Mina faciası ve İslam dünyasının ortak vicdanı
“Nerede yanlış yapılıyor?” sorusu çok önemli.
Giderek yoksullaşan, bilimde, teknolojide, sanatta; kısaca hayatın her alanında üstünlüğünü kaybeden İslam dünyası sanki inançlarını, umudunu, hayallerini terk etti. İçinde bulunulan durumun zenginlikle alakası yok. Petrol zengini ülkeler de bu çaresiz gidişe ilaç değil çünkü İslamiyet’in altın yıllarındaki o ruh, inanç yok.
Mina’da yaşanan faciayla 800’e yakın Müslüman’ın hayatını kaybetmesi, mülteci dramından sonra, üstelik bu Kurban Bayramı’nda her şeyin üzerine tüy dikti. Yoksulluk, adaletsizlik, terör ve yıkım, Müslümanların üzerine âdeta “edinilmiş ya da öğrenilmiş çaresizlik” gibi yapıştı.
Petrol zengini ülkelerin safahat içindeki yönetimleri de Müslüman, suçsuz insanları, kadınları katleden Taliban, Boko Haram ve DAEŞ gibi cinayet örgütlerini kuranlar da, yaşadıkları ülkenin meşru yönetimine porno kasetleriyle, dinlemelerle tezgâhlar yapıp hizmet ettikleri karanlık odaklara çalışan "Gülen çetesi" de, Gazze’ye açılan tünelleri su doldurup İsrail’in saldırıları altında inleyen Filistin halkının can damarını kesen Sisi ve yönetimi de Müslüman sonuçta.
Sıradan ve vasat bir Müslüman bile bilir ki (örneğin ben) Allah, iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin, adaletin ve ahlakın yolunu göstermiş, bunun için akıl ve fikir de vermiştir.
Eğer İslam dünyasının ortak vicdanı tedavüldeyse, bu katliamlara ve yıkımlara karşı ortak aklın yolunu bulabilmenin de bir yöntemi mutlaka vardır.
Mescid-i Aksa, İsrail saldırıları ve kıyamet günü...
Aziz Pavlus, Hristiyanlığa göre Hazreti İsa çarmıha gerildiğinde bunun artık bir kıyamet olduğunu, tüm Hıristiyanların ellerinde ne var ne yok satmaları gerektiğini duyurdu. İsa’nın peşinden giden herkes onun dediğini yaptı ama yıllar geçip gitti, kıyamet filan kopmadı. Hepsi aç ve sefil kaldılar. Pavlus bile dilenmek için Roma’ya gitti.
Pavlus gerçi daha sonraları yan çizip kıyametin 1000 yıl sonra kopacağını söyledi ama Hıristiyanların büyük kısmı bu fikri çoktan terk etti. Onlar aklın yolunu tercih ettiler. Amerika’daki Evangelist mezhebi mensupları hariç.
Yahudiler de bu beklentiye sahip.
Tarihin en savaş sevici ABD Başkanı Evangelist Bush ile bunun için çok uyumludurlar. Çünkü bir büyük kitlesel ve yıkıcı savaşın kıyamet gününü yaklaştıracağına ve kıyamette de Mesih’i Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Zeytin Dağı eteklerine indireceğine inanırlar. Bu yüzden tüm Yahudi zenginler, birkaç apartman fiyatına Zeytin Dağı’nın eteklerindeki mezarlıktan kendilerine yer satın alırlar. Eğer burada gömülü oldukları sırada kıyamet koparsa cennete gideceklerdir ve ahiret köprüsü de Zeytin Dağı ile Mescid-i Aksa arasında kurulacaktır. Onlara göre Mescid-i Aksa’nın altında hem Hazreti Musa, hem de Hazreti Süleyman’ın sandıklarının bulunması da bir diğer mühim nedendir.
İsrail askerlerinin çeşitli bahanelerle girip talan ettikleri, alçakça yağmaladıkları, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın onlar için önemi buradan gelir.