Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Türkiye'nin BB+ olan kredi notunu yükselterek BBB(-)'ye yükseltti... Yani Fitch döviz cinsinden hazine borçlanma kağıtlarının yatırım yapılabilir olduğunu ve risklerinin az olduğunu teyit etti. Karar piyasaları olumlu etkiledi aslında bir süredir "sıfırcı hocalara" küs olan iş dünyasının bir nebze gönlünü aldı...

Diğer taraftan kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, 6. Yıllık Kredi Riski Konferansı'nı 21 Kasım tarihinde İstanbul'da düzenleyecek. Bu toplantıda da Moody's Kıdemli Analisti Sarah Carlson'ın "Avrupa'daki Risk, Türkiye ve AvroBölgesi" sunumla Türkiye'nin ekonomik performansına ve kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye'nin kredi notuna ilişkin öngörülerine yer vermesi bekleniyor.

MOODY'S DE ARTIRACAK

30 Ekim'de Moody's, Türkiye'ye ilişkin değerlendirmesinde, "Cari açığın yapısal olarak azaltılması, döviz rezervlerinin artması veya özel sektör dış borçlanmasının azaltılmasıyla dış kırılganlıkların azalması halinde, kredi notu artırımını değerlendiririz" şartlarını ileri sürmüştü. Şahsi kanaatimi soracak olursanız Moody's de not artırımına gidecek...

Her iki kuruluş da not öncesi ve sonrası 'aba altında sopa' göstermeyi ihmal etmiyor "cari açığın artar, enflasyonun yükselirse notunu kırarız" demekle kalmıyor bir de üzerine dış politikada savaş iç politikada kriz çıkarsa "alırım anahtarını" tehdidinde bulunuyor... Bu tehdide ilişkin öngörümü sona bırakıp bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.

Fitch'in not artırımı sonrası bir TV programında soruları yanıtlayan Fitch Türkiye Genel Müdürü Gülcan Üstay'a sosyal medya aracılığıyla sorduğum soruyu yanıtladı. Üstay'a "Fitch olarak Türkiye'de ekonomik verilere ulaşmada sıkıntı yaşıyor musunuz? Verilerinizin yeterince güncel olduğunu düşünüyor musunuz?" sordum. Not artırımı sonrası böyle bir soru garip karşılanabilir...

Üstay, cevabında herhangi bir sıkıntıları olmadığını ve hükümet yetkililerinin kendilerine çok yardımcı olduğunu da aktardı. Ne yalan söylemeliyim beni inandıramadı... Nedeni ise gereken bilgilere ulaşmada hükümet yetkililerinin yardımcı olmaması değil, not tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı ve 6 ay 1 yıl öncesine dair atılan adımlara, alınan tedbirlere, stratejik ekonomik hamlelere kör olmalarıdır...

O dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarının cari açık, işsizlik, kamu maliyesi, enflasyon gibi uyarılar yapıldığı hatırlanırsa, Türkiye'nin attığı proaktif adımların akibetini öngöremedikleri görüyorlarsa bile görmezden geldiklerini ortaya koyuyor...

Teknik kabiliyetleri ve uzmanlıkları profesyonel kurumlar gerçekleri 6 ay-1 yıl sonra görebiliyorsa oturup düşünmeleri gerekiyor... Hatta sadece onların değil yatırım danışmanlığı yaptığı müşterilerin de paralarını bu kurumlara emanet ederken ciddi sorgulama içerisine girmeleri gerekiyor...

Kredi derecelendirme kuruluşları önce kendilerini sonra da Türk kamuoyunu yanıltmayı bir tarafa bıraksın... Bunun nedenlerini şöyle sıralamak mümkün...

ABD krizi henüz aşabilmiş değil ve para basan bir ülkede yatırımcıların kalarak riske girmeleri akıllı bir davranış olmayacaktır. IMF'ye göre Fransa da potaya girdi AB bu krizi atlatmak için önünde en az 10 yılı var!

Suriye meselesinde, İran, Çin ve Rusya açıkça bir cepheyi oluştururken ağırlığını ABD'lilerin oluşturduğu küresel sermaye sahipleri, yatırımlarını bu ülkelere de götürmek gibi bir gaflette olmayacaklardır...

Not kuruluşları Türkiye'de dindar laik tartışmasını da önümüze not kırma bahanesi olarak koyuyor ama amiyane tabirle "yemezler..."

Uluslararası konjonktöre göz attığımızda Türkiye'nin dışında fazla seçenekleri olmadığı ortada... Hepsi kuzu kuzu notları yükseltecekler... Ayak diremelerinin not kuruluşlarına da faydası yok!

Hakan GÖKSEL / Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com