Hakan Göksel
Hakan Göksel
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İnce bellisi tamam da ya hijyen?

GİRİŞ 25.04.2012 GÜNCELLEME 25.04.2012 YAZARLAR

Anadolu'da olduğu kadar olmasa da İstanbul da bu sene hatırı sayılır bir kış yaşadı. Yağışlı ve soğuk havaların ardından güneş yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı.

Baharla birlikte İstanbul başka bir güzelliğe büründü. Kapalı mekanlara hapis olmuş İstanbullular da yavaş yavaş caddeleri, sokakları, parkları, çay bahçelerini doldurdular...

Benim gibi işleri ve evleri ayrı yakalarda olan İstanbullular için bahar aylarının ayrı bir güzelliği var.

En büyük keyiflerden biri kuşkusuz vapurlarla ya da motorlarla karşı yakaya geçmektir...

Mavi gökyüzü, deniz, martılara simit atmanın ayrı bir zevki var... Hele bir de elinizde ince belli bardakta demli bir çay varsa değmeyin keyfimize...

Çay her ne kadar ayran gibi 'milli içecek' olarak nam yapmış olmasa da en çok tüketilen içecekler arasındadır ve birinci sıradadır..

Yorgunluğu alır, sindirimi kolaylaştırır, içinizi ısıtır, dinçlik verir... Çayın aynı zamanda bize has kültürü de vardır...

Demlenmesinden tutun, nasıl servis yapılacağına kadar, bardakların şekli de önemlidir... Kahve kadar keyifle örtüşmese de çay başlı başlına hayatımızın bir parçasıdır...

Ben de hatırı sayılır bir çay tiryakisi sayılırım... İyi demlenmiş bir çaya hiçbir zaman hayır demem...

Ama günlük hayatta çayda beni bir hayli tedirgin eden konu var ki bazen tadımı kaçıracak kadar endişe duyuyorum...

Özellikle vapurlarda, motorlarda, çay bahçelerinde, kafelerde ya da açık alanlarda çay keyfi yapacağım zaman içimi bir kurt kemiriyor... Ve o kurtun adı 'Hijyen!'

Milyonlarca insanın seyahat ettiği toplu taşıma araçlarında, geleni gideni sayısız çay bahçelerinde, kafelerde ve benzeri mekanlarda bardakla servis edilen çay bardaklarının ne kadar temiz olduğunu bilmek isterim?

Bu yüzden de oturacağım mekanları seçerken özellikle temizliğine emin olduğum yerleri tercih ederim...

Aslında işin temelinde, çay bardaklarını yıkayan kimse yani insan unsuru yer alıyor... Biraz da onların insafına kalmış durumdayız...

Şimdi diyeceksiniz "cam şart mı, karton ya da plastik bardaklarla da içebilirsin?" Haklısınız ama onların da çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.

Plastik ve karton bardaklara konulan kaynar suyun, malzemeyi eritip eritmediğine de emin olamıyorum... Ayrıca bu bardaklarla çay içmek cam kadar keyif vermiyor.

Şüphesiz her çay ocağının ya da ocakçının başına bir görevli koymak ve denetlemek imkansız ama işin zihnimi kurcalayan tarafı, bu zamana kadar gittiğim hiçbir mekanda herhangi bir denetime şahit olmamış olmam!

Bu mekanlarda gerek yerel yönetimleri gerekse sağlık kuruluşlarının periyodik olarak denetim yapması gerektiğine inanıyorum..

Nitekim 17 milyon insanın yaşadığı bir şehirde en az 3'te 1'i bu mekanları ve toplu taşıma deniz araçlarını kullanıyorsa, o bardaklar milyonlarca insanın ağzına değiyorsa halk sağlığı açısından bunların ciddi bir denetime tutulması gerekmiyor mu?

Dediğim gibi her çay ocağına bir denetçi koyamazsınız ama denetim yapıp, yaptığınız denetimlerde olumsuz örnekleri cezalandırırsanız bu denetim ve cezalar diğerleri için de bir otokontrol mekanizması olacaktır... Neticede de kimsenin keyfi kaçmamış olur...

Ben Çaykur, Lipton, Doğadan, Doğuş vb markaların yerinde olsam böyle bir kampanyaya ön ayak olurum...Hem halk sağlığı hem de sosyal sorumluluk adına isabetli bir proje olur...

İmalat Sanayi Kapasite Kullanım verileri

Merkez Bankasınca düzenlenen ve nisan ayında imalat sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 597 işyerinin katılımıyla gerçekleştirilen imalat sanayinde kapasite kullanım oranı sonuçları umutları biraz daha yeşertti.

Geçen yılın nisan ayında yüzde 74,9 olan kapasite kullanım oranı, 2012 Nisan ayında yüzde 74,7 oldu. Oran bir önceki aya göre ise 1,6 puan arttı. Mart ayında kapasite kullanımı yüzde 73,1'tü.

Peki bu rakamlar ne anlama geliyor? Bunu dilimin döndüğünce sizlere aktarmaya çalışayım...

Kapasite Kullanım Oranı, Merkez Bankası'nın belirli sayıdaki işyerinin katılımıyla açıklamış olduğu bir veridir...

Ülke ekonomisini bir fabrikaymış gibi düşünün... O fabrikanın teorikte üretim miktarı yüzde 100 kabul edilir. Ama asla yüzde 100 üretim gerçekleşmez.

Nedeni ise belli başlı üretimi etkileyen iç ve dış etkenlerdir... Bunları makine arızası, makine ve tesisatın bakımı, tatil, grev, elektrik kesintisi,çalışmada yaşanan aksama, mevsimsel etkiler şeklinde sıralabiliriz...

Bu yüzden üretimde yüzde 100 kapasite yalnızca teoriktir . Fabrikanın reel üretiminin potansiyel olana oranı bize kapasite kullanımını verir...

Bu oran 100 değerine ne kadar yakın ise fabrikada (yani ülke ekonomisinde) işlerin yolunda gittiğini gösterir.

Tek başına gösterge olmasa da kapasite kullanımı sanayinin gidişatı konusunda bize yol gösterir.

Peki son açıklanaun rakamlar ne diyor?

Bu tür veriler genellikle değerlendirilirken bir önceki aya ve bir önceki yılın aynı dönemine bakılarak bir sonuca varılır...

Nisan ayı verilerine göre bir önceki aya göre artış var... Bunun anlamı imalat sanayinde üretim bir önceki aya göre arttı... Geçen yılla kıyaslandığında ise çok cüzzi bir düşüş yaşandı. Yani imalat sanayinde kapasite kullanımı düşmemek için direniyor. Bu iyi haber!

Bu verilerden hareketle şunu söylemek mümkündür: İmalat sanayindeki kapasite kullanımının sanayi üretim rakamlarını da etkileyeceği görülmektedir.

Bu etki büyüme rakamlarına da yansıyacağından hedeflerin tutacağını göstermektedir... Büyüme aynı zamanda GSYH'nın artışı, istihdam gibi verilere de olumlu katkı yapacaktır...

Hakan Göksel   /   Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com 

YORUMLAR 2
  • noter tasdikli yorumcu 13 yıl önce Şikayet Et
    vapurda çay büfesi. ne uğramıştım bir keresinde.bardakları nasıl yıkadıklarını sormuştum. bir bulaşık makinesi göstermişlerdi rahatlamıştım göstermelik miydi bilmiyorum
    Cevapla
  • turgut1 13 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Yazar !sizinle Hemfikirim. sanırım damak tadımızda aynı gibi gözükmektedir..Çay Ocağı işletenlere bakarsanız,işletmecinin kültürel seviyesini normal ve üstünde göremezsiniz..ne zaman ki eğitimli kişiler olaya el atar,gerek dekoratif düzenlemesi ve grekse hijyen ve hizmetin hozlılığı..o zaman bir şeyler değişir..çay ocağının temizlik kısmında bir bayanın istihdam edilmesi ise çok yerinde isabetli olur..zira elinin tozu toprağı ile birde bakıyorsun bardak güya yıkanıyor,birinin kirli suyu diğerine,sonra bardağı ters çevir isteyene çay...ben hanımların temizliğine,sabrına hayranım..erkek kaba taslak temizler;hanımlar ince temizlik yapar..hanımları kutluyorum,bence hanımlar konuya ilgi göstermeli..
    Cevapla