Kılıçdaroğlu, Ruhat Mengi'nin Koç pasını taca attı

"Demokrasilerin olmazsa olmazı güçlü bir muhalefettir" söylemi modern ezberlerimizden biri oldu. Siyasal iktidar ve muhalefet tarafından da kabul edilen bu gerçeğin Türkiye'deki yansımasına dair çok şey yazıldı, yazılmaya da devam edecek. Çünkü bu süreç eleştiriden çok özeleştiri süreci...

Diğer taraftan Türkiye'de muhalefet hiçbir zaman kendi durumundan şikâyetçi olmadı. Tarzını, duruşunu ve siyaset yapma biçimini değiştirmekten, dönüştürmekten yana inisiyatif kullanmadı. Böyle olunca da çok serzenişte bulunan ama proje üretemeyen bir muhalefet ile sınanır oldu Türkiye…

Bu gidişat iktidarın bıyık altından güldüğü bir durum olsa da yine de "Büyük Türkiye"ye yakışır bir tablo olmaktan hep uzak kaldı.

Kılıçdaroğlu iftarı sonrası Ruhat Mengi sahnede

Ekonomi Gazetecileri Derneği tarafından Cuma günü (26 Mayıs) Türkiye Gazeteciler Cemiyetinde düzenlenen iftar organizasyonunda çok sayıda gazeteci, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi.

Önce "Sezar'ın hakkı Sezar'a" deyip öylesine kötü bir organizasyondaki aksaklıklara rağmen durumdan rahatsız olmayan Kılıçdaroğlu'na teşekkür etmek lazım… (Ayakta kalan gazeteciler, çalışmayan mikrofonlar, yapılamayan yemek servisleri, kötü bir mekân seçimi vb. durumları bir araya toplayınca dışardan bakan "kasıt varmış" gibi algılardı…)

İftar sonrası Kılıçdaroğlu konuşmadan ziyade soru cevap faslına geçmeyi uygun gördü. Toplantı bazı açılardan ilginçti. Bugüne kadar EGD'nin hiçbir etkinliğine denk görmediğim konuklar vardı. Ruhat Mengi iftarın şov kadınlığına (Showwoman) soyunsa da havayı kokladığından olsa gerek, kısa kesti. Toplantının ilk sorusu Aydınlık Gazetesi ve Ruhat Mengi'den geldi ve elbette Koç Grubu'na dairdi.

Birazı soru, çoğu yorum, tamamı mesaj verme kaygısı

Ruhat Mengi, Gezi olayları, Doğan Grubuna verilen vergi cezası, gazetecilerin işsiz kalması, iş dünyasının konuşamaz hale gelmesi yorumlarını yaptıktan sonra Koç'un güvenilir bir grup olmasından, vergi rekortmenliğinden dem vurdu. Aramaların oradaymışçasına "didik didik" yapıldığı ve grubun onuru ile oynandığı yargısına vardı. Sorudan çok yorum yaptı.

Mengi "Bu durumda bir şeyler yapılması gerekiyor.  Demokrasilerde muhalefet partilerinin devreye girmesi gerekiyor. Eğer "Başkanlık Sistemi" olsaydı muhalefet tamamen devreden çıkacaktı. Başkanlık sistemi yok ama yine devreden çıkmış gibi görünüyor onların sözlerini hesaba katan yok. Buna nasıl çözüm bulacaksınız? Bundan sonra da böyle iktidar partisi istedikleri gibi ilerleyecek muhalefetin hiçbir söylediği kabul edilmeyecek mi?" diyerek misyonunu tamamladı.

Kılıçdaroğlu'nun "TÜPRAŞ'ta arama" yorumu

Cevap sırası Kılıçdaroğlu'na gelmişti. 12 yıllık vergi denetim görevinde hesap uzmanı olarak çalıştığını aktaran Kılıçdaroğlu TÜPRAŞ ile ilgili verilen arama kararının olağan bir inceleme kararı olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu vergi incelemesinin yapılabileceğini ama inceleme kararının objektif unsurlara dayanması gerektiğini ve talimatla vergi denetim olmayacağını vurguladı.

Döneminde vergi denetiminin bağımsız olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, Koç Grubuna yapılan incelemenin, Başbakanın "Hesabını verecekler" söyleminden sonra yapılmasına dikkat çekti objektif olmadığını iddia etti. Israrla her toplantıda gündeme getirdiği Hitler benzetmesini yine yaptı. Kılıçdaroğlu yapılan bu inceleme ile iş dünyasına verilmek istenen bir mesaj varsa bunun daha da vahim olduğunu kaydetti. Başbakan'ın amacının gözdağı vermek olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu bu duruma sadece muhalefetin itiraz etmesinin yetmeyeceğini TOBB, İTO,İSO, ATO gibi sivil toplum kuruluşlarının itiraz etmesi gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu muhalefet olarak konuyu araştıracaklarını ve bazı arkadaşlarının bazı bilgilere ulaşmaya çabaladıklarını söyledi. Tek başına muhalefetin tepki vermesinin Başbakanın ekmeğine yağ süreceğini anlatan Kılıçdaroğlu partilerinin sanki bir grubun yanındaymış gibi imaj ortaya çıkmasını istemediklerini söyledi.

CHP, Koç Grubu'na mesafeli mi?

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından Koç Grubu'nun vergi denetimi ile ilgili atılan adımların takip edileceğini ve kamuoyuna aktarılacağı çıkıyor.

Ama özellikle dikkat çekmek istediğim bir nokta var. "Tek başına muhalefetin tepki vermesinin Başbakanın ekmeğine yağ süreceği" düşüncesi ve "partinin bir grubun yanındaymış imajını istememesi" son derece manidar…

Kılıçdaroğlu, Koç grubuna yapılanları şüpheli bulsa da arkasındayız imajı vermek istemiyor. Koç'un mu CHP'yi yoksa CHP'nin mi Koç'u istemediğini zaman gösterecek.

Diğer taraftan Rahmi Koç'un 2002 yılında ABD dönüşü havalimanında AK Parti'nin kuruluş bilgisini verdiği açıklama ve yapılan kamu ihalelerinde Koç Grubu'nun aldığı işler düşünüldüğünde CHP'nin mesafeli durmasını anlamak mümkün…  

CHP diğer taraftan sivil toplum kuruluşları olmadan tepki vermek istememesi ve yalnız kalmaktan korkması tabanının tepkisinden çekinmesi olarak yorumlanabilir. Buradan da CHP seçmeninin Koç Grubu'na mesafeli olduğu sonucuna varılabilir.

İktidar olma kaygısı olmayan bir muhalefet

Türkiye'de siyasetin açmazı, muhalefetin iktidar yarışından çok muhalefette kalmaktan hoşnut olmasıdır. Yiğidi öldür ama hakkını yeme derler. AK Parti iktidarı ile Türkiye yönetim şeklinde "kademe" (level) atlattı. Vites yükseltti. Siyaset yapmak eskiye nazaran daha zorlaştı. İç dengeler, dış dengeler, "Büyük Türkiye ideali", küresel ekonomilerle rekabet vb. birçok husus büyük, planlı ve stratejik düşünmeyi gerektiriyor. Fakat muhalefetin bunların derdine düşecek ne vizyonu ne de ekibi bulunuyor.

Bir muhalefet düşünün "yürütmeden, yargıdan, yasamadan, üniversitelerden, emekliden, hatta seçmenden" hemen her kesimden şikâyetçi! bu da yetmezmiş gibi şikayet etmekle muhalefet sorumluluğunu üzerinden atacağını düşünüyor!

Türkiye'nin en büyük eksiği "İktidar kaygısı olmayan, proje üretmekten uzak, şikâyet odaklı bir muhalefetin" varlığı... Ak Parti'nin her dönem oylarını yükseltmesinin arkasında da biraz da bu neden var…  

Hakan GÖKSEL   /   Haber 7
Hakan.Goksel@haber7.com
twitter.com/hakan_goksel
Facebook sayfası için tıklayınız!