Hakan Göksel
Hakan Göksel
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Ekonomi yönetimi strateji mi değiştiriyor?

GİRİŞ 01.10.2011 GÜNCELLEME 01.10.2011 YAZARLAR

İkisi de ekonominin 1 numaralı ismi. Türkiye ekonomisinin dümeni onlara emanet. Piyasalar ağızlarından çıkan her cümleyi dikkatle dinleyip stratejilerini ona göre belirliyor. Her ikisinin de geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalarda ortak bir vurgu vardı. Aynı şeyi söylediler uyarmayı da ihmal etmediler...

29 Eylül tarihinde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 30 Eylül tarihinde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı katıldıkları toplantılarda Türkiye ekonomisine ilişkin strateji değişikliğinin ilk işaretini verdiler. Geçtiğimiz hafta 'Avrupa'dan kaçan para nasıl çekilir?' ve 'Tüketim teşvik edilip kredi muslukları açılmalı' başlıklı yazılarımda bu konuya dikkat çekmiştim.

ABD'de ve Avro Bölgesi'nde umduğunu bulamayan sermayenin yeni arayışlarına değinmiş ve adres olarak Türkiye'ye geleceklerini iddia etmiştim. Hala da aynı iddiayı sürdürdüğümü belirtmek isterim.

Babacan ve Başçı bir gün arayla yaptıkları açıklamalarda banka kredilerindeki büyümeye değindi. Bankaların kredi büyümelerinin yüzde 25 ile sınırlandırıldığını hatırlatan Babacan, kredi büyümelerine banka bazlı bakmadıklarını, yüzde 25 olan kredi büyüme hedefi için sorgulamayacaklarını söyledi.

Başçı da alınan tedbirlerle kredi genişlemesinin mevsim ortalamasına yaklaştığını, tüketici kredilerindeki artış hızının yüzde yüzde 10'a düştüğünü ve haziranla birlikte mevsim ortalamasının altında kaldığını açıkladı.

Başçı İhtiyaç kredilerine karşı alınan önlemler başarılı olduğunu kur etkisinden arındırılmış kredi büyümesinin yüzde 25 hedefine ulaşacağını ve tüketici kredilerinde artış hızının yüzde 10'a düşmesinin çok olumlu olduğunu söyledi.

Başçı'nın ve Babacan'ın uyarılarındaki ortak nokta ise herkesin ayağını yorganına göre uzatması ve ödeyebileceği kadar borçlanması olduğunu söyledi.

POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİNİN AYAK SESLERİ 

Buraya kadar her şey önceden alınmış kararlar ışığında gerçekleşmiş olduğunu ve hedeflerin tutturulduğu mesajını veriyor. Diyeceksiniz ki 'bunun neresi politika değişikliği?'. Dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışayım.

Brezilya'nın ekonomik verileri Türkiye'den daha iyi koşulda görünse de son günlerde enflasyon sıkıntısı yaşıyor ve durgunluk ihtimali için faiz indirimine gitti. Rusya, ABD ve AB'nin yatırımlarının adresi olmaktan hem stratejik olarak (güç dengeleri açısından) hem de kamu borç stokları nedeniyle uzak.Borçlanıp bütçedeki kara deliği kapatma peşinde bu da yatırımcıya güven vermiyor.

Hindistan haftalar önce faiz artırarak bu paraya talip olduğunu ima etti. Asya'nın üçüncü büyük ekonomisi konumundaki Hindistan'a ABD'nin yaklaşımı hiç sıcak değil.

Avrupa Birliği ülkelerinin de farklı düşündüğüne inanmıyorum. Çin, zaten elindeki dolar rezervleri ile ABD'nin uykusunu çoktan kaçırmış durumda, AB'de aynı sorunu yaşamak istemeyecektir... Güney Afrika'ya gelince zaten cazibe merkezi konumunda değil.

Bu durumda para için tek bir adres kalıyor o da Türkiye! Para Türkiye'ye gelecek ama Türkiye'nin bu fırsatı kaçırmaması gerekiyor. Çünkü resesyondan çıkış sürecinde hem Avrupa'ya hem de ABD'ye büyüme rakamlarının artması ile hızlı ve kalıcı bir dönüş gerçekleşecek.

Türkiye ABD ve özellikle AB'deki resesyon ihtimalini göz önünde bulundurarak bazı kararlar aldı. Öncelikle cari açık için ve banka kredileri için getirilen tedbir önlemleri vardı. Şimdi ekonomi yönetiminin aklında bir başka soru daha var!

'Bu sermaye ülkeye giriş yapacak fakat bunu borsa dışında nerelere kanalize edebiliriz?' Ya da reel sektörde nasıl kullanacakları derdine düştüler. Bununla da sınırlı değil kaygıları... İhracatta kurdaki aşırı değerlenmeyi dikkate almaz isek belirgin bir düşüş yaşanacak. Bu iki sorunu çözmek için Türkiye'nin önünde birkaç seçenekten en makul olanı kredi sınırlandırmasını gevşetmek ve iç talebi artırmak.

Şahsi kanaatim ekonomi yönetimi bu yolu izleyecek. İç talepteki canlanmayı yabancı sermaye girişi ile cari açık üzerinde nötr hale getirilebilir. Üstelik kredi genişlemesinde denetimin bir miktar daha serbestleşmesinin artısı ABD ve AB'deki resesyon sonrası sıçramalarında yani büyüme oranlarındaki artışta onların gerisine düşme ihtimali ortadan kalkacaktır.

FAİZSİZ BANKACILIK İÇİN FIRSAT DÖNEMİ

Kredi sınırlamasında Babacan'ın ticari kredilerde daha müsamahalı davranacaklarını açıklamasının ardında yabancı sermaye girişi olduğunu düşünüyorum.

Bu süreçte dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer konu da eskiden faizsiz bankacılık olarak adlandırılan şimdi ise katılım bankaları adını alan finans kuruluşları...

Kredi modelleri özellikle bankalarınki ile faiz enstrümanı hariç örtüşse de mevduat sahiplerine verdikleri kar payları açısından bu bankaların daha aktif rol alması gerekiyor. Çünkü kaba tabirle bu bankalar kar payını değerli kağıtlardan değil ticari faaliyetler üzerinden veriyor.

Banka topladığı mevduatı ticaret yapan işletmelere kredi olarak sunuyor ve karına ortak oluyor. Bu model içinde bulunulan durumda fazlasıyla işe yarayabilir... Katılım bankalarının zorunlu karşılıklarında yapılacak düşüş bu bankalara daha fazla hareket alanı sağlayabilir.

Bankalarda da aynı sonucu verir fakat bankaların topladıkları mevduatı reel sektöre yatırma zorunluluğu söz konusu değil. Bankalarda da yalnız ticari kredilerde bu oran düşürülebilir... Fakat katılım bankalarının bu süreci henüz iyi yönetmediğini de söylemek istiyorum.

BAKAN YARDIMCILARI SEÇİLEMEYEN VEKİL ADAYLARINDAN OLDU AMA... 

İstanbul İhracatçılar Birliği Başkanı Zekeriya Mete ile yaptığım söyleşide, Mete'nin ihracatçılar için en büyük sıkıntılardan birinin bürokrasi olduğunun altını çizmiş ve 'eşekten düşenin halinden doktor değil eşekten düşen anlar' diyerek, yeni kabinede bakan yardımcılarının sektörden isimlerden seçilmesi gerektiğini vurgulamıştı.

Üstelik o dönemde yaptıkları görüşmelerde Kabine üyelerinin buna sıcak baktığını da belirtmişti. Tıkandıkları noktada yollarının açılması ve ülkeye daha fazla katma değer sağlamaları için, Söyleşinin henüz üzerinden birkaç ay geçmeden bakan yardımcılığı için isimler açıklanmaya başladı.

Son dönemde bölgesinde etkin ve güçlü olup ama milletvekili şansı bulamayanların bu göreve getirilmeleri ekonominin aktörlerini endişeye sevk ettiğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Buradaki neden seçilen yardımcıların yanlış tercih değil sektörlere uzak olmalarından kaynaklanıyor...

Hakan Göksel -Haber7

hakan.goksel@haber7.com

Twitter: hakan_goksel

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL