Ekonomi yönetiminde 'Alex' krizi ve kayıkçı kavgası!
Türkiye ekonomisinde yaşanan bu kayıkçı kavgası sizin de canınızı sıkmıyor mu?
Ne yalan söyleyeyim benim bir hayli canımı sıkıyor..
Hükümetin son dönemdeki başarılarının ardında ekonomik başarının olduğu bilinirken neredeyse küslük derecesine kadar giden bu çok başlılık vatandaşın da gözünden kaçmıyor!
Önce neler olduğunu kısaca özetleyelim...
Türkiye ekonomisi deyim yerindeyse gökyüzünde süzülürken kokpiti nöbetleşe dolduran ekonomi yönetimi, havada yapılan manevralarda hata payı olsa da irtifa korunduğu için sıkıntı yaşamıyordu. Ne zaman ki yere indi, bir direksiyon kavgasıdır başladı…
Direksiyondaki Babacan temkini ve tedbiri elden bırakma yanlısı değildi. Frende ısrar ediyordu.
Diğer taraftan sağ koltukta oturan Çağlayan frenin hızını kestiğini düşünerek gaza basılmasını istiyordu.
Arka koltuktaki Şimşek ise depodaki benzinin öndeki her iki bakan tarafından tasarrufsuz kullanıldığını düşünüyor ve uyarıyordu.
Kısaca şoför mahallinde kimin bulunacağına bir turlu karar verememişlerdi.
Otomobilde dördüncü bir isim daha vardı ki o da deyim yerindeyse hem dengeleri etkiliyor hem de şoför mahalline geçmese de direksiyonun bir ucunu tutacak kadar etkili oluyordu. Çünkü debriyaja da o basıyordu. O isim de Merkez Bankası Başkanı Başçı idi...
İşin en kötü tarafı hepsi de iddiasında haklıydı.
Haklı haksız mücadelesinden ziyade işin rahatsız edici boyutu; her biri ekonominin bir ucundan tutup aynı istikamette yön alırken, yük ağırlaşınca her biri kendi tarafına çekmenin daha doğru olduğuna inanmaya başladı.
Taşınan yükün herhangi bir uçta ağır basması dengeleri etkiliyor başarılarını gölgeliyordu.
Ekonomideki son durumu Fenerbahçe'nin Alex krizine de benzetiyorum.
Ekonominin bir değil birden fazla Alex'i olması ‘teknik direktör'ün de işini bir hayli zorlaştırıyor…
Hepsi 10 numaralı formayı giymek isteyince ortaya bir “takım çalışması”ndan ziyade “bir takım çatışması” çıkıyor.
Fazla gaza basmak öngörebilecek risklerin sayısını azaltıyor…
Fazla fren fırsatların kaçmasına neden olabiliyor…
Her ikisi de benzin tüketimini etkiliyor…
Debriyaja zamanında basılmazsa araç ne vites büyütebiliyor ne de küçültebiliyor…
Kısacası ekonomideki bu tabloya dur denilmesi gerekiyor.
Forma savaşında mevkilerde kimin oynayacağına 10 numara formayı giyenin değil “teknik direktör”ün karar vermesi gerekiyor.
Siyasette hukukta ve dış politikada bir takım aksaklıklar tolere edilebilir fakat ekonomide bu şansın olduğunu söylemek, özellikle de bu dönem için bir hayli lüks!
‘Teknik Patron' da bu konulara uzak bir isim değil! Konunun yabancısı da değil. Saha kenarında direktifleri o veriyor...
O da her birinin 10 numaralı formayı hak ettiğinin bir hayli farkında ama takım içi huzursuzluk tribünlerde maçı izleyen iş dünyasını da kaygılandırıyor.
Diğer “taraftan takım çalışması”nın “takım çatışması”na dönmesinin maçı kaybettirebileceğini de iyi biliyor...
İnisiyatif kendisine kalıyor. Çünkü takımın kaderi forma savaşına kurban edilmeyecek kadar önemli...
Hakan GÖKSEL / Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com