerhaba Ferman Bey, Çok doğru tespitler. Malesef Avrupa diye diye kendi aile kültürümüz-kimliğimiz yok ediliyor. Nerden nereye geldik. Yetkililer de bu işe çare bulmak yerine yine Avrupa'nın köhneleşmiş düzenine ayak uyduruyorlar. Ne olur artık tehlikeyi görün ve benliğimize dönelim. Saygılarımla,Beğen Toplam 4 beğeni
-
KENAN DALGIÇ 3 ay önce Şikayet EtÇok doğru tespitler. Tebrik ederim. Teşekkür ederiz.Beğen Toplam 5 beğeni
-
Ahmet duran akdeniz 3 ay önce Şikayet EtÇok doğru tesbi yapmışınız allah razı olsunBeğen Toplam 5 beğeni