Hakan Göksel
Hakan Göksel
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Dümen, gemi sağlam ama deniz dalgalı

GİRİŞ 10.08.2011 GÜNCELLEME 10.08.2011 YAZARLAR

Merhaba… Periyodik olarak her Çarşamba ve Cumartesi bu köşede sizlerle makro ve mikro ekonomik gelişmeleri değerlendirecek, reklamların kıyısına uğrayacak, sosyal sorumluluk projelerininin bucağında konaklayacak, günlük telaşımızdan zaman buldukça kitap tavsiyesinde bulunacak ve ‘sevgili’ basın bunu da yazın!’ ya da ‘bu sese de kulak verin’ dediğiniz istek ve şikâyetlerinize yer vereceğim…

NELER OLUYOR BİZE?

Geçtiğimiz iki hafta gündemimizde ekonomi vardı. Ekonomi ile yattık ekonomi ile kalktık. Dolar ve Avro’daki rekorları Altın’daki tarihi seviyeler izledi. AB’nin borç paniği, ABD’nin krizi derken, dünya borsaları bir aşağı bir yukarı indi, çıktı.

İçerdeki tedbirler, sıcak para hareketleri, farklı açıklamaların ekonomiye yansımaları derken dev dalgalar yavaş yavaş yerini sakin sulara bırakmaya hazırlanıyor.

Türkiye kredi hızındaki ve harcamalardaki artış, rekor büyüme rakamları sonrasında Bülent Gedikli’nin açıklamaları ile ekonomide tam bir panik havası yaşandı. Dolar ve Avro rekor üstüne rekor kırdı. Dünyadaki krizin etkileri hem dış hem iç piyasalarda güvenli liman altın fiyatlarına hücum edilmesine neden oldu.

GEDİKLİ'NİN AÇIKLAMASI KURGU MU?

Öncesinde yaşanan süreci de kısaca hatırlatmak gerekirse Türkiye’nin cari açığına dair hem içeriden hem dışarıdan gelen uyarılara ek olarak Ekonomist ve Financial Times dergi ve gazetelerde Türkiye üzerine yazılan köşe yazıları, yani ‘subejktif tespitler’ bu yayın organlarının görüşleriymiş gibi aktarıldı.

Bizde de ‘kriz meraklısı’ medya yangına körükle gidince ‘eyvah kriz mi geliyor?’ sorusu panik havasını yaydı. O dönemde yazılan köşe yazılarına göz atıldığında birkaç köşe yazarı hariç bu panik havasını destekleyenler çoğunluktaydı.

Babacan, Çağlayan, Ergün hemen her açıklamalarında bir kriz beklentisi olmadığını ve açıklamaların uyarı niteliği taşıdığını altını çize çize belirtti.

Bütün ekonomi kurmaylarının açıklamaları paniği dindirmeye yetmedi. Ekonomi kurmayları yerine Gedikli’nin açıklamaları medyada daha fazla önemsendi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın açıklamaları da uyarı niteliğinden çıkarılıp krizin habercisi olarak algılandı ya da algılatılmaya çalışıldı. Döviz ve altın ralliye dönerken, borsa sert inişlere sahne oldu. Ekonomi gibi hassas bir konuda Gedikli’nin açıklamaları, özellikle cari açık üzerinden yüklenilen hükümet karşıtlarına koz verdi.

Bu konuda düşüncem biraz farklı! Gedikli çömez bir politikacı değil ve özellikle ekonomiyi ilgilendiren hassas konularda sorumsuz davranacak kadar düşüncesiz de hareket edeceğine inanmıyorum. Bununla beraber piyasalara yapılan sözlü uyarılar fazla karşılık bulmadı ama aba altından gösterilen sopa işe yaradı.

Burada hükümetin ekonomi kanadının iletişiminin eksik kalması; ‘harcamaların kısılması, tedbirli olunması, tasarruf yapılması’ yönündeki uyarıların dikkate alınmamasına sebep oldu. Bana göre Gedikli’nin açıklamaları ekonomi yönetimi ya da hükümetin kurgusuydu. Sonuç olarak işe de yaradı.

Bir de işin diğer boyutu var. Ekonominin bütün kurmayları ‘sakin olun’ çağrısı yaparken, ekonomi kurmayları arasında yer almayan, parti içinden farklı bir yöneticinin sözlerini paraya çevirmeyi seven fırsatçı piyasa aktörleri var. Neyse ki Başbakan’ın ikinci ‘teğet’i piyasaları bir süre rahatlatmaya yetti.

Ekonomi Politikalarında Proaktif Dönem

Bugüne kadar reaktif ekonomi politikaları ile yaşamaya alışan Türkiye ilk defa proaktif yaklaşımlarla ekonomi politikasının dümenini sağlam tutuyor. Türkiye’nin dümeni, gemisi sağlam olsa da uluslar arası piyasalarda yaşanan gelişmeleri denize benzetmek doğru olur… Batmazsınız ama dalgaların sizi etkilemesi de kaçınılmazdır.

ABD’de borçlanma krizi bir süre senato tarafından kabul edilecek mi edilmeyecek mi tartışmalarını çok anlamsız bulduğumu belirtmeliyim. Borçlanma limitlerinin yükseltilmesinin ilk tartışılmaya başladığı andan itibaren kabul göreceğine emindim…

Bugün AB’nin krizi için de aynı sorular gündeme geliyor. Amiyane tabirle göz göre göre ne ABD ne de AB kendi kendini batıracak değildi. Panik piyasalarından nemalanmaya alışık olanların gerginlik havasının sürmesini desteklemeleri de kaçınılmaz…

Hatırlayın koalisyon dönemlerini ve öncesini bir vatandaş olarak Merkez Bankası’nın politikaları önce köşe yazarları tarafından topa tutuluyor sonra kararlar yazarların öngördüğü biçimde çıkıyordu. Medyanın tesiri altında ekonomi politikaları Türkiye’den çok birilerine hizmet ediyordu… Tabi bunları söyleyip köşe yazanları ekonomistleri zan altında bırakmaktan ziyade bir dönüşüm sürecinin başladığını belirtmeliyim…

Durmuş Yılmaz’la başlayan süreçte Merkez Bankası yeni politikalarını açıklıyor… Ekonomistler ve köşe yazarları alışılagelmiş politikalar karşısında önce muhalif bir yaklaşım benimsiyor, gidişat piyasalara olumlu yansıyınca, Merkez Bankası politikalarının haklılığını teyit eder hale geliyorlar.… Artık Türkiye’de ekonominin ‘alışkanlık’larla yönetilmediği ve ekonomistlerin de ezberlerine ya yenilerini eklemeleri ya da ezberi terk etmeleri gerektiği ortaya çıkıyor.

Türkiye bugün ticaretinin büyük bölümünü ABD ve AB ile yapan bir ülke… Elbetteki bu ülkelerde yaşanan gelişmelerden etkilenmeyeceği iddia edilemez… Fakat bu ülkelerin de ‘batması’ ihtimalini piyasa kurgusu haline getirip iç piyasalarda yaşanan kaostan istifade edilmesine de göz yumulmamalı… 

***

KÖŞEMİZİ ZENGİNLEŞTİRECEK BAŞLIKLAR

Köşe yazımı içerisinde çeşitli başlıklar altında zenginleştirecek 4 bölüme de yer vereceğim... Bölümler ve içerikleri şöyle olacak:

* 'Beğendiğim ve daha iyi olabilirdi dediğim reklamlar'

Bu bölümde radyo, TV veya internette yer alan reklamlardan başarılı ya da başarısız örneklerini dilimizin döndüğünce paylaşacağım…

* 'Sosyal Sorumluluk Alanında Alkışları Hak Edenler'

Sivil toplum kuruluşları, kamu veya özel şirketlerin sosyal sorumluluk alanındaki yaptıkları alkışı hak eden projelere burada isim veya içerik olarak yer vereceğim…

* 'Bugünlerde ne okuyorum?'

Kitaplar da bu köşenin vazgeçilmezleri arasında yer alacak, hemen her kategoriden 1 kitap sizlerle paylaşacağım… 

* 'Sevgili!' Basın Bunu da Yazın’ dedikleriniz'

Derdinizi kimseye anlatamıyorsanız, sizi kimsenin dinlemediğini düşünüyorsanız burası sizin sesiniz, sizin sözünüz olmaya talip olacak…

Hakan.goksel@haber7.com

Twitter: hakan_goksel

YORUMLAR 1
  • noter tasdikli yorumcu 14 yıl önce Şikayet Et
    tüketici hakları hakkında bilgilendirin. mesela marketten mağazadan çok kıymetli kırılabilecek bir ürün satın alıyoruz mağazadan çıkmadan kırıldı kim sorumlu? ya da yerler çok kaygan, alış veriş merkezinde, düştük ayağımız kırıldı veya alışveriş ederken çantamız çalındı mağazadan hak talep edebilir miyiz? bunlar pek bilinmiyor.
    Cevapla