Ferman Karaçam
Ferman Karaçam
HABER7 YAZARI

Gazze enkazında kalanlar

GİRİŞ 01.02.2009 GÜNCELLEME 01.02.2009 YAZARLAR

Cemil Meriç bir kitabında “okumak kopmaktır” der. Yıllar evvel bu cümleyi okuduğumda, geçirdiğim sarsıntının etkisinden, cümlenin altındaki açıklayıcı bilgileri birkaç defa tekrarladığım halde, hala yeteri kadar idrak edemediğimi geçen gün bir gazetenin köşe yazarını okuyunca fark ettim.

Aşağıda bazı bölümlerini alıntılayacağım yazıyı okudukça eminim siz de merhum Cemil Meriç’in ne demek istediğini derinden kavrayacaksınız.

Köşe yazısında yazarımız, arada İsrail’in de hatalı taraflarının olduğunu, zevahiri kurtarır gibi hatırlatıp bakın neler diyor; “…Ama bütün gerçeklik ve akıl – zavallı Filistin – hamaseti altında yok oluyor. Hamas’ın bir terör örgütü olduğu, İsraillerin gündelik yaşamlarında ne gibi tehditler yaşadığı gerçeği unutuluyor.”

Yazarın, karşılaştırma yaparken devletlerden birinin topraklarının işgal edilip, adım adım soy kırım uygulanıp yok edilirken ve elinde silah ve ordu bulunmazken, diğerinin elinde teknolojinin bir oyuncak gibi kullanıldığını ve nükleer bir güç olduğunu unuttuğu gibi bir unutkanlık mı bu acaba?

Devam ediyor sayın yazar, ”Birkaç sarıklının önderliğinde toplumsal histeriye kapılmak üzere Türkiye. Hepimiz biliyoruz ki asli amaçları Türkiye’yi dönüştürmek: Laik ve demokratik Cumhuriyet’ten İslam Cumhuriyeti’ne geçiş sağlamak.”

Ve yazının sonunda asıl tarafını, niyetini, tiynetini daha açık bir şekilde ortaya koyuyor şu sözleriyle; “Kusura bakmayın, ben bu protestocularla aynı safta yer almak istemiyorum. Maksat İsrail devletini protesto etmekse orada tekbirin, sarıklının, cüppelinin ve onlarca başka siyasi simgenin işi ne?
Provokasyona getirilen halk ellerinde görünmez swastika’larıyla şov yapıyor meydanlarımızda. Bu işin nerelere varabileceğini kestirmek zor değil.”

Son cümleye dikkat ettiniz mi? yazarımız gelecekte kötü şeylerin olabileceğini ima ederek bir aydın edası ve sorumluluğu ile bizi uyarıyor.

Bu mudur aydını Türkiye’min, kendi ülkesinin de tamamına yakınının bir parçası olan Orta Doğu’nun tarihine dair hiçbir şey bilmeden, takım tutar gibi bir “tarafı” tutan?

Okuduğu ve öğrendiği her kelimeyi birer tuğla gibi kullanarak kendine bir kule yapıp, içine girmiş ve o kulenin içinden tepesine tırmanmış, sadece kafasını dışarı çıkarmış bakıyor dünyaya. Bütün bildikleri ile kendisine, hisarlar ve kuleler yapıp içinden çıkamayan, sonrada çıkmak istemeyen, yalnızlaşan, içinde yaşadığı toplumla tüm bağlarını çözüp, kulesinde mahsur kalan bir aydın.

Elbette kopacaktır bu aydın; dışındaki her yerden, herkesten ve her şeyden. Çünkü bu aydın sadece kendisini okuyor ve kendisini tanıyor. 

Dışladığı, ötekileştirdiği tarafa ait hiçbir bilginin kırıntısına dahi tahammül edemiyor. Öteki tarafın kitapları, dergileri, sanat eserleri, değer yargıları ve acılarına dair herhangi bir şeyi gözüne soksanız bakmaz, okumaz, ilgilenmez. Bunların yerine yine hep “kendi tarafını” okur ve okudukça diğer taraftan kopar. Sonunda empatisini tamamen yitirir, kafalarını sisifos’a takıp, kulelerinde tek başlarına yaşar, toplumdan habersiz ölürler, aydın kimliğini de yitirmiş olarak.

Oysa gerçek aydın içinde yaşadığı toplumun dertleriyle dertlenir, toplumu ile birlikte soluk alır verir, acısını acı, neşesini neşe bilir. Toplumuna karşı sorumludur, elindeki kalemi, o yükü ve sorumluluğu çok ağır olan kalemi, sadece hakikat için kullanır, “koptuğu” ve ötekileştirdiği toplumun zararına ve gerçeğe aykırı olarak değil.

Şimdi bu yazarlara, “insanlık” belirtisi sayılabilecek vicdan kırıntılarına dahi rastlanmayan bir İngiliz, Japon… Gazete köşe yazarı ve aydınları ile senin aranda Gazze’ye bakışta aynı paralellik var, peki bu normal mi? diye bir soru sorulsa, sahi bundan bir şey anlar mı bu arkadaşlar!

İsrail tam 22 gün savunmasız insanlara bomba yağdırdı ve bunun sonucu olarak:
50 binden fazla insan evsiz kaldı, yarım milyondan fazla insan şu anda aç ve susuz. 30 bin kadar ev oturulamaz halde, mabetler yerle bir edildi. 1500’e yakın Gazzeli öldürüldü, bunun yaklaşık üçte biri çocuk. 6000’e yakın insan yaralı – ki bence en can alıcısı bu - ve bununda yine üçte bire yakını çocuk.

Bu yıkım ve bu soykırım karşısında insanlık ayağa kalkmalıydı. Haydi, insanlık bunu başaramadı.

O zaman Müslüman aydınlar ayağa kalkmalı idi. O da olmadı. Peki, kim ayağa kalktı?
Halk, halklar ayağa kalktı, İşte ilginç olanıda bu. Halkı Müslüman olan bütün ülkelerin halkları ayağa kalkıyor. Bu zulmü, bu yıkımı, bu vahşeti… durdurun diyor. Fakat halkı Müslüman olan bu ülkelerin gazetecileri, siyasetçileri, yazarları, akademisyenleri, aydınları, sanatçıları… aldırmazlık, umursamazlık, insafsızlık ve vicdansızlıklarından dolayı hem kendi halklarının tutumlarının tersine bir tarafa düşmüş, hem de katliama sessiz kalmışlardır.

Böylece halkımız açısından bakılınca ma’şeri vicdan, toplumsal hafıza ile elele tutuşup, ortak tarihi geçmişe ve ortak uygarlık mensubiyetine parmak basarken, öte yandan kendi uygarlığını ve içinden çıkıp yetişdiği toplumu ile hiçbir ortak bağı kalmayan entelektüel camia yani Müslüman ülkelerin entelektüeli Gazze’de enkazın altında kalmıştır, ne yazık ki.

Yukarıda bir bölümünü saymaya çalıştığım tahribatın ve yıkımın yanında enkaz altından yıkıma dahil edilecek onlarca yeni haber gelmektedir.

Fakat bana kalırsa bu enkaz ve enkazın altından çıkacak olanların hepsinin yerini yenileri alacak, yaralar sarılacak ve eşya, mal, mülk, para… Ne varsa enkazın altında kalmayacaktır.


Ama daha acı olanı şudur ki aşağıda sorumluluk sırasına göre numaralandırdıklarım asla bu enkazın altından çıkamayacaktır. Çünkü asıl Gazze enkazının altında bunlar kalmıştır;

1) Yaser Arafat’ın koltuğunda oturduğu halde, o koltuğun hakkını veremeyen Mahmut Abbas,

2) Halkı Müslüman olan bütün ülkelerde kendi halklarından kopuk olarak yaşayan ve yazan, çizen, siyasetçi, gazeteci, akademisyen, sanatçı… ve tüm aydınları,

3) İsrail’in 60 yıldan fazla bir zamandan beri sadece zulmeden, yakan, yıkan, işgal eden, bir zorba olduğunu unutarak, gerçeği ve hakkı, hakikati gizleyen herkes

4) Öldürülen yaklaşık 1500 kişiden, yaralı yaklaşık 6000 kişiden üçte biri çocuk. Yani yaklaşık 500 ölü çocuğu, 2000 yaralı çocuğu seyreden insanlık,

5) Yardımlaşma kuruluşlarına olan güveni azaltmak için pervasızca yayın yapanlar da enkazın altında kaldı. Çünkü yardım kuruluşlarına olan güven ve katılım taptaze ve dipdiri idi,

6) Hiçbir toplantı yapmayan, hiçbir ses çıkarmayan, yıkımı sadece seyreden İKT (İslam Konferansı Teşkilatı) ve bununla birlikte hareket etmesi gereken ülkeler.

Enkaz kalkacak ve yaralar sarılacak, acılar zamanla unutulacak.

Fakat yukarıda saydıklarım enkazın altında kalacak ve asla unutulmayacaklar.
Çünkü bunlar istiyorlar ki; 1940’lardan bu tarafa adım adım yürütülen zulüm devam etsin ve ortada Filistin diye bir şey bırakılmasın. Uçaksız, tanksız, topsuz, mermisiz, askersiz, gemisiz, fakir ve kimsesiz kalmış bir toplum yok edilip tarihe gömülsün ve istiyorlar ki bu toplumun uygarlığı ile, tarihi ile, değerleri ve can yakan acıları ile ülkemizden hiç kimse bağ kurmasın, hatırlamasın, yardım etmesin, sokağa çıkmasın. Olup biten katliamı ve zulmü kendileri gibi kulelerinden ve bir “piknik” havası içinde seyretsin, herkes.

Heyhat! Yerden sökülmüş bir ağacın köklerine yapışıp kalan bir tutam toprak olaydınız keşke. Gün olur bir namertten korunmak zorunda kaldığınızda “çatlağına sızan su gibi” sizi yine kendisinden bir parça olarak içine alabilirdi ve namertten koruyabilirdi bu topraklar, heyhat ki heyhat!

Ferman KARAÇAM / Haber 7

YORUMLAR 5
  • adnan menderes 15 yıl önce Şikayet Et
    şehitler enkazın altında kalmadılar. göğe yükseldiler...sevgiliye kavuştular.enkazın altında bizler kaldık.....kim bilir belki hamiyeti islamiye ve insaniye depreşirde enkazların altından bizlerde çıkarız..hasbunallahi ve nimel vekil
    Cevapla
  • Ali Haydar 15 yıl önce Şikayet Et
    Yazardan Yazara Fark. Halkın sesi Hakkın sesidir,denir.Vicdan muhasebesi içinde olan insaflı ve inançlı kimseler için aklın yolu birdir.Yazarlar bu sıratı müstakim yolunu takip ettikleri nisbette toplumun vicdanı olurlar.Bunun tersini savunmayı meslek edinmiş kimseler konuşur.İllegal yapılanma içinde ülkemizin kaderiyle oynadığını sanan ahmaklık içine girerler Bizlere düşen sabırla onları takip etmektir.
    Cevapla
  • Ramazan Erkut 15 yıl önce Şikayet Et
    Ömer Faruk kardeşime.... Elbette çabalarımız yeterli değil. Yaşanan acı olaylar yeterince kanatmıyor yüreğimizi belki de. sebebi mâlum değil mi? 100 yılın katmerlenmiş bakımsızlığını yaşıyor gönüllerimiz. Telaşa hiç gerek yok; artık insanı hatırlatacak, gönüllere gerleşecek ilaç filizleniyor Allah'ın izniyle. Elimizden bir şey gelmiyorsa en büyük sığınağımız duâmız var, Allah'ımız var!..
    Cevapla
  • Ömer Faruk Biçer 15 yıl önce Şikayet Et
    BİZ ENKAZIN NERESİNDEYİZ HOCAM. Kıymetli Ferman Hocam. Allah uzun ömür versin Gazze de sizin oğlunuz ölseydi böyle mi yazardınız bu yazıyı? 1.Pratikte hiç bir adım atmayan iktidar 2.Askeri işbirliğimiz devam edecek diyen Vecdi Gönül 3. Yılllardır bizim paramızla zengin olan ama sembolikte olsa tek bir ürüne ambargo koymayan MARKETLER 4.Meydanlarda iki sloganla görevini yaptığını sanan bu yığınlar... Evet hocam bizler! Bu saydıklarım enkazın neresindedir? Enkazın altı sadece o kadar mıdır? Madem enkazın altına ışık tuttunuz, lütfen???!!!
    Cevapla
  • semra 15 yıl önce Şikayet Et
    .... ellerinizden öpüyorum. kelimesi kelimesine katılıyorum. Enkaz altında kalanlar elbette şehitler değil. Yüz çevirenler, katiller, katillerin yardımcıları dostları. İnsan ne yaparsa kendine yapar. Yaptığı kötülükte kendinedir, iyilikte. En küçük kötülük cezasız kalmayacak elbet. Siyonistler ve onların yardımcıları cehenneme layık odundan başka bir şey değil. Bu sebeple onlarda kalp aramayın. merhamet aramayın.
    Cevapla