Haber 7'nin geleneksel hale getirdiği yazar toplantılarını 9 Nisan Pazartesi günü Zeytinburnu'ndaki sır restoranda gerçekleştirdi.

Önceki toplantılardan farklı olarak kalabalık editör kadromuzun yanı sıra aramıza yeni katılan ve uzun süredir yazan yazarlarımız ile bir araya geldik...

Öncekilerden farklı olarak aramıza yeni katılan Ekrem Kızıltaş da vardı. Kahvaltı esnasında koyu bir sohbete koyulmuştuk...

EN BÜYÜK SORUN DEĞER ÜRETMEK

Sohbette son dönemde dikkatimi çeken konulardan birini Osman Özsoy Hoca ile paylaştım... Gözlemlerimi anlattım ve toplumun düşünce, yaşayış ve davranış biçimlerinden giyim kuşamına kadar çok farklı özellikler kazandığını ve bunun nasıl algılanması gerektiğimi sordum.

Osman Hoca'nın cevabı 'olması gereken bu değil mi?' şeklinde oldu...

Osman Hoca'nın haklılık payı vardı ama cevaptan tatmin olmamıştım...

Asıl sormak istediğim soruya geldim... Önceki dönemlerde toplumumuz belli değerler etrafında homojen bir yapıya sahipti.

Homojenliğin doğası gereği o dönem bugün çeşitlilik ve zenginlik dediğimiz alt kültürler baskı altında kalıyordu. Bunu kabul ediyordum fakat yeni toplumsal yapıda bunca insanı bir arada tutacak ortak değer ne olacak?

Bu bir siyasi partiye mensup olma, ya da İslam gibi tek bir inanç olamazdı. Çünkü bu toplumda azınlıklar da vardı farklı siyasi ve etnik görüşlere inanan insanlar vardı...

Osman Hoca söze girdi ve "Evet bu dönemin en büyük sıkıntılarından biri insanların etrafından toplanacağı değer üretmek" dedi. Bu sorunun yanıtı henüz belirli değildi.

Bugün ekonomide yaşanan cari açık problemini aşmak için bu işten anlayanların önerdiği çözüm yollarından biri yerli markalar üretmek...

Tıpkı toplum da ekonomide cari açık probleminde olduğu gibi, zengin ve bir o kadar yerel özellikleri kapsayacak, değer üretmeli ve farklılığını ayrışma unsuru olmaktan çıkarıp birleşme unsuru olarak ortaya koymalı...

Bu da şahsi kanaatime göre demokrasi ve ekonomi etrafında şekillenecek. Ama kapitalizm krizinin yaşandığı dünyada bunun da işe yarar mı, bilinmez.. Acilen bu işi gerçekleştirecek bir toplum mühendisliğine ihtiyaç var...

YÜZ BİN MOTOR YAPACAK FABRİKA 

Kahvaltıda sonrası sohbete cafe bölümünde devam ettik. Sohbet esnasında Ekrem Kızıltaş, Hayat Yayınları'ndan çıkan 'Herkesin Hocası Erbakan' kitabını kahvaltıya katılanlar için imzaladı...

Sohbeti sırasında aklımda kalan cümlelerden en iddialısı 'Halk Erbakan'ın değerini 20 yıl sonra dahi iyi anlayacak' şeklinde oldu...

Kitap Merhum Erbakan Hoca'nın doğumundan ölümüne kadar olan süreci kronojik olarak, çocukluğundan öğrenciliğine, öğretim üyeliğinden, sanayiciliğine, başbakanlığından hapishane günlerine kadar tüm hayatını anlatıyordu...

Kitabı satın alanlar için hem bir tarih belgesi hem de fotoğrafları ile bir arşiv niteliği taşıyor...

Haber 7'nin ekonomi editörü olarak kitapta alanımı ilgilendiren konulara göz attığımda Devrim Otomobili, Gümüş Motor gibi son dönemde popüler olan konuların yanı sıra 'Yüz bin motor yapacak fabrika' başlığı dikkatimi çekti.

Yerli otomobil üretiminin tartışıldığı bugünlerde 'yerli motor' üretmek gibi hayaller projeler var...

Erbakan da o dönemde ithal edilen traktör motorunun önüne geçmek için yerli traktör motoru için kolları sıvıyor...

1974 yılında Erbakan'ın, MSP Genel Başkanıyken ' Bu millet senede 100 bin traktör motoru kuracak fabrikayı kendi gücüyle kuracaktır" açıklamaları bugün bir kısım medyada olduğu gibi o günün medyası ve Türkiye'ye motor satan yabancılar tarafından kara propaganda malzemesi olarak kullanılıyor.

Erbakan Hoca'nın, 'hayali yatırım iddiaları ile milleti kandırdığı oy avcılığı yaptığı ve fakir milletin bu parayı bulamayacağı' öne sürülüyor...

Hoca'ya bu sözleri ciddi olarak söyleyip söylemediği sorulduğunda, Merhum Erbakan ciddi olduğunu söylüyor.

Bütçe görüşmeleri sırasında Erbakan, planlama müsteşarına yatırımın ne kadara mal olacağını soruyor. Müsteşar rakamı 350 milyon dolar olarak açıklıyor. Erbakan ikinci olarak da şayet bu fabrika kurulmaz ise her yıl çiftçinin motoru için dışarıya ne kadar ödeneceğini sorduğunda, müşteşar 350 milyon dolardan fazla olduğunu aktarıyor.

Erbakan da oradakilere seslenip "Rakamları duydunuz şimdi söyleyin siz bu fakir milletin temsilcilerimisiniz yoksa bu pahalı traktörleri satanların avukatları mı?" diyor...

SABANCI: ERBAKAN HOCA MUTLAKA DENENMELİ

Kitapta, 10 Nisan ölüm yıl dönümü olan ve Türkiye'nin rahmetle andığı Merhum Sakıb Sabancı ile ilgili bölümü de güncel olması açısından özetlemek istiyorum...

"1996 yılında Refah Partisi ile Tansu Çiller liderliğindeki Doğruyol Partisi'nin bir koalisyon kurmasını engellemek isteyenler boş durmuyor, DYP kanadını zayıflatmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Erbakan'ın Başbakanlığında bir hükümetin kurulmasından ciddi rahatsız olan çevreler, özellikle rant çevrelerini ve medyayı kullanarak RefahYol'u engellmeye uğraşıyorlardı.

Gazeteler holdinglerin deklarasyon ilanları ile dolup taşarken sadece Sakıb Sabancı 5 Haziran 1996'da Milliyet Gazetesine verdiği demeçte "Erbakan Başbakan olmalı, Hoca mutlaka denenmeli" diyor....

Her ikisine de Allah rahmet eylesin... 

Ekrem Hoca'nın yakın tarihi aydınlatan kitabı bugünün Türkiye'sini daha iyi anlamakta epey yardımcı olacaktır...

Not: Kitapla ilgili teknik ayrıntı ve sipariş şartları için bu linki kullanabilirsiniz!

Hakan Göksel   /   Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com