Şeyh ile İmam arasındaki ruhaniyet benzeşmesi
Şia'nın Ehli Sünnet'e en yakın 12 İmam Şiası ile yani Caferilik ile Ehli Sünnet'in tasavvuf ekolü arasında mahiyet açısından şöyle bir benzerlik vardır:
Seyyid Hüseyin Nasır'dan okumalarımdan elde ettiğim bilgiye göre, 12 İmam Şiası'ndaki inanışta, “İmamlar masumdur. Çünkü ruhlar aleminde her daim Hz.Peygamber'in (SA) ruhaniyetiyle görüşür ve O'nun emirleriyle hareket ederler..! Zaten nesep olarak da Hz.Peygamber'in soyundan gelmektedirler.”
İnanışları bu yöndedir!
Aynı düşüncenin bir başka versiyonunu Ehli Sünnet'in tasavvuf ekolünde de görmek mümkündür. İbni Arabi okumalarımdan öğrendiğime göre, tasavvuf ruhunun ana karakteristik özelliği şu dur:
“Şeyh ya da efendi yani ki evliyaullah rüyayı hakikade veya semada sadece Hz.Peygamber (SA) ile değil diğer veli ve peygamberler ile de sürekli istişare eder ve ona göre söz söyler; ona göre vaazu nasihatte bulunur..!”
İtikadi anlamda birbirine taban tabana zıt görünen Ehli Sünnet ve Şia'nın “ruhlar alemi ya da gayb meselesindeki” tavır ve düşünce benzerliği bizi neden ilgilendirir ona gelmek istiyorum.
Her iki ekolün birbiriyle amansız mücadelesi var tarih boyu.
Öyle ki Hz.Ayşe ile Hz.Ali'nin mücadelesi de…
Hz.Hüseyin'in şehadetine neden olan Kerbela faciası da…
Hariciler, Batıniler, İsmaililer gibi işi terörize eden ekollere kadar…
Tüm siyasal hareketler İslam dünyasının kırılma ve çatışma alanları olarak hala karşımızda durmaktadır.
Ancak yukarıda zikrettiğim Caferiye ve Ehli Sünnet Tasavvuf ekolü iki ana akım olarak İslam dünyasında kendi mecrasında yaşıyor.
Osmanlı ile İran'ın nüfus mücadelesini anlamak için…
Lübnan'ın durumunu görmek, Pakistan'ın Hindistan'dan ayrılış hikayesini doğru okumak için…
Afganistan'da olup biteni iyi analiz edebilmek için hep tarihsel perspektife bakmak zorundayız.
Tıpkı siyasal çatışma alanları gibi itikadi çatışma alanlarımızı da sorgularken, birinde olanın diğerine form olarak farklı geçse de mahiyet olarak aynı sonuca çıkan yaklaşımlar sergilediğini bilmek zorundayız.
“İmam'ın masumiyetine inanan” bir Şii'nin, inancını “sapkınlık” olarak niteliyor ve onu tekfir ediyorsak, Hz.Peygamber ile rüyayı hakikade görüşüp onun tavsiyelerini sevenlerine tavsiye edene de bir şey demek gerekir.
Ya da şöyle söyleyelim, bize “vasat olmayı” emreden ve “vasat toplum”u öğütleyen Allah (cc)'ın elbet bir muradı vardır!
Kendimize ya da sevdiklerimize atfedeceğimiz “insanüstlülük” bizi daha iyi, daha dindar ya da daha “imanlı” yapmaz!
Hasan Öztürk - Haber 7
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
-
hanif koray 9 yıl önce Şikayet Etimamın masumiyeti inancını tekfir edeni ben de tekfir edeyim. caferileri ve şiileri tekfir ettiğinizi söylediğiniz bu yazınızı tekfir etmeyen ne olsun.Beğen
-
Halil SİNANOĞLU 10 yıl önce Şikayet Et"ŞERİAT",ÖĞRENİLMEDEN ,TARİKAT OLMAZ !. Şeriat ilmi,"Helal va Haramın" bilgisidir."Temel İlimler" öğrenilmeden sonraki adım olan "Tarikat" ın mahiyeti bilinemez.Müslümanların diğer müslüman ile ve gayrı müslimler ile pozisyonlarını şeriat belirlemiştir.Maalesef tarikatların kahir ekseriyeti müntesiplerine "ilim tedrisi " değil" propağanda" ile muamele etmektedir.İlim tutarlı,sürekli ve zordur.Halbuki propağanda basit ve hızlıdır.Kişide ilmi altyapı olmaz ise propağandadaki tutarsızlıkları ayırd edemez.Bu karşılaştığımız,cemaatiEl kaide,Hizbullah sorunları çıkar...Beğen Toplam 2 beğeni
-
Üsame-i kurdi 10 yıl önce Şikayet Etdesifre 34 @kardeş tasavvuf ve tarikat haktır.bir kısım nadanların su-i istimalarıyla bu meslek ve meşrebler çürütülemez. tasavvuf,tarikat, velayet, seyrü sülük haktır.Tasavvuf haktır fakat erbabı yoktur.tasavvuf haktır bugünkü tarikat değil. Gerçek tarikat resul-i Ekrem (asm) den kalmadır. O da miraç gecesindeki tecelliyatı anlamaktır. Yani peygamberimizin miraç gecesindeki seyri sulukudur. Kimin bunu yapmaya gücü ve niyeti varsa bu hakikata geçebilir çalışabilir kazanabilir bunda serbesttir.Ona bir diyeceğimiz yok.öyle halkı toplayıp sadece şeyh inin kerametini anlatmak medreselerinde kur’an ve hadis yok her şey var.bu tarikat değildir bunlar delaveredir hurafadır.sahabeyi kiram bu yolda gitmiş ve hakikata vasıl olmuşlar.yani bu hakikat daha öncede vardı.Beğen Toplam 2 beğeni
-
desifre34 10 yıl önce Şikayet Et"Benzerlikler''den ibret almayan.... Zeki bey bu ne bicim mantik? Siz olayi nereye götürdünüz? Burada bir ITIKADI mesele var, yani sözümona KOYU DINDARlarin inanislari kiyaslaniyor. Kurana acik secik TERS olan inanislari örtbas etmek bir yana, söyleyeni kinamak ve alakasiz kiyaslamalar ile gecistirmek size yakisirmi? Savunuyorsaniz TEK bir hadis/ayet getirin. Rabita varmiymis (hasa)...Beğen Toplam 5 beğeni
-
Zeki Aslan 10 yıl önce Şikayet EtBenzerlikler. Hasan Bey, benzerlik olunca ikisi de aynıdır hükmü mü çıkar? Rahibeler örtünüyorlar, islamda da tesettür var. o zaman örtünmüş bir müslüman kadın, hristiyan mı olmuş oluyor? Tasavvuta zikir var. Budizm de de mantra var buna benzer. Allah'ın emri olan zikrullah, budistlikten mi gelmiş olur? Bazıları(bazı ilahiyatçılar), rabıtanın da budizm, hinduizm kaynaklı olduğunu iddia ederk, tasavvufu reddederler. İblis Tasavvufa alternatif icad ederek meditasyon, yoga uydurmuşsa, tasavvufu(gerçek islami hayat) yaşamayalım mı? Böyle benzeşme mantığı yürütülemez.Beğen Toplam 3 beğeni