Ahmet Davutoğlu'nu neden istemiyorlar
Ahmet Davutoğlu'nu neden istemiyorlar?
Çünkü yerli olandan çok "müstemleke" olmayı kabullenmişleri sevdiklerinden.
Ahmet Davutoğlu*nu neden istemiyorlar?
Çünkü, "kendi" olandan çok, başkasına öyküneni sevdiklerinden...
Ahmet Davutoğlu'nu neden istemiyorlar?
Çünkü "onurlu" olandan çok boyun eğeni sevdiklerinden...
Ahmet Davutoğlu'nu neden istemiyorlar?
Çünkü bize yeniden "bir medeniyetin devamı olduğumuzu, yeryüzünde hala bir iddiamızın bulunduğunu" hatırlattığı için onu sevmezler.
Lakin biz Ahmet Davutoğlu'nu sadece "hayalleri" için bile çok sevdik!
Arap sokağında da Kürt mahallesinde de Türkmen-Yörük köyünde de aynı dili konuşabildiği için çok sevdik..!
Amerika "Kendine Müslüman"
Gezi provokasyonu başladığında "Hür dünya(!)" Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru hükümetine "orantısız şiddet", "kaba kuvvet", "anti demokratik tutum" bahanesiyle eleştiri üzüreni eleştiri yapmıştı da bu durum bizim "muhipler" tarafından da oldukça kabul görmüştü.
Oysa hemen akabinde, Almanya*da çıkın sokak olaylarında "orantısız güç"ün ne olduğunu daha net görmüştük.
Asıl mesele bugünlerde Amerika'dan gelen görüntü ve haberlerde. Amerika'daki olayların ayrıntısına girecek değilim sadece, Türkiye'nin meşru iktidarının meşru kamu düzenini sağlamak için kullandığı "zor" Amerika'nın kullandığı yöntemlerin yanında yaya kalır.
İstanbul Taksim merkezli 'kalkışma'nın hiçbir aşamasında "sokağa çıkma yasağı" gibi bir yöntem kullanılmamışken, bugün Amerika'nın önemli bir kentinde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Güvenliği salamakla görevli polisin uygulamaları sanki Amerikan askerinin işgal ettiği topraklardaki yerel halka uyguladığı yöntemlerle aynı.
Türkçemizde güzel bir deyim vardır: "Kendine Müslüman."
Sanırım özelde Amerika, genelde Batı dünyası kendi başlarına gelinceye kadar "demokrat", kendi başlarına gelinceye kadar "özgürlükçü."
Biz bu duruma en iyisi mi 'Kendine Müslüman" diyelim.
Haklı değil miyim?
Markel de dinlemiş
Türkiye o kadar transparanmış ki onu gözetlemek, onu izlemek, onu dinlemek çok kolay ve cazipmiş.
Türkiye'nin cazibesi ne olmalı ki bu kadar çok taraf dinleme ihtiyacı hissetsin?
Önceden "devlet kendi vatandaşına güvenmediği için" önüne geleni tehdit görüp dinler, izler, fişler bilirdik.
Oysa sonra öğrendik ki, "ihaleyi gönüllü" almış bir çete, bu memleketin başbakanını, MİT müsteşarını, bakanlarını, siyasetçilerini, askerlerini, gazetecilerini,işadamlarını dinlemiş. Dinlemekle de yetinmeyip, "izlemiş", izlemekle yetinmemiş bütün bunları kayıt altına alıp bir güzel montajlayıp "iş tuttuğu" siyasilerin ellerine tutuşturmuş. Aynı malzemeyi "güneydeki sevdikleri", "okyanus ötesindeki" yaşadıkları ülkeye servis etmiş.
Biz tam bu olup biteni "hazmetmek" üzereyken ve ilmeğin ucundaki ipi çekmeye başlamışken bir de öğrendik ki Almanya 2009"dan bu yana Türkiye'yi *tehdit" kabul edip dinlemeye almış.
Gerekçeleri komik ötesi olmakla birlikte sonuç vahim.
Türkiye'nin transparan halinin cazibesi dinlemeleri ve gözetlemeleri kolaylaştırmış.
Memleketin üzerindeki şeffaf ve korunaksız elbiseden bir an önce kurtulması için yeni bir elbiseye ihtiyaç var.
Sanırım "Yeni Türkiye" tanımlaması yaptığımız şu günlerde, içini herkesime gösteren transparan giysiden kurtulmanın da adı olarak "Yeni Türkiye" ismini tanımlamalıyız.
Ne dersiniz?
hasan.ozturk@ulketv.com.tr