Merkez Bankası kendi ayağına sıktı
Bilindik bir fıkradır ve Nasreddin Hoca’ya mal edilir. Nasreddin Hoca’nın yanına yaklaşan bir adam; “Hocam bu insanlar ne acayip, yaz gelir sıcaktan şikâyet ederler, kış gelir soğuktan” diye söylenmiş. Yaz günü kan ter içinde kalan Hoca kızarak “Sus görgüsüz baharlara bir şey diyen var mı?” diye adamı azarlamış.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun son faiz indirimi bana bu fıkrayı yeniden hatırlattı. Yaşananlar fıkraya uydu da zihnimi kurcalayan başka sorular var.
Merkez Bankası’nın son faiz indirimi bir gerçeği gözler önüne serdi. Piyasalar Merkez Bankası’ndan çok şey bekliyor. Bu nedenle faizleri yönetmek yetmiyor, piyasadaki beklentiyi ve popülist söylemleri de yönetmesi gerekiyor!
“Oldu, bir de gelsin evde bulaşıkları da yıkasın” diyenleriniz olabilir ama beklentinin bu kadar yükselmesinin nedenleri var. Önce PPK’nın 2014’ün Ocak ayından itibaren neler yaptığını bir hatırlamakta fayda var.
Neler olmuştu bir hatırlayalım?
ABD Merkez Bankası FED’in parasal genişlemeyi yavaşlatacağını açıklaması, yurt içinde 17-25 Aralık operasyonlarının beslediği belirsizlik ortamı ve seçimde farklı sonuç çıkabileceği beklentisi Dolar ve Avro’yu rekor seviyelere taşıdı.
Türk Lirası yabancı paralar karşısında hızlı değer kaybına uğrayınca Merkez Bankası Para Politikası Kurulu olağanüstü toplandı. Para Politikası Kurulu, Ocak ayında gerçekleştirdiği toplantıda döviz kuru ve dış ekonomik gelişmeler nedeniyle faizleri tek seferde 550 baz puan yükseltti.
Para Politikası Kurulu, ‘Politika Faizi’ olarak da anılan bir hafta vadeli repo ihale faizini yüzde 4,5’lerden yüzde 10’a çıkardı. Faiz koridorunun ‘tavan’ı olarak bilinen ‘Gecelik Borç Verme Faizi’ni 7,75'ten yüzde 12'ye; faiz koridorunun tabanı olan ‘Borçlanma Faizi’ yüzde 3.5'tan yüzde 8'e yükseltti. Geç likidite penceresi de yüzde 15 oldu. Merkez Bankası fonlama için 1 haftalık repo faizini temel alınacağını da açıkladı.
30 Mart dönüm noktası oldu
Sert faiz artışına kadar döviz kurundaki özellikle Dolar’da yaşanan yükselişler Türkiye ekonomisini tedirgin ediyordu. Hükümetin politikası ise başından beri düşük faizdi. 30 Mart Seçimleri’nden sonra istikrar mesajı piyasalarda güveni yeniden tesis edince, Erdoğan Merkez Bankası’na çağrı yaptı:
“Seçim sonrası piyasalar normalleşme sürecine girdi. Borsa yükseliyor, 70 bini aştı. Faizler düşüyor. Merkez Bankası da herhalde bu süreci değerlendirecektir. Nasıl daha önce olağanüstü toplanıp faizleri artırdıysa, şimdi de olağanüstü toplanıp faizi düşürmesi gerekir”
Erdoğan indir çağrısı yaptığı Merkez Bankası sessiz kalmayı tercih etti. Piyasalarda ise Erdoğan’ın açıklamaları yeni bir müdahale olarak değerlendirildi. Erdoğan aynı fikirde değildi. Eleştirilere şu sözlerle cevap verdi:
“Merkez Bankası bağımsızdır ayrı bir konu. Ama uygulamaları konusunda kanaat açıklamak bir başbakanın en tabii hakkıdır. Türkiye’de enflasyon yükseldiği zaman vatandaş hesabını MB’ye sormaz. Faizden dolayı yatırımlar çöktüğü zaman hesabını MB’ye bankalara sormaz. Hesabını gelir bize sorar”
Faiz tartışmaları alevlendi bir anda Türkiye’nin tek gündemi oldu. Başbakan, bakanlar birbiri ardına açıklama yaptı. İlk çeyrek büyüme rakamlarının beklenenden iyi gelmesi piyasaları cesaretlendirdi. Merkez Bankası’na faiz indir baskısı arttı. Merkez Bankası ilk hamlesini Mayıs ayında 50 baz puan faiz indirerek yaptı. İndirim piyasaların beklentisi doğrultusunda oldu. Başbakan Erdoğan tatmin olmadı.
YÖNLENDİRME SORUSU: FAİZ İNDİRİMİ MERKEZ BANKASI’NIN ELİNİ KOLUNU BAĞLAYACAK! DEYİM YERİNDE İSE MERKEZ BANKASI KENDİ BACAĞINA SIKTI! NEDEN Mİ?...
Hakan GÖKSEL / Ülkehaber
hakan.goksel@ulkehaber.com
twitter.com/hakan_goksel