Gurbetçi Böcek ailesinden iki çocuk ve anne, yüksek ihtimal zehirlenme sebebi ile yaşamını yitirdi, baba yoğun bakımda. Onlarla aynı otelde kalan iki turist de benzer belirtiler yüzünden hastanede yatıyor.  İki ihtimal üzerinde duruluyor. Ya yedikleri bir gıdadan zehirlendiler ya da kaldıkları oteldeki bir şeyden.

Birkaç ay önce Hollandalı bir aile de iki çocuklarını benzer bir sebeple, Taksim’de yedikleri tavuk döner yüzünden kaybetmişti. Geçen yıl ise İzmir’de bir kadın yediği kumpirden zehirlenerek ölmüştü.

Anlayacağınız Türkiye’de gıda zehirlenmesinden ölmek “olmayacak iş” değil.

Oteldeki bir ihmalden dolayı ölmek? E, Bolu Kartalkaya katliamı gibi örnek ortada iken, buna da “olmayacak iş” diyemeyiz sanırım.

Felaketi yaşayan Böcek ailesi, Beşiktaş Ortaköy’de sokaktan midye dolma alıp yemişler. Eli yüzü düzgün bir işletmede kokoreç yemiş, çorba içmişler. Son olarak da lokumcudan lokum almışlar. Yani yedikleri arasında sokak yemeği de var kalbur üstü lokanta yemeği de şekerleme de…

Buradaki sorun nereden kaynaklandı bilmiyoruz ama, geçtiğimiz yaz yaşanan olayla beraber düşününce Türkiye’deki tüm yeme içme sektörü zan altında kalıyor. Umarız lokantacılar odası, ticaret odası, belediyeler, konuyla ilgili bakanlıklar tehlikenin büyüklüğünü fark ederler.

Olaydaki bir detay ise özel olarak ilgi çekici….

Midyeci, lokantacı, lokumcu, otelci, otelde ilaçlama yapan şirketin sahibi… Zehirlenme olayından sonra hepsi suç şüphesi ile göz altına alındı.

Peki tüm bu adamların ortak özelliği ne biliyor musunuz? Hepsinin geçmişte suç kaydı olması!

Lokumcu F.T.: 1 taksirle yaralama

Kokoreççi E.E.: 1 yaralama, 1 görevi yaptırmamak için direnme

Midyeci Y.D. : 5’i dolandırıcılık olmak üzere 11 suç kaydı

Otel sahibi H.O : 1’i kasten yaralama olmak üzere 2 sabıka kaydı

İlaçlamacı S.K. : 1’i taksirle yaralama, 1’i nitelikli dolandırıcılık olmak üzere 3 sabıka kaydı

Breh, breh, breh! Sabıka bolluğu var resmen! İnsan “bir tane olsun sabıkasız adam yok mu yahu bu sektörde?” diye sormadan edemiyor.

 Türkiye’de turizm ve eğlence sektörü kimlere emanet acaba? Lokantacılar, midyeciler, kokoreççiler, çorbacılar, balıkçılar, otelciler… Hepsi böyle mi dersiniz?

Evet, hepsi değilse de maalesef çoğu böyle. Özellikle de İstanbul, Bodrum, Alanya, Marmaris, Çeşme gibi çok rant getiren yerlerde.

Çünkü Türkiye’de gıda ve turizm işi artık bir mafya mekanizmasına dönüşmüş halde. Bırakın büyük lokantaları, midyenin kokoreçin bile mafyası var. Normal bir esnafın bu tip işletmeleri yürütmesine ne parası ne de “gücü” yetiyor. Hatta bazı noktalarda mafya, belediyeyi, bürokratları bile kontrol ediyor.

Turizmdeki, yeme içme sektöründeki kalitesizliğin ve fahiş fiyatların sebebi de esasen bu mafya egemenliği.

Çünkü mafyanın ahlakı olmaz. Mafya, salt para için her değeri ayaklar altına alan, teröristler dahil herkesle iş birliği kurabilecek bir yapıdır.

TABELACI GENÇLİK

Ankara’daki yol tabelası üçüncü defadır kırılıyor…

Gençler üzerine tırmanıp fotoğraf çektirdiği için.

Tabelanın önünde bir kuyruk oluşmuş. Tabelaya tırmanma kuyruğu!

Tabelanın hiçbir özel anlamı yok. Mekanın da zamanın da bir özelliği yok

 Sıra bekleyenler de aynısını söylüyorlar, “akım olduğu için geldik” diyorlar.

Ne akımı bu? Ne akıyor? Nereden nereye akıyor? Kimsenin bir şey bildiği yok ama, herkes tabelaya tırmanma sırası bekliyor.

“Ukraynalılar nasıl Zelenski gibi bir tipi başlarına getirdiler” diye merak ediyorsunuz ya hani…

İşte cevabı bu tabela olayında. Ukrayna’da da yıllar boyunca böyle böyle şeyler oldu. Hiçbir anlamı olmayan sanal algılar gerçek yaşamı işgal edecek kadar güçlendi…

Sonuç ise ortada.