‘Kılıçdaroğlu’nun sözü insanlığa ihanettir’
Açıkçası, Dışişleri Bakanı olarak daha önce birkaç kez söyleşi imkanı bulduğumuz Davutoğlu’nun Başbakan olarak vereceği mesajlar benim için ziyadesiyle önemliydi.
Mühim olan, Davutoğlu’nun oturduğu o sorumluluğu ağır koltuğun hakkını verip vermemesiydi. Geçen kısa süreye rağmen Başbakanlık makamına alışıp alışmadığıydı.
Programda bunu yakinen görme fırsatı bulduk.
Programın açılışında Davutoğlu’nu ses debisi düşüktü. Hatta bir ara “sesini duymakta zorluk çeker miyim” endişesine kapılmadım desem yalan olmaz.
Lakin, konular açıldıkça Davutoğlu’nun hem vurguları hem etkili cümle kurma becerisi hem de sesine hakimiyeti karşısında neredeyse soruları “kırık kırık” sormak durumunda kaldık.
“Türkiye’de siyaset yapmak kadar zor olan nedir” diye sorsanız cevabım yok.
Bunu bilen biri olarak, hem “üst düzey” milli bir politika geliştireceksiniz…
Hem bu düşüncenizin halk tarafından kabul edilmesini sağlayacaksınız…
Bir de politik manevralarla siyasi rakiplerinizle mücadele edeceksiniz!
Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu bu kulvarda “mücadele adamı” olduğunu ispatlıyor.
Ahmet Davutoğlu’na CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CNN Türk’te Ahmet Hakan Coşkun’a söylediği o trajik cümleyi hatırlattık. Hani şu, “1.5 milyon Suriyeliyi kabul etmek Türkiye’ye ihanettir!” cümlesini.
Dedi ki, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sözü insanlığa ihanettir. Bu sözü söyleyen Kürt olsa ne Türk olsa ne olur. O ki hiç yetim başı okşamış mıdır ki bu duyguyu bilebilsin!”
Daha önce Şam, Rakka, Halep, Humus’ta insanlar Esad tarafından öldürülürken, sonra İŞID tarafından öldürülürken sesi çıkmayan Kılıçdaroğlu’nun bugün Kobani için konuşuyor olmasını yadırgadığını söyledi Davutoğlu.
Çözüm Süreci’ni sekteye uğratmak isteyen uluslararası güçlere ve onların yerli işbirlikçilerine yönelik sözleri de dikkatimi çekti.
Bir gün öne başka bir canlı yayında PKK’nın silahlı güçlerini çekmemesini anlatırken, “Derin yapılar devrede” demişti. Biz de “Kim bu derin yapılar” diye sorduk; yetinmedik,
Amerikan ve Alman basınındaki IŞID ile Türkiye’yi ilişkilendiren haberleri de sorduk.
Hepsine üslubunca cevap verdi.
Özellikle New York Times’in, Dağlıca Üst Bölgesi’ne yönelik PKK’lı teröristlerin taciz saldırısına karşılık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahalesini, “Türkiye, IŞID ile savaşan Kürtleri vuruyor” şeklinde haberleştirmesine verdiği cevap tabloyu net bir şekilde görmemize katkı sağladı.
Davutoğlu, “Alın o Alman basını vurun Kılıçdaroğlu’na. Alın Kılıçdaroğlu’nu vurun Selahattin Demirtaş’a. Selahattin Demirtaş’ı da Amerikan basınına… O zaman ortaya bir şey çıkıyor. ‘Bütün bu işin sorumlusu Türkiye’ Hadi onlar (uluslararası medyayı kast ediyor) onu söyler de içeridekiler buna nasıl alet olursunuz? Hangi vicdanla bunu söylersiniz?”
Başbakan Davutoğlu’na İç Güvenlik Reform paketini de sorduk. Bu konuda Salı günü grup toplantısında açıklama yapacağını aktardı ilkin.
Ve bugüne kadar hiç bahsetmediği bir konuyu ilk kez İskele Sancak Özel’de açıkladı.
“Kenan Evren kanunları” ve “90’lı yıllara geri dönüş olacak” şeklindeki eleştirilere cevap verirken, 12 eylül döneminde ve 28 Şubat sürecinde canlı güvenliği için her gece başka bir evde kaldığını anlattı Davutoğlu ve “Kimse bize o yılları anlatmasın. Türkiye o yıllara bir daha geri dönmez” dedi.
Ahmet Davutoğlu ile 2 saate yakın yaptığımız söyleşide, bir “hoca”, bir “münevver”, bir “siyasetçi” ve elbet bir “Türkiye sevdalısı” olarak çok istifade ettik.
Başbakanlık koltuğuna ısındığını ve hem yoğun gündemi yönetme becerisi geliştirirken hem de 2015 Genel Seçimlerine hazırlandığını gördüm.
İskele Sancak Özel’den sonra bize ikram edilen çay’dan ve vizyon dolu sohbetten ise hiç söz etmeyeyim!
Kalın sağlıcakla.