Gülay Göktürk
Gülay Göktürk
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Çözüm sürecinin kaderini Kobani’ye bağlamak

GİRİŞ 04.10.2014 GÜNCELLEME 04.10.2014 YAZARLAR

Kandil’in aylardır Çözüm Süreci’ne karşı sürdürdüğü saldırgan tutum ve ardından Kobani üzerinden yürüttüğü “IŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğu, Türkiye’nin Rojowa devrimini boğmaya çalıştığı, hatta tezkerenin de asıl amacının bu olduğu” propagandası, haklı olarak akıllara yine o mahut soruyu getiriyor: 

PKK çözümü istiyor mu? Baştan beri samimi olarak istedi mi? 

* * *

Siyaset söz konusu olunca samimiyet arayışları her zaman naif kalır, doğrusu pek de önemi yoktur. Siyasi aktörlerin isteklerinden, arzularından ziyade reel politiğin gerektirdiğidir önemli olan. 
Bu konuda da böyle oldu. Çözüm Süreci gündeme geldiğinde, PKK’nın buna karşı çıkıp “savaşa devam” deme şansı yoktu. Dediği anda hem kendi kitle tabanında, hem de uluslararası planda haksız bir zemine düşmüş olurdu, askeri olarak sonuç alınamayacak bir savaşta Kürtleri boşu boşuna ölüme sürükleyen duruma düşer ve Kürtleri kaybedebilirdi. 
O yüzden kabul etti. Ama bunun kerhen bir kabul olduğunu hep gördük ve bugün daha da iyi görmekteyiz. 
Evet, bu gönülsüz bir kabuldü çünkü Kandil’deki şefler, silahların devreden çıkıp siyasetin hükmünü sürdürdüğü bir ortamda kendi kafalarındaki hedeflere ulaşmalarının garantisi olmadığını biliyordu. Sandık sonuçları, kamuoyu yoklamaları, çeşitli örgüt eylemlerine katılma oranları ortadaydı. Bu oranlarla PKK’nın, bırakın ayrı devlet ya da federasyonu; dayandıkları kitleden “otonom bölge statüsü” kararını çıkartmaları bile zordu. O yüzden de statü konusunu daha baştan “tepede”, hükümet heyetiyle pazarlık yaparak “bağlamayı” umdular. Ama hükümet buna yanaşmadı; statü pazarlığı yapmadı. 
Yerel seçimlerden sonra giriştikleri ve “demokratik özerkliğin fiilen inşası” dedikleri emrivaki denemeleri ( karakol eylemleri, vergi toplama girişimleri, okul yakmalar, heykel dikmeler, Atatürk büstü yıkmalar,  petrolden pay isteriz çıkışları ) bu sıkışmışlığın sonucuydu. 
Ne var ki bütün bu eylemlerin bölge halkı tarafından hiç de hoş karşılanmadığı da görüldü. Sağduyulu kitleler, çözüm süreci gayet iyi niyetle yürütülmeye çalışılırken girişilen bu düşmanca eylemleri tasvip etmediler. 
İşte Kobani meselesi bu koşullarda bir “umut” olarak devreye girdi. Türkiye’deki Kürt çoğunluk, çözüm sürecine böylesine büyük bir şevkle sarıldığı müddetçe, PKK’nın süreci bozmasına imkân yoktu. Ama şimdi, Rojawa ile birlikte bir fırsat doğabilirdi. Eğer bu noktada Kürtlerin hükümete olan güveni sarsılabilirse Çözüm Süreci’nden de soğutulabilirdi. 

Devamı için tıklayın >>>

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL