Hakan Göksel
Hakan Göksel
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Merkez Bankası konusunda kim haklı?

GİRİŞ 30.05.2014 GÜNCELLEME 02.06.2014 YAZARLAR

Merkez Bankası’nın uzun süre faizlere dokunmayıp faizleri 5 baz puan birden artırmasının ardından  ekonomi gündemi yeniden faizler oldu. Faizlerin yükselmesi mevduat sahipleri ile birlikte ithalat ağırlıklı piyasaları memnun ederken üretim ve ihracat piyasaları ile siyasal iktidar kanadında tepkiyle karşılandı.

Faiz artırımına karşı çıkan isimlerin başında Başbakan Erdoğan vardı. Erdoğan yüksek faizi istemediğini çeşitli vesilelerle birkaç kez gündeme getirmişti. Erdoğan’ın çıkışları sonrası Merkez Bankası’nın bağımsızlığı yeniden tartışma konusu oldu.

İşte faiz tartışmalarının perde arkası:

FAİZLERİN 5 PUAN BİRDEN ARTMASININ ARDINDA 3 NEDEN VARDI

Erdoğan’ın yeniden faizi gündeme getirmesine neden olay Merkez Bankası’nın 5 baz puanlık faiz artırımıydı. Faizlerin artmasının arka planında ise 3 neden vardı.

Yurtdışı piyasalarda özellikle ABD Merkez Bankası FED’in parasal genişlemeyi yavaşlatacağını açıklaması, yurt içinde 17-25 Aralık operasyonlarının beslediği belirsizlik ortamı ve seçimde farklı sonuç çıkabileceği beklentisi Dolar ve Euro’yu rekor seviyelere taşıdı.

Merkez Bankası’nın döviz kurlarındaki artışa faiz dışındaki araçlarla müdahalesi yetersiz kaldı. Uzun süre faiz artırımına direnmesinin ardından Ocak ayında yapılan Para Politikası Toplantısı’nda faizleri 5 puan birden artırdı. Faizlerdeki sert artış piyasalar tarafından takdirle karşılansa da siyasal iktidarca beğenilmedi.

Faiz artırımı sonrası dolar ve avro düşmeye başladı. Uluslararası piyasalardaki yeni gelişmeler ve 30 Mart Yerel Seçimleri’nden çıkan seçmenin “istikrar mesajı” sonrası borsa yükseldi, dolar ve avro düştü. Türkiye’de piyasalar normale döndü. Normale dönmesiyle de faiz indirimlerine ilişkin tartışma yeniden alevlendi.

Erdoğan Azerbaycan ziyareti öncesi havalimanında yaptığı açıklamada “Seçim sonrası piyasalar normalleşme sürecine girdi. Borsa yükseliyor, 70 bini aştı. Faizler düşüyor. Merkez Bankası da herhalde bu süreci değerlendirecektir. Nasıl daha önce olağanüstü toplanıp faizleri artırdıysa, şimdi de olağanüstü toplanıp faizi düşürmesi gerekir” diyerek Merkez Bankası’na seslendi. 

Başçı Erdoğan’ın faiz indirimi çağrısına dört gün sonra 8 Nisan’da Kayseri Sanayi Odası’nda yaptığı açıklamayla cevap verdi. Başçı faiz indirim kararının Para Politikası Kurulu'nda verileceğini belirterek "Bence indirimin adım adım yapılması gerekir. Ölçülü adımlar atılabilir, zamanlaması ve hızı çok önemli. Türkiye'ye güveni sarsmadan adım atılması gerekir" dedi

MERKEZ BANKASI 0,5 PUAN FAİZ İNDİRDİ

Mayıs ayında yapılan para politikası toplantısından sonrası Merkez Bankası’nın faizleri 0,5 baz puan (yarım puan) düşürmesi piyasaların beklentisi doğrultusunda olsa da Erdoğan tarafından yine tepkiyle karşılandı.

Erdoğan siyasetçi olarak halka kendilerinin hesap verdiklerini ifade etti. Almanya dönüşü uçakta yaptığı açıklamada  "Merkez Bankası'nın faiz politikalarını kesinlikle beğenmiyorum. Yüksek faizi ülkemdeki yatırımların önündeki en önemli bariyer olarak görüyorum. Yüksek faizi, yüksek enflasyonun sebebi olarak görüyorum. Faizi yükseltirken 5 puan birden yükseltiyorsun, şimdi geliyorsun yarım puan indiriyorsun. Sen dalga mı geçiyorsun? Merkez Bankası'nın kendisine çeki düzen vermesi lazım” dedi.

Erdoğan’ın bu açıklamaları yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi. Enflasyon sonuç mu sebep mi tartışmaları ekonomi dünyasında; “tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan” kısır döngüsünü aratmadı. 

ERDOĞAN: BAĞIMSIZLIĞI AYRI KONU AMA HESABI HALK BİZE SORUYOR

Merkez Bankası’nın bağımsızlığı yeniden tartışma konusu oldu. Erdoğan bu tartışmalara ve eleştirilere de uzak kalmadı. Merkez Bankası’nın uygulamaları konusunda kanaat açıklamanın en doğal hakkı olduğunu ifade ettiği konuşmasında Yine bir konuşmasında “Merkez Bankası bağımsızdır ayrı bir konu. Ama uygulamaları konusunda kanaat açıklamak bir başbakanın en tabii hakkıdır. Türkiye’de enflasyon yükseldiği zaman vatandaş hesabını MB’ye sormaz. Faizden dolayı yatırımlar çöktüğü zaman hesabını MB’ye bankalara sormaz. Hesabını gelir bize sorar” dedi.

Erdoğan’ın düşüncesine Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’de destek verdi. Türkiye’de yaşananın maliyet enflasyonu olduğunu ve faizlerinde  bu maliyet enflasyonuna destek verdiğini ifade ediyordu.

Erdoğan yüksek faizin enflasyonu da yükselttiğini ve faizlerin yüksek olmasından dolayı yatırımcının parasını mevduatta değerlendirerek yatırımdan vazgeçtiğine vurgu yapıyordu. Yine dünyadaki dolaşımdaki sıcak paranın yatırım olarak değil kağıt üzerinde gelmesinden rahatsızdı.

MERKEZ BANKASI’NIN ZAYIF KARNI

Erdoğan eleştirilerini grup toplantısında, yurtdışı ziyareti sırasında uçakta, ekonomi konulu davet ettiği toplantılarda hemen her yerde yüksek faize karşı olduğunu dillendirdi ve inmesi gerektiğine vurgu yaptı. Erdoğan’ın faizin düşürülmesi ile alakalı açıklamalarından bazıları Merkez Bankası’nın zayıf karnını yani enflasyonu da hedef alıyordu. Erdoğan “Merkez Bankamızla kendilerine de söylüyorum. Siz bugüne kadar açıkladığınız enflasyonlarda hiçbir zaman tutturabildiniz mi? Hep revize ettiniz” diyerek eleştirdiği Merkez Bankası’nın faiz indirmesi için iki gelişmiş ülkeyi de örnek gösterdi. Erdoğan “ABD’de faiz oranı bir… Japonya’da eksi. Onlar bunu bu şekilde yapıyor da siz niye bunu düşüremiyorsunuz? Elli dereden elli yerden su getiriyorlar. Onlar bu faizle kazanmıyor mu? Onlar kendi ülkelerini düşünüyor” diyordu.  

Erdoğan ifadelerinin MB PPK’yı rahatsız edeceğine dikkat çekti ve yönettiklerinin kendi öz sermayeleri değil, bütün mudiinin imkânları olduğuna dikkat çekti.

Erdoğan “Merkez Bankamızla kendilerine de söylüyorum. Siz bugüne kadar açıkladığınız enflasyonlarda hiçbir zaman tutturabildiniz mi? Hep revize ettiniz. Faizi de aynı şekilde. Ama artık yetti. Bunu söylemek zorundayız. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir” dedi.  

HEDEFTE SADECE BAŞÇI YOK

Erdoğan’ın bu sözleri özellikle medya tarafından, olası senaryolar etrafında günlerce işlendi.  Başçı’nın istifa etmesi gerektiğini bile yazdılar. Medya bir taraftan Erdoğan’ın getirdiği eleştirileri Merkez Bankası’nın bağımsızlığına müdahale olarak görürken diğer taraftan Erdem Başçı’nın istifa etmesini beklemesi kendi içinde de çelişkiye düştüğünü ortaya koyuyordu.

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan’ın MB’nin bağımsızlığına müdahale etmesine ve faizlerin indirilmesi gerektiği eleştirilerine katılmıyordu… Farklı vesilelerle bu düşüncelerini ifade ettiler.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek; “Merkez Bankası’nın bağımsız olması son 10 yılın en büyük kazanımlarından. Merkez’in kredibilitesi ve bağımsızlığı Türkiye ekonomisinin geleceği açısından çok önemli, çok kritik. Ben enflasyonla mücadelede Merkez’in elinin güçlü olması gerektiğine inanıyorum” diyordu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da “Hükümet, TBMM olarak ortaya koyduğumuz dokümanlar uygulandığı sürece Türkiye’nin önü açık. Ama ana politikalardan taviz vermeye başlanırsa, siz de korkun. Bu güven nasıl oluştu? Söz verildi, yapıldı. Hedef konuldu. Tutturuldu. Kurumlarımızın kendi görev alanlarında tanımlanan şekilde asla taviz vermeden, ana ilkelerinden, prensiplerinden vazgeçmeden uygulamalarına devam etmeleri gerekiyor” diye görüş bildirdi.

İki bakan dolaylı yoldan da olsa Merkez Bankası’na müdahaleyi doğru bulmadıklarını ifade ettiler.

MEDYADA NEDEN İSTİFASI İSTENİYOR?

Medya günlerdir Merkez Bankası Başkanına istifa rolü biçip duruyor. Başbakanın eleştirilerine hedef olan ve enflasyon konusunda hedefleri tutturamayan Başkan Başçı’nın istifa etmesi gerektiğini telkin edip duruyorlar…

Medyanın eleştirileri popülist söylemler olmaktan öteye gitmiyor. Çünkü faiz kararını Merkez Bankası Başkanı tek başına değil Para Politikası Kurulu üyeleri ile birlikte alıyor.

Para Politikası Kurulu;  Başkan, Yardımcıları, Banka Meclisince üyeleri arasından seçilecek bir üye ve Başkan’ın önerisi üzerine müşterek kararla atanacak bir üyeden oluşuyor. Hazine Müsteşarı veya belirleyeceği Müsteşar Yardımcısı toplantılara katılabilse de oy hakkı bulunmuyor.

Medyada “istifa” konusu;  PPK üyelerinin siyasal iktidar tarafından görevden alınması söz konusu olmadığı için dilendiriliyor.  Çünkü PPK üyelerinin seçiminde Merkez Bankası bağımsız hareket ediyor. Bankaya bu özerkliği 25 Nisan 2001 tarihinde 1211 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik sağlıyor.

Para Politikası Kurulu’nda bir görevden alma olabilmesi için yeni bir yasal düzenleme yaparak Merkez Bankası kanunu değiştirmek gerekiyor.

PARA POLİTİKASI KURULU NE İŞ YAPAR?

25 Nisan 2001 tarihinde 1211 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle, TCMB’nin temel amacı ve hedefinin fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğu belirlendi. (ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde bu hedefler farklılık gösteriyor.) Fiyat istikrarı; TCMB Para Politikası Kurulu tarafından alınan kararlar ile sağlanmaya çalışılıyor.

Para Politikası Kurulu; “Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerinin belirliyor. Bu stratejisi çerçevesinde Hükümetle enflasyon hedefi ortaya koyuyor. Hedefleri ve uygulamaları konusunda raporlar hazırlayarak Hükümetin ve kamuoyunun bilgilendiriyor. Hükümetle Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri alıyor ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejiminin belirliyor…

Özetle PPK’nın görevi; enflasyon tahmini yapmak ve hedefi tutturmak, kurdaki aşırı hareketlenmenin TL aleyhine gerçekleşmemesi için tedbir almak ve yapılan işleri raporlamak…

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Hakan GÖKSEL / Ülke Haber
hakan.goksel@ulkehaber.com
twitter.com/hakan_goksel

www.ulkehaber.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL