Tahrir ile Taksim arasında fonetik benzerliğin dışında, görsel benzerlik kurmak için çaba gösteren CNN ile El Cezire'nin büyük gayretinin gerçek nedeni ne?

Mursi'nin iktidardan her an inebileceği yönündeki haberlerde kullanılan dil, Türkiye kamuoyunu hangi yönde etkilemeye matuf..?

Mesaj alma ve mesaj verme meselesinde kim ne nerede, ne şekilde duruyor?

“Millete karşı miting mi olurmuş?” çıkışıyla CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ruh halini anlayabildiniz mi?

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaşadığımız süreci kendi veçhesinden doğru okuduğunu kabul etmek çok mu güç?

İktidarı pay etmekle mahir liberal çevreler, “Tayyip Erdoğan'ın ruh sağlığını sorgulama” cüretini gösterebiliyorsa bu cüretin dayandığı arka plan nasıl bir güç?

Lice'de zehir tacirlerinin ocağına ot tıkayan devlete karşı “mağdur” edebiyatıyla halkı galeyana getiren karanlık odak neresi?

Uyuşturucu tacirlerinin…

Üreticilerinin…

Taşıyıcılarının…

“Bir kilo toz bir otobos” ;

deyimini literatüre kazandıran baronların…

 “Kürt sorunu”nu kaşımasını mazur gören Ulusalcıların…

“Bakın bakın Kürtlere de biber gazı sıkılıyor” fişteklemesindeki maksat nedir?

Her ağızını açtığında ya küfür, ya hakaret, ya hayal cümleleri sadır olan Levent Kırca hala nasıl olur da saygı görebilir?

“Olacak o kadar” deyip sineye çekme eğilimindeki vatandaşın sabrı nereye kadardır?

Xxx

Yukarıdaki soruların tamamının tek bir cevabı var aslında!

O cevabı bulmak için, siyasal iktidarın nüfuz alanına ortak olmak isteyen çevrelerin tamamının üretken numaralarını görmek yeterlidir!

Bugünlerde “otoriterleşme” gibi abuk bir tanıma sarılarak ya da “yaşam biçimim Allah, yaşam biçimim” edebiyatı yapanların “niye bugün kardeşim?” diye soru sorulduğunda verebileceği cevap yukarıdaki soruların cevabına denktir!

Gezicilerin artist takımının Bodrum semalarına süzülen THY uçaklarıyla Ege'ye taşınmış olmasını bile görsek…

 Ya da İstanbul-İzmir bölünmüş yoluna dört çeker aracınızı sürdüğünüzde her dinlenme tesisinde vereceğiniz moladaki “yaşam biçimi görselleri”ni temaşa etmek de yeterlidir..!

Unutmadan, THY'nin tarifeli seferleriyle Zanzibar adasına, ya da Dalmaçya kıyılarına ulaştığınızda Türklerin, “yaşam biçimlerine memlekette karışıldığı için” buralara gelmediğini bilmek bile yeterlidir.

O zaman ne oldu da şimdi, seçilmiş iktidarın iktidarlığını; seçim ve sandık dışında tartışır ve “meşruiyetini” sorgular olduk!

Yoksa, Türkiye yönetilebilir olmaktan mı çıkıyor?

Yoksa Ak Parti'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100'ncü yılı hedefleri aslında “Özgürlük ve tam bağımsızlık” ilanı gibi bir şeydi de bunu bilen “emperyaller” işbirlikçilerini harekete mi geçirdi?

Zorluyorlar..!

Başbakan Tayyip Erdoğan'ı itibarsızlaştırmak için zorluyorlar..!

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın birlikte yürüdüğü arkadaşlarıyla arasını açmak için zorluyorlar..!

Muhalefetin ne yapılırsa yapılsın bir “halt” olmayacağını bildikleri için zorluyorlar..!

Ak Parti'nin alternatifini yine Ak Parti içinden çıkarmak için zorluyorlar..!

Zorlasınlar!

Lakin, bilinsin!

Ak Parti demokratik, meşru zeminde mücadele ederek iktidarını pekiştirdi.

Onu alaşağı etmenin yolu yine meşru, demokratik mücadele yöntemleriyle mümkündür!

Müstemleke zihniyetli aydın ve elitlerin bu saatten sonra gündem belirleme dönemi bitmiştir!

Kemal Tahir yaşıyor olsaydı olup bitene yorumu şu olurdu:

“Kendi kendini sömürgeleştiren aydıncıkların provokasyonu!”

Kalın sağlıcakla.