Perşembenin gelişi: Dershaneler
“Ben bu yasaklamaya, pratik sonuçlardan ziyade, özgürlükler meselesi olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum. Zira Erdoğan’ın ‘bitirin’ dediği şey, hür bir toplumun olmazsa olmazlarından olan girişim özgürlüğünün ‘bitirilmesi’dir.
1982 Anayasası'nın ‘Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti’ başlıklı 48’inci maddesinde kapı gibi ‘Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir’ hükmü var. Bu hüküm girişim ve ticari faaliyet serbestisini düzenliyor. 48’inci maddenin gerekçesi konuyu daha da açıklığa kavuşturmak için ‘Hürriyet temeline dayalı bir toplumda irade serbestliği çerçevesinde ferdin sözleşme yapma, meslek seçme ve çalışma hürriyetlerinin garanti olunması tabiidir’ diyor.
Kanun koyucunun anayasal bir hak olan girişim özgürlüğünü kısıtlayabilmesi için, bu kısıtlamanın ‘kamu yararı’na olduğunu ortaya koyabilmesi gerekir.
Dershaneler, gençliğe kötü alışkanlık edindiren, ruh ya da beden sağlığını bozan bir üretim yapmıyorlar ki, senin ‘kamu yararı’ gereği girişimcilik hakkını kısıtlama hakkın doğsun. Eğer insanlar çocuklarına yatırım yapmak için para harcamak istiyorsa harcar; onların keselerini onlar adına düşünmek de hükümete düşmez.
Dolayısıyla bu yasaklama açıkça anayasa ihlalidir.
Bakalım, dershane sahiplerinden kararı Anayasa Mahkemesi’ne götüren olacak mı...”
Bu yazıdan iki yıl sonra dershaneleri kapatan yasa, CHP tarafından, hem anayasanın eğitim hakkını düzenleyen 42. Maddesi açısından hem de girişim özgürlüğünü teminat altına alan 48. Maddesi açısından anayasaya açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü.
Aslında bu o kadar apaçık bir aykırılıktı ki, bunu görmek için anayasa hukukçusu olmaya da gerek yoktu.
Muhtemelen AK Parti de görüyordu sonucu.
Karşısında iki yol vardı: Ya, Cemaatin dershane zincirinde yer alan kurumların tek tek paralel örgütle organik bağlarını bulup çıkaracak; toplanan paraların ne gibi faaliyetlerde kullanıldığını tespit edecek; okulda öğrencilere yönelik yürütülen endoktrinasyon çalışmalarını, çalıntı sorularla çeşitli kurumlara adam yerleştirme faaliyetlerini, öğrencilerden velilere uzanan ağları ve bu ağların nasıl kullanıldığını bulup çıkaracak; kısacası bunların normal eğitim kurumları olmayıp gizli bir organizasyonun parçaları olduğunu deşifre ederek yargıyı göreve çağıracaktı...